~~~ÇokçaTanıdıkManzaralar~~~
Vasili Vasilikos, Yunanistan'da ve Avrupa'da yüz binler satan, Costa-Gavras tarafından Z adıyla beyazperdeye aktarılıp pek çok uluslararası ödüle de layık görülen unutulmaz eser Ölümsüz, fakat ben henüz izlemedim :-(((
"Ölümsüz!"
"Yaşıyor!"
"Başka kana hayır!"
"Yaşıyor!
"-Kadına benzemiyor- diyorlardı, zekâsını övmek istediklerinde.
Ne var ki, çok uzaklardan bir sürü öğretmen, hâkim, filozof ve politikacı onun anlatacaklarını dinlemek için İskenderiye Okulu'na koşuyorlardı.
Hypatia, Öklid ve Arşimet'e kök söktürmüş olan matematik problemleri üzerinde çalışıyor ve ilahi ya da insani sevgiyi hak etmeyen kör inanç aleyhine konuşmalar yapıyordu. Ve tavsiyelerde bulunuyordu: -Düşünme hakkını koru. Yanılarak düşünmek hiç düşünmemekten iyidir.
...
Ona cadı ve büyücü diyorlar, ölümle tehdit ediyorlardı.
Ve 415 yılı Mart ayında bir öğle vakti kalabalık üzerine çullandı. Arabasından çekip çıkardılar, çırılçıplak soyup sokaklarda sürüklediler, tekmelediler ve bıçaklarıyla deştiler. Ondan geriye kalanları da, kent meydanında yakılan büyük ateş ortadan kaldırdı. "
Ve sonra Milliyetçilik vardı - bağlı bulunduğun
devletin tek gerçek tanrı ve diğer bütün devletlerin sahte tanrılar
olduğu teorisi; sahte de olsalar gerçek de olsalar bütün
bu devletler, suçlu çocukların mantığına sahipti ve saygınlık,
iktidar veya para üzerinde dönen tüm anlaşmazlıklar, İyi,
Hakiki ve Güzel şeyler için yapılan bir haçlı seferiydi. Doğrusu,
bu teorilerin tarihin belirli bir diliminde ortaya çıkmaları
ve evrensel olarak kabul edilmeleri Şeytan'ın varlığının en iyi
kanıtıdır, sonunda O'nun savaşı kazanacağının kanıtıdır."
¶¶
Bir başka doğru daha vardı. Luxembourg Bahçesi'nin setlerinde çocuklar oynardı, onlara yaklaşırdım, beni görmeden sürtünerek geçerlerdi yanımdan, yoksul yoksul bakardım onlara: ne kadar güçlü ve hızlıydılar! Ne kadar güzeldiler! Bu kanlı canlı kahramanlar karşısında, olağanüstü zekâmı, evrensel bilgimi, atletik yapımı, savaşçı ustalığımı yitiriyordum; bir ağaca yaslanıp bekliyordum. Çete başkanının sert bir sözüyle: "Haydi, Pardayan sen tutsak olacaksın" demesiyle ayrıcalıklarımdan vazgeçebilirdim. Sessiz bir rol bile beni zevke boğabilirdi; sedyeye yatırılmış bir yaralı, bir ölü olmayı seve seve kabullenebilirdim. Bu fırsatı vermediler bana: gerçek yargılarıma, yani çağdaşlarıma, benzerlerime rastlamıştım ve onların kayıtsızlığı beni mahkûm ediyordu.
¶¶
Sayfa 96 - Öz yaşam öyküsü, Ada Yayınları, Çeviren : Alp Tümertekin, 1983Kitabı okudu
DİPÇE :
Bencil bir anneden artakalan sevgisiz bir evlat, başarısız bir evlilikten artakalan sahipsiz bir dul, babasız, çocuksuz, kocasız, o gereksiz bir uzantı, lüzumsuz kadın Aaliya!
Rabih Alameddine, bu gereksiz uzantıdan bir karakter yaratmış onu edebiyat havuzunun içinde yoğurmuş, Beyrut'un iç savaşından kalkan toz zerrecikleri ile
Es-Selam...
Müsadenizle Değerli bir Üstadımızla ''Fatır'' suresinde yaptığımız yolculukta gördüğümüz manzaraları burada aktarmak istiyorum.
Orada da güzellik ve çirkinlik boy vermiş, çirkinlik tuzlu suyun altında kalmış, güzellik ise tatlı suyun üstünde yüzmüş idi.
-Güzele bakmak sevap değildir. Güzele güzel bakabilme becerisini
Çocukların televizyon ekranları karşısında geçirdikleri süre sınıfta geçirdikleri süreyi bir hayli aşıyor, tabii okula gidebiliyorlarsa. Şu evrensel bir gerçek, okullu ya da okulsuz çocuklar başlıca biçimlenme, bilgilenme ve bozulma kaynaklarını televizyon programlarından buluyorlar. Politikacılar yeni kuşakların zihinsel olarak sömürgeleştirilmesini teşvik ediyorlar. Çocuklar, çok erken yaşlardan itibaren, kimliklerini gücü simgeleyen mallarda bulmak ve ne pahasına olursa olsun onları ele geçirmek için yetiştiriliyorlar.
Eğitimimizde sevgi, hizmet, yardımlaşma, insan onuruna saygı, kalite gibi temel evrensel değerler yer almıyor.Türkiye'de eğitim, çocukların kafasına malumat yığma düzeneği olarak işliyor.
Konservatuvarda dinler değil, evrensel olan müzik saygı görür. Chopin'in sırf Polonyalı bir Katolik olduğu ya da Beethoven'ın Alman Protestanı olduğu için bu konservaruvardan kovulduğunu düşünebiliyor musun? O zaman ne büyük bir insanlık suçu işlenirdi..."