Ne kadar kendimi aslında öyle olmadığına ikna etmeye çalışsamda, tüm konuların, anlatımların üstüne çıkıp beynimde yankılanıp duran o cümle; “intiharı romantize eden kitap!” Kitabın ortalarına doğru Werther’in Albert ile yaptığı konuşmaya sanırım kimse intiharı methetmiyor diyemez. Benim asıl merak ettiğim ve kafamı kurcalayan konu kitabın yazarı Goethe’nin de intihar hakkında Werther gibi düşünüp düşünmediği. Kitabı bana tavsiye eden değerli bir ablam; aynı zamanda Goethe’nin “Genç Werther’in Acıları” kitabını kendi deneyimlerine dayanarak yazdığını söyledi, bu benim kitap boyunca hissettiğim (bir sebebininde Goethe’nin Werther’e kendisiyle aynı doğumgününü vermesi) Werther’in bir alter ego olması konusundaki fikirlerimi tasdikler nitelikteydi. Werther’i bir alter ego olarak tanımlamamın en büyük sebebi ise yazarın kendi deneyimlerinden yola çıkarak hazırladığı bu kitap Werther’i çok hazin bir sona sürüklerken, yazarımızın aynı sona tabi olmaması. Bu aynı zamanda bana yazarın intihar hakkında tam olarak Werther gibi düşünmediği, bu intihar hakkındaki romantik cümlelerin, içindeki küçük, karanlık ve melankolik sesten kaynaklı olduğunu düşündürdü.
Tüm melankolikliğine rağmen hatta melankolikliği sebebiyle, Werther ile mektuplaşıyormuşuz gibi verdiği hisle, karakterleri ve anlatımıyla benim sevdiğim bi kitap oldu. Bu kitap yüzünden gerçekleşen intiharları bilmek üzücü belkide bu yüzden hep aklımda kalıcak bir kitap olucak…