Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Sen hiç fark etmeden kalp kırmadın mı, Merak edip vicdanına sormadın mı”
Metis
İnsanlar kendi küçük dün­yalarına öyle dalmışlar ki etrafta olan biteni fark etmezler. Hemen yanı başlarında dünyanın en çarpıcı olayı olsa bile bunun hiç farkına varamayabilirler.
Reklam
4. Bölüm, Sevginin Uygulanması
Sıradan bir insan bedensel gelişimine duyarlıdır; değişimleri, hatta ufak acıları bile fark eder; çoğu insan sağlıklı olmanın nasıl olduğunu bildiğinden bu tip rahatsızlıkları ayırmak kolaydır. Kişinin düşünsel süreçlerine aynı şekilde hassas olması güçtür, çünkü çoğu kişi tam verimle çalışan bir insan tanımamıştır. Anne babalarının ve akrabalarının davranışlarını ölçüt olarak kabullenirler, bunlarla uyum içinde oldukları zaman normal oldukları kanısındadırlar ve başka bir şey gözlemlemeye gerek duymazlar. İnsanların çoğu seven bir kişiyle tanışmamıştır. Kişinin kendine duyarlı olabilmesi için sağlıklı bir insan fikrine sahip olması gerektiği açıktır ve eğer kişi çocukluğunda veya sonraki yaşamında böyle bir deney edinmediyse bu olası mıdır? Bu soruya basit bir yanıt vermek zordur, ancak soru eğitim sistemindeki birçok etkene değinir.
Sayfa 135
4. Bölüm, Sevginin Uygulanması
Eğer bir insanın diğerine karşı duyarlı olduğu bir durumu ele alacak olursak, bunun en güzel örneğini annenin bebeğine gösterdigi duyarlılık ve sorumlulukta görürüz. Anne bebekteki bazı bedensel değişimleri, istekleri, endişeleri açıkça ifade edilmeden fark edebilir. Daha yüksek bir sese uyanmazken, çocuğunun ağlama sesine uyanır. Tüm bunlar bebeğinin yaşam belirtilerine duyarlı olduğunu gösterir. Endişeli ya da merakta degildir; ancak çocuktan gelen anlamlı bir iletişime uyanık bir dengelilik içindedir.
Sayfa 134
Kırılmak
Kırılmak? Herkes kırmıştı onu, herkese kırılmıştı. O da kırsın. Ne fark eder ki !
Sayfa 146 - KavisKitabı okuyor
Reklam
Tamamlanmış bir çekirdekle tamamlanmamış bir ağaç arasında ne fark olduğunu düşündüğümde, tamamlanmış çekirdeğin bir sona ulaştığını, şayet değişmezse çürüyeceğini, oysa tamamlanmamış bir ağacın harika bir geleceği olduğunu anladım.
İçimde ki Ateş
Uyandığımda hâlâ gülümsemekte olduğumu fark ettim buna karşın yanaklarım ıpıslaktı nedense...
Acaba bir genelleme yapmak doğru mu?
Konuşkan ve baskın karakterli birinin büyük bir güçle hapşırdığını görebilirsiniz. Öyle bir hapşırır ki etrafındaki herkesin yüreğini ağzına getirir. Günlük yaşamında daha tutucu, ilişkilerini karşılıklı saygı çerçevesinde kuran bir kişi hapşıracağı zaman ise uygun bir şekilde başını çevirerek etrafındakileri hedef almadan hapşırır ve elinden geldiğince de az ses çıkarır. Çok nazik kadınlar, genelde hapşırırken çok kısık bir ses çıkarırlar ve (cinsiyet fark etmeksizin) büyük başarı sahibi kişiler, kısa ve sesli hapşırırlar.
112 syf.
8/10 puan verdi
Yaşama karşı kayıtsız, tutkusuz bir adamı anlatır roman. Annesinin cenazesinde düşündükleri ve duyarsız tavırları, bunaltıcı sıcağın etkisiyle işlediği cinayete olan tavırları, hatta takıldığı kızın evlilik teklifine " fark etmez, sen istiyorsan evleniriz" tarzında tutumları onun kayıtsızlığının göstergesidir. Onun için ölüm, yaşam hiçbir şey ifade etmez. O yaşadığı dünyayı anlamlandıramayan bir karakterdir. Aslında yaşadığı dünyaya ve topluma yabancıdır o.
Yabancı
YabancıAlbert Camus · Can Yayınları · 2019111,5bin okunma
Reklam
"Sonra anlıyorsun inandığın her şeyin yalan olduğunu.o zaman fark ediyorsun,aslında inanacağın hiçbir şey yokmuş.boş yere inanmışsın işte..."
" Kalplerini gülümseme maskesi arkasına saklayarak daha fazla kırılmaktan korumaya çalışanlar, bir gün artık sahiden gülümseyemediklerini fark ederler.Çünkü artık gülüşün gerçek dürtüsünü ve rengini unutmuş, böylece yitirmişlerdir."
Bilinçli olarak sevilmemekten korkan birinin aslında bilinç altında sevmekten korktuğunu fark etmelidir.
Sayfa 145Kitabı okudu
Sonra anlıyorsun inandığın her şeyin yalan olduğunu.O zaman fark ediyorsun,aslında güveneceğin hiçbir şey yokmuş. Boş yere inanmışsın işte...
Yüce ALLAH'ın; kullarına ve kendisine itaat edenlere lütfu ve muamelesinde alışılagelmiş âdeti üzere hidayetine uyanların bu kırıklarını onarmıştır. Nitekim Âdem'i, cennetten çıkarmak ile kırdığı hâlde ALLAH'tan alıp bellediği ve bundan dolayı da tevbesini kabul edip hidayete ilettiği kelimelerle bu kırığını onarmıştır. Kullarını kırdıktan sonra bu kırılışlarını düzeltmesi suretiyle Allah'ın kullarına-itaatkârlara olan lütfunu-iyiliğini ve bu husustaki hikmetini iyice düşünen kimsenin önüne, Allah'ın mağfiret ve muhabbet kapılarından büyük bir kapı açılır. Annenin çocuğuna merhametinden daha çok Allah'ın kullarına merhamet ettiğini bilir. Mesela kulu, günahı sebebiyle kırıp ondan dolayı zelil ettikten sonra tevbesini kabul edip günahlarını bağışlamak ile onun kırığını onarması, türlü musibet ve mihnetler ile onu kırdıktan sonra afiyet ve nimet ile o kırığını onarması buna örnektir. Böylelikle bu kırmanın; bizatihi ona merhameti, iyiliği ve lütfu olduğunu da görür. Esasen O'nun, kendisinden daha çok kulunun maslahatını bildiğini de anlar. Ama kul basiretinin, Rabbinin isim ve sıfatlarına dair bilgisinin zayıflığından dolayı neredeyse bunu hiç fark etmez. Sevdiğinin rızasına-yakınlığına hemen hemen hiç nail olamaz, ona yakın olduğu için onun nezdinde yakın görüldüğü için pek sevinemez. Hep zillet ve miskinlik köprüsü üzerinde kalır. Hâlbuki muhabbetin esası, bunun üzerinde yükselmiştir.
Sayfa 66 - Beka YayıncılıkKitabı okuyor
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.