Balzac, Felsefi İncelemeler başlığı altında olan bu eserinde yine tutkunun esiri olan bir karakter üzerinden hikayesini anlatıyor. Bu sefer ki tutku ise bilim. Eser ilk defa 1834 yılında yayımlanmış.
"Senin hayatın, ilim. Büyük bir adamın karısı çocuğu olamaz. Sizler sefalet yolunuzda yalnız yürümelisiniz! Faziletiniz herkesin fazileti gibi değil, siz âlemin malısınız, bir kadının yahut bir ailenin değil. Büyük ağaçlar gibi, çevrenizdeki toprağı kurutursunuz siz!" Sayfa 139
Josephine Claes karakteri bu sitem dolu sözleri bütün hayatını ve servetini simyacılık çalışmalarına feda eden eşine söylüyor. Çocuklarını ve eşini bu uğraş nedeniyle ihmal eden bir eş; Balthazar Claes.
Eser, bilime merak sarmış ve araştırmaları için sevdiklerinden ve servetinden vazgeçen bir adamın ve ailesinin dramını konu ediyor.
Kitabın giriş bölümü ana hikaye dışında olduğu için biraz durgun geçiyor. Bu bölümü atlattıktan sonra asıl hikaye ise sizi içine çekiyor ve sonuna kadar merak ile okunuyor.
Eserin yıldız karakterleri anne Josephine ve kızı Marguerite. Bu iki kadın fedakârlıkları, sevgileri ve gayretleri ile ailelerini ayakta tutmayı başarıyorlar.
Tavsiye edebileceğim bir roman.
Herkese faydalı okumalar dilerim.
Yazarın okuduğum ilk kitabıydı. Muhteşem bir öngörü ile yazılan kitapta gizemli bir mucit ve iş adamı olan Zapparoni, bir çok alanda güç sahibidir.
Eski süvari yüzbaşısı olan Richard artık sefalet sınırındadır. Arkadaşından ona iş bulmasını ister. Onun zamanında olan atların yerini tanklar, kahraman askerlerin yerini iş adamları almıştır.
Zapparoni ile Richard malikanede görüşür. Richard burada gördüklerine şok olur. Bu görüşme teknolojinin yeni dünyası ile bir askerin eski dünyasının karşılaşmasıdır.
Distopik kurgusu, felsefi derinliği ve yeni dünya ile karşılaşması sonucu yaşadığı travmayı tasvir etme gücüyle türünün en iyileri arasında yer alan Cam Arılar, adeta bir kahinin şaşkınlığa uğratan öngörülerinin de romanı.
Muhteşem bir eser gönülden tavsiyemdir okuyun ve okutun.
Sefaletimiz Korkunç..
Madde, kazanını patlatıp fışkıran kızgın ateşten bir mayi halinde alemde zaferini ilan etmekte;
Fabrika bacasının sanki delmek ve yıkmak istediği göklerden rahmet bekleyen kalpler perişan, feryat etmekte;
Hiçbir zaman doymayacak midelerden fışkıran ihtiraslar sefalete sefalet katmakta, yeni yeni
Haz ve acı ile mutluluk ve sefalet, ahlaki sorgulamanın ana unsurlarını oluşturur. Birini elde ederken diğerinden kaçınmak dışında arzu edilen bir şey yoktur.
Anarşizmin Felsefi Temelleri
William Godwin
2.kısım
Anlam sorunu
Hayatın anlamı nedir?" sorusu neredeyse her sözcüğü so- runsal olan ender sorulardan biridir. Bu, son sözcük için de ge- çerlidir, çünkü dünya genelinde dini inancı olan sayısız insan için hayatın anlamı bir "ne?" değil, "kim?" sorusudur. Kendini işine adamış bir Nazi, Adolf Hitler'in
Ahmet Yaşar Ocak, Osmanlı İmparatorluğunda Marjinal Sufilik: Kalenderîler adlı çalışmasında şöyle diyor:
*
“Hacı Bektaş-ı Veli’nin tıpkı Barak Baba gibi, yarı çıplak, saçı sakalı, kaşları kazınmış, ama uzun ve gür bıyıkları olan bir Haydari şeyhi olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Hiç şüphesiz bu portre, klasik Bektaşi ikonografisinde iyice yer
-Spoiler içerir-
Bildiğim hiçbir masala benzemeyen bir masaldı bu okuduğum
Hayatım boyunca duyduğum en gerçek masaldı.
Bir İstanbul masalı , bir Türkiye masalı ve hatta kocaman dünya içinde oynanan oyunların en gerçek masalı..
Masallar hepimizin bildiği haliyle bir nasihat ile biter, içerisinde büyük dersler taşır.
Peki siz hiç yaşadığınız çağı
Bir masumun ihtiyaç duyduğu tek şey adalettir!
Merhaba arkadaşlar. 12 Ağustos’ta yazarın özel bir seri yaparak ara kitap niteliğinde bir eserini okumuştuk. Şimdi liste halinde iyi bir seri ile bulabildiğim ve arşivlediğim eserlerinden güzel bir okuma listesi yapma planım var. Şimdi bir kitap hakkında bilgi vererek başlayalım istiyorum. Her zaman
◆ Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bil ki, her gün ve her saat çalışmanın en müsâit zamânıdır.
◆ Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsâit yeridir.
◆ Bir günde ve bir zamanda yapman lâzım gelen bir işi (bir dersi, bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi, işi de kendine
Acı daima kötüdür. Haz ve acı ile mutluluk ve sefalet, ahlaki sorgulamanın ana unsurlarını oluşturur. Birini elde ederken diğerinden kaçınmak dışında arzu edilen bir şey yoktur.
Nietzsche, 19.yy’da bilimin gelişme şafağında şöyle bir ifade kullanmıştı: “Tanrı öldü, onu biz öldürdük.” Yukarıdaki ifade her ne kadar şaşalı bir ilan olsa da bugünden baktığımızda Tanrı’nın ölmediğine yönelik elimizde çokça neden bulunmakta.
Tanrının ölümü bir yana ölümü ilan edilen geleneksel bir Tanrı idi. Modern Tanrıların yaratılması,
"Niye açlık var, sefalet var, açlıktan ölümler var?" şeklindeki felsefi soruların hemen beyinlere hücum ettiğini duyar gibi olduğumuz için şunu hemen belirtelim ki tok olduğu halde yiyen, ihtiyacı olmadığı halde biriktiren, fazlasını paylaşmayan, yediği yanında yemediği arkasında olduğu halde durmadan israf edenlerin zulmü olmasa, değil bu kadar nüfus, bunun onlarca katı olsa kimse aç kalmaz. İktisatçılar, dünyada her zaman artan nüfustan daha fazla gıdanın ola geldiğini tespit etmişlerdir. Demek ki açlık ve sefaletin temel sebebi gıda yetersizliği değil, Allah'ın istediği hakkaniyet, Adalet ve merhametin yerine getirilmemesidir.
"Hükümet Konağıyla evim arasındaki yollarda, görüntüsüyle dikkat çeken pek çok şey vardı; köhne evler, her biri birer sefalet ve yoksulluk yuvası olan bir düzine virane, yürümeyecek haldeki sokaklar, pislik içindeki caddeler... Fakat tüm bunlar içinde hakikaten en dikkat çeken şey ise, evime çok yakın olan kabristandı." (Tanıtım Bülteninden)
Uzun zaman sonra tekrardan felsefî kitap okumak isterken karşıma bu kitap çıktı. Kitap ilk felsefî roman olarak kabul edilir.
Hayâllerin derinlikleri manâsına gelen A'mâk-ı Hayâl; Raci adlı karakterin Varlığa dair serüvenini anlatır.
Râci dindar bir ailenin çocuğudur. Kendisi maddî, manevî ilimler açısından iyi bir tahsil görmüştür. Mektebi bitirince çeşitli kitaplar okumaya başlamış, bir süre sonra inanç konusunda kendini şüphe içinde bulmuştur. Şüphesinden kurtulmak için kitaplara ve âlimlere başvurur manyetizma cemiyetlerine katılır ama derdine çare bulamaz. Bir gün şehir merkezindeki kabristan dikkatini çeker ve orada da Aynalı Dede adında bir meczup ile tanışır. Her gün onunla görüşür ruh, madde ve varlık hakkında bilgi alır. Aynalı Dedeyle bir hayâl yolcuğuna başlarlar bu yolculukta Zerdüştlükten, Budha'dan, Konfüçyüs'tan, Aristo'dan, Eflatun'dan da bahseder. Günler süren bu hayâl yolculuğunun ardından Râci şüphesinden kurtulmuş artık kendisine danışılan bir mürşid olmuştur.
Bazı betimlemeler dışında çok beğendiğim bir kitap, tavsiye ederim.
Amak-ı HayalFilibeli Ahmed Hilmi · Dekalog · 202016,8bin okunma