Damadın ceketini omzuna atıp poz kestiği fotoğrafı onlar çekiyordu; ben, damadın, omzuma ceket atacağım derken ceketi gelinin kafasına çarptığı, ki çok sık yaşanıyordu, o anı yakalıyordum. Çiftlerin birbirlerinin gözlerinin içine derin derin baktığı fotoğraf beni ilgilendirmiyordu; ben, damadın gözündeki çapağı almaya çalışan gelinle ilgileniyordum. Gelinin çiçeğini havaya fırlattığı anı fotoğrafçılar çekiyordu; ben, dünya para verdikleri gelin çiçeğinin bozulup bozulmadığını kontrol eden çiftleri fotoğraflıyordum.
Kelimelerin ruhu vardır.
Kelimeler, sadece harflerin bir araya gelmesiyle oluşan anlamın dışında bir şeydir. "Çiçek" sadece çiçek değildir mesela. Ya da "mektup". Yalnızca bir zarfın içindeki kâğıt mıdır, mektup?
"Fotoğraf" denilince niye içimiz titrer o zaman? Çünkü o yalnızca bir fotoğraf değildir de ondan.
Sen cemaatine günah diye vesikalık fotoğraf bile çektirmemişsin. O yüzden kimsenin evlilik fotoğrafı yok. Çocuklarımızın okula gidinceye kadar fotoğrafını çektirmezdik. Benim altı çocuğumun bir tanesinin bile okula gidinceye kadar fotoğrafı yoktur. Düğün evlilik nişanlılık diye fotoğraflarımız yok. Kola içmek şarap içmekten daha fazla günahtır diye yıllarca kola içmedik. Çünkü hoca bize öyle öğretti.
Sayfa 76 - NurettinKitabı okuyor
Güldürdü.
Paris-Beyrut telsiz muhabereleri sona ermiş olacak ki askeri kamyonlara bindirilmiş Fransız piyade ve topçu zırhlı birlikleri hükümet binasını muhasara altına almış, havada Fransız tayyareleri sanki hükümet binasına çarpacakmış gibi enginden uçuş yapıyorlardı. Askeri birlikler süngü tak emri ile evvelâ bina etrafinda ellerinde Büyük Ermenistan kurucularının fotoğraf ve bayraklarını taşıyan kafilelere, arkasından Ermeni gönüllü asker, polis ve jandarmalarına ve daha sonra sivillere yıldırım hızı ile dağılmalarını emrediyordu. Aksi takdirde "Ateş et" emrini aldıklarını söylemekten hiç çekinmeyen bu birliklerin kumandanı ve topçu Kapitan Mirlan kalabalığı dağıttıktan sonra süngü takmış bir manga askerle ve yanında işgal kuvvetleri jandarma kumandanı Kolonel Normand olduğu hâlde yukarı çıktılar. Yeni devlet erkânının bulunduğu odanın kapısının önüne kadar geldiler.
Sayfa 32 - Milli Mücadele ve İşgal Hâtıraları I, Büyük Kilikya Hıristiyan Cumhuriyeti Nasıl Kuruldu?; Büyük Kilikya Hıristiyan Cumhuriyeti Kaç Saat Yaşadı ve Başına Neler Geldi?Kitabı okuyor
Kendisine en yakın olan, en sevdiği kişiydi o; göçebe yaşantısının içinde bir kutupyıldızıydı; onun sevgisi, kızı Eliza'nınkinden de, limandan limana geçen upuzun gezginliği boyunca kucaklamış olduğu kadınların herhangi birininkinden de daha gerçekti.
Sayfa 26 - Can YayınlarıKitabı okuyor
"İnsanı yaş kadar özgür kılan bir şey olamaz,"
Sayfa 26 - Can YayınlarıKitabı okuyor