Alimlerimiz, Kur'an-ı Kerim'in anlaşılması için ayetlerin nüzul sebeplerinin bilinmesini şart koşmuşlardır. Bu da ancak hadis-i şeriflerden öğrenilebilir. Ayrıca müberra kitabımızın doğru anlaşılabilmesi için mükemmel bir Arapça bilgisi bile yeterli değilken, nasıl olur da tercümeler ve mealler yeterli olabilir? Bu minvalde Fahr-i Âlem'in (s.a.v), İbn Abbas (r.a) için "Allah'ım, onu dinde fakih kıl ve ona Kur'an'ın tevilini öğret" (Ahmed b. Hanbel, 1/266) mealindeki duası da, bu hususta yalnız Arapçanın bilinmesinin yeterli olmadığını gösterir.
“İlim kadın,erkek iman etmiş her Müslümana farzdır.Dininde fakih olmanın cinsiyeti yoktur, Allah'a ibadetin cinsiyeti yoktur,Allah ve Resul aşkının cinsiyeti yoktur ve sevmenin sevilmenin cinsiyeti yoktur.”
1395.Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallâhu anhümâ şöyle dedi:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemi şöyle buyururken işittim:
"Allah Teâlâ ilmi insanların hâfızalarından silip unutturmak suretiyle değil, fakat âlimleri öldürüp ortadan kaldırmak suretiyle alır. Neticede ortada hiçbir âlim bırakmaz. İnsanlar bir kısım cahilleri kendilerine
"Ey oğul, öyle insanlar göreceksin ki... Koyunu yemek için tilkiyle plan yapacaklar, kurtla birlikte öldürecekler, çobanla birlikte yiyecekler, sahibiyle birlikte yas tutacaklar ve hiçbir şey olmamış gibi davranacaklar...."
- Dursun Fakıh
Nâdânı terk etmedin yârânı arzularsın
Hayvanı sen geçmedin insânı arzularsın
Men arafe nefsehu fekad arafe Rabbehu Nefsini sen bilmedin Sübhan'ı arzularsın
Sen bu evin kapısın henüz bulup açmadın İçindeki kenz-i bi-pâyânı arzularsın
Sultan Alp Arslan 14 Rebîülâhir463/19 Ocak 1071 tarihinde Nehrü'l-Cezv denilen yöreden Fırat'ı geçti.Güzel bulup hayran kaldığı bu çadırlıkta orduğah kurduğu sırada Sultan Alp Arslan'ın yanından ayırmadığı ve arkasında namaz kıldığı belirtilen Fakih Ebû Nasr Muhammed b. Abdülmelik el-Buhâri gelerek,"Efendimiz, sana ihsan buyurduğu nimetten dolayı yüce Allah'a şükret." demişti. Alp Arslan ise, "Bu nimet nedir?" diye sordu.Gelen cevap Sultan Alp Arslan'ı daha önceki Türk hükümdarlarından farklı bir yere koyuyordu.Fakih sözlerine şu şekilde devam etti: "Bu ırmağı şimdiye dek köle (memlûk) olmayan hiç bir Türk hükümdarı geçmemiştir.Bugün ancak siz geçtiniz."
Sultan Alp Arslan'ın yanından ayırmadığı ve arkasında namaz kıldığı belirtilen Fakih Ebû Nasr Muhammed b. Abdülmelik el-Buhârî gelerek, "Efendimiz, sana ihsan buyurduğu nimetten dolayı yüce Allah'a şükret." demişti. Alp Arslan ise, "Bu nimet nedir?" diye sordu. Gelen cevap Sultan Alp Arslan'ı daha önceki Türk hükümdarlarından farklı bir yere koyuyordu. Fakih sözlerine şu şekilde devam etti: "Bu ırmağı şimdiye dek köle (memlûk) olmayan hiçbir Türk hükümdarı geçememiştir. Bugün ancak siz geçtiniz."
"BEN İLMİN ŞEHRİYİM, ALİ DE ONUN KAPISIDIR."(1)
Nur Risaleleri'nde "Keramet-i Aleviye" diye sunulan bu büyük iddiaların temel dayanağı, işte bu hadistir. Bu hadisin Nur Risaleleri'ninde zikredilmesinin sebebi, müellifinin gizli ilimlerin Hz. Ali'ye verildiğine inanması ve bundan kendisi ve risaleleri lehine
Eğer bir kişi İslam devleti ve onun kurulması hakkında konuşmak istiyorsa takiye yapmak
zorundadır.” Humeyni tam da bunu yapmıştır. Devrim öncesinde Velayet-i Fakih’i gündeme getirmemiştir. Şah’ın devrilmesinden sonra İslam cumhuriyetini onaylayan 1979 referandumu sırasında da bu
kavram tartışılmamıştır. Hatta oylamadan sonra, Başbakan Bazergan başkanlığında hazırlanan anayasa taslağında da sözü edilmemiş, ancak taslak anayasa yeniden gözden geçirilirken artık siyasi gücü eline geçirmiş bulunan Humeyni yanlılarınca, temeline Velayet-i Fakih konularak değiştirilmiş ve anayasaya son şekli verilmiştir
İçtihat ve fetvaları, kendisinin bir fakih ve müçtehit olarak kabul edilmesini
sağlamıştır. O, derin dini bilgileri yanında, Arap şiirine de çok hakimdi ve ezberinde çok sayıda şiir vardı. "Çocuklarınıza şiir ogretin ki dilleri tatlansın" derdi.
1- Ona ilim verir,fakat o ilimle amel etmeyi nasip etmez.
2- Ona salihlerin sohbetinde bulunmak gibi bir rızk ihsan eder,
fakat onların hukukunu muhafaza etmeyi nasip etmez.
3-Ona itaat kapılarını açar,ancak ihlas kapısını kapatır.
Fakih Ebü'l-Leys (ra) der ki:
Bunun böyle olmasının sebebi,
kişinin niyetinin bozuk ve iç aleminin kötü olmasıdır.Eğer niyet sahih ve sağlam olursa,Allah ona ilmin menfaatini,ihlas ile amel etmeyi ve salihlerin sohbetlerinde bereketlenmeyi nasip eder.