Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Benzersiz olma yönünde içkin bir arzuya sahibiz ama bir gruba ait olma ihtiyacımız da var. Evrimsel açıdan bakınca mantıklıdır bu. Atalarımızın yaşadığı dönemlerde gruptan dışlanma; kaynakların, eşin ve statünün yitirilmesi, yırtıcıların tehditleri gibi nedenlerle ölüm demek olabiliyordu. Onlardan kalan fizyolojik miras içimizde hâlâ yaşıyor: Bir gruptan dışarı atılmak (hangi grup olursa olsun) tepki olarak fiziksel acıya benzer bir gerilimi tetikliyor.
Sayfa 351Kitabı okudu
İnsan; Yeryüzünün kanseriydi. Deneyler sapıklar üzerinde denensin artık.
Yük hayvanı olup insanlar için çalıştılar. Deney hayvanı olup bilimin sorularını yanıtlamaya zorlandılar. Tüketim hayvanı olup sınaî ete dönüştüler. Psikolojik rahatsızlıkları fizyolojik hastalıklara yol açmış hayvanlar olarak bugün bu "psikoloji" terminolojisini bilmek ve kendi psikolojik yapıları ve bilinçaltlarındaki kötülükleri açıklamak durumundalar. Onların başına bütün bu işleri açanlar bizleriz. Bizim yazgılarımızla hayvanlarınki hep aynıdır. Bu olay İnsanın, ayrıcalıklı bir varlık olarak Hayvandan önce geldiğini kabul ettirmeye çalışan İnsan Aklını bozguna uğratan acı bir rövanştır.
Sayfa 202Kitabı okudu
Reklam
Vücudun hormonal sistemi, duyguların yaşandığı ve yorum­ landığı beyin merkezleriyle sıkı sıkıya bağlantılıdıt. Öte yan­ dan, hormonal düzen ve duygu merkezleri, bağışıklık sistemi ve sinir sistemi ile de karşılıklı ilişki içerisindedir. Bunlar, bir­ birinden ayrı dört sistem değil, bedeni dış işgallerden ve içsel fizyolojik koşullara ilişkin bozukluklardan koruyan bir birim olarak işlev gösteren yekpare bir süper sistemdir. lster kronik ister akut olsun, stres yüklü bir uyaranın süper sistemin yalnız ca bir parçası olarak hareket etmesi imkansızdır. Birinin başına gelen şey hepsini etkileyecektir.
80 syf.
·
Puan vermedi
Psikanalize Giriş
Kitap psikanaliz tanımıyla başlıyor...gündelik zamanlarımızda sık karşılaştığımız bazı eylemlerimizin(hatalı eylemler) altında bir anlam olduğunu vurguluyor. Bu hatalı eylemler psişik bir durumla alakasının olmadığını ve belki de bunun bozukluğundan kaynaklanan bir durum olduğunu anlatıyor. Bir çok örnekle bunu gözler önüne seriyor; -mesela bugün toplantı yapma isteği olmayan bir yöneticinin üyelere dönerek evet toplantı için yeterli sayıda oturum sağlanmıştır dolasıyla toplantıyı kapatıyorum( açıyorum) demesi aslında yöneticinin bir an önce toplantıyı bitirme isteğinden tam tersini ifade ettiğini anlamak gerektiğini söylüyor Freud. Kitap bu ve benzeri örneklerle teoriyi güçlendiriyor. Her hatalı eylemin de bir anlam taşıması gerektirmediğini buna sebep olan fizyolojik yapımız, gündelik heyecanımız, stres yapmamız vs. Etkili olduğunu da ifade ediyor. Bana kalırsa bu kitap ikili ilişkilerimizde ve topluma bakışımızı değiştirecek nitelikte, her iletişim kurduğumuz bireye karşı bir hatalı eylem arama telaşı bizi iletişim kurarken şüpheci bir yaklaşıma sevk edecek. Ama gerçeği görmek için, başkalarının bize yakınlık durumunda ki asıl amacını görmemiz açısından da harika bir kitap.
Psikanalize Giriş
Psikanalize GirişSigmund Freud · Cem Yayınevi · 2018795 okunma
Ben de ilaçlar konusunda en kapalı görüşlü insanların dikkat eksikliği bozukluğunun ne olduğunu en az bilen kişiler olduğunu görüyorum. Karmaşık fizyolojik boyutlarını anlayamayanlar, DEB'nin ihmalkar ebeveynlerin şımarık veya sorunlu çocuklarını kontrol etmeye çalışan otoriter okulların basit bir meselesi olduğunu hayal etme eğilimindedir.
Bastırma duyguları farkındalıktan kopartma ve bilinçaltına itme fizyolojik savunmalarımızın düzenini bozup kafasını karıştırır; bunun sonucu olarak bazı insanlarda bu savunmalar yolunu şaşırıp sağlığı korumak yerine, kişiye zarar verir hale gelir.
Reklam
Genital organların olgunlaşmasına eşlik eden fizyolojik süreçler, daha evvel oluşmuş bir cinsellik, yani çocuksu cinsellik bağlamında, ortaya çıkarlar…çocuksu cinsellik; çocukluğa ilişkin sahneler, düşlemler, izlenimlerle kendini var eder. Erinlik çağının baskınına uğrayan bastırılmış ödipal arzular yeniden canlanırlar.
İçgüdüsel tepkisellikten bir adım geri atmak bize, zihin-beden aktivasyon devresini ikiye ayırabilme ve sadece beden duyularımızda var olabilme yeteneği verir. Bu duyguların nereden geldiğine ilişkin bir hikaye yaratma alışkanlığına karşı koyabilirsek bedenimizin genellikle uzayan fizyolojik tepkisini kısaltırız
Çok azımız, duygularımızın sadece fizyolojik oluşuna izin verebilme yeteneğine sahip. Çoğumuz onları zihinsel dünyamıza getirir ve kafamızda hikayeler döndürmeye başlarız; hep aynı şeyleri düşünür ve döngüsel düşüncelere kapılırız; bu da bizi duygusal bağımlılığın kısırdöngüsüne hapseder.
Doksan saniye kuralı
duyguların "doksan saniye kuralı" var ve fizyolojik olay olarak sadece bir buçuk dakika sürüyorlar. Sonra biter. Bedenimiz homeostaza dönmek ister. Stres altına girince bedenimizin kortizolü tavan yapar ve içsel kaygı devrelerimiz aktive olur; stresle başa çıkıldığı algılandığı zaman karşıt bir sistem bedenimizi yeniden dengeye kavuşturur. Bu, elbette ancak zihnimiz araya girmezse olur.
Reklam
Duygulardan bahsederken bence Amerikalı antropolog Clifford Geertz'in 1970'lerde "yoğun betimleme" dediği kavrama ihtiyacımız var. Geertz zekice bir soru soruyor: Gözünü kırpmakla kırpıştırma, arasındaki fark nedir? Bu soruyu tamamen fizyolojik açıdan cevaplayacak olursak, gözkapaklarındaki bir dizi kasılma deriz ve gözünü kırpmakla kırpıştırmak aşağı yukarı aynı şey olur. Fakat gözünü kırpıştırmanın ne olduğunu takdir edebilmek için kültürel bağlamı anlamak gerekiyor. Oyun ve şakayı, muzipliği ve seksi, ironi ve yapmacıklık gibi öğrenilmiş gelenekleri anlamak gerekiyor. Sevgi, nefret, arzu, korku, kızgınlık ve geri kalan diğerlerini de. Bağlam olmadan ne olup bittiğinin sadece "yüzeysel betimleme"sine ulaşabiliyor, hikayenin tamamınıysa göremiyoruz ve hikayenin tamamı "duygu"nun ne olduğuyla ilgili.
Sayfa 23
Dalgalar bu kadar güçlü olunca kafayı suyun üstünde tutmak zordur.
Cinsel kimyanın da kuvvetli fizyolojik etkileri vardır. Romantik bir ilişki aşırı yüksek ve alçak iniş-çıkışlar üzerine inşa edildiği zaman genellikle cinsel açıdan da iniş-çıkışlıdır ve bu da kendimizi aşırı şekilde canlı hissettirir. Seks sırasında salgılanan hormonlar güçlüdür; oksitosin bağlanma hissini artırır ve ağrı kesici görevi görür, duygusal ve fiziksel incinmeleri anlık olarak uyuşturur; dopamin ruh halimizi iyileştirir ve östrojen kadınlara her yönden genel bir destek verir. Bunlardan daha fazla istememize şaşırmamalı - özellikle de çocukluğumuzun koşullanmış dinamikleriyle iç içe geçmişlerse. Dalgalar bu kadar güçlü olunca kafayı suyun üstünde tutmak zordur.
Yetişkinlikte de çocukluk ortamlarını mı arıyoruz?
Stresli ve kaotik ortamlarda doğan çocukların, yetişkinliklerinde de benzer ortamlar arayışına girmesi şaşırtıcı değildir. Bir korku durumunda yaşadığımız zaman (fiziksel zarar, cinsel taciz ya da terk edilme) bedenimiz moleküler, nörokimyasal ve fizyolojik seviyelerde değişir. Stres hormonlarının salgılanmasının neden olduğu his ve sinir sistemimizin tepkisi, eğer onları "sevgi" deneyimiyle ilişkilendirmeye koşullanmışsak bağımlılık yapabilir.
719 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.