"Ben diyorum ki, tek bir çeşit özgürlük vardır, bir tanecik: O da önce insanın gözünün görmesi, sonra da cebinin mangırla dolmasıdır, gerisi fasarya! ...
Halk istiyormuş da bu yüzden yukardaymışlar!.. Oy nedir Allahaşkına, bilmeyen mi kaldı! Demokrasi? fasarya! martaval!.. Yufka yürekli adamları kandırmanın yolu... Hih! Hih! Hih!..
"Ben diyorum ki, tek bir çeşit özgürlük vardır, bir tanecik: O da önce insanın gözünün görmesi, sonra da cebinin mangırla dolmasıdır, gerisi fasarya!..."
Kitap 9 kısa öyküden oluşuyor hepsini ayrı ayrı keyif alarak okudum ama Atatürk Galatasaray'da,Fasarya ve kitaba adını veren Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu öyküleri en sevdiklerim oldu. Haldun Taner'in öğretici ve esprili dili beni kitaba fazlasıyla bağladı diyebilirim sadece biraz eski dil kullanımı var sayfa altına baka baka okumak bir tık yoruyor bunun dışında gayet akıcı. Sitede bu kadar az insanın okumasına da ayrıca şaşırdım, çerezlik bir kitap öneririm. :)
“Ben diyorum ki, tek bir çeşit özgürlük vardır, bir tanecik: O da önce insanın gözünün görmesi, sonra da cebinin mangırla dolmasıdır, gerisi fasarya!..
“Milletin dinle, diyanetle bir derdi yok. Herkes geçim derdiyle meşgul. İnsanlar başlarını gözlerine kestirdikleri şeylere para yetiştirme endişesinden alamıyor. Türkiye'deki en etkin ve yaygın din “geçim derdi dini” globalizmin, küreselliğin dayattığı moda artık bu. Bundan başkası fasarya. Geçim derdi dininin en bilinen ibadet şekli “şimdilik böyle” veya “bugünlerde böyle” tarzında tezahür ediyor."