Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Ebu Zer: “evinde ekmek bulamayanın, toplumdan zorla almaya kalkışmayışına şaşarım” der (çeviriyi yapan Hüseyin Hatemi’nin notu: metinde Ebu Zer’den nakledilen söz şiddetli bir söz olduğundan, hafifçe yumuşatılmıştır. “Evinde azık bulamayan kişi nasıl olur da topluma kılıç çekerek karşı çıkmaz, şaşarım.” mealindedir). Ben bu sözü -kimin söylediğini bildirmeksizin- batı’da naklettiğimde, bazıları bunun Proudhon’un sözü olduğunu sanıyorlardı. “Bu ağırlık ve kesinlikte bir söz Proudhon’un ne haddine?” diyordum. Bazıları da “Dostoyevski söylemiştir.” diyordu. Dostoyevski, “bir yerde bir adam öldürülmüşse, suça katılmayanların da eline kan bulaşmıştır.” der. Bu da bir bakıma doğrudur. Fakat Ebu Zer’in ne dediğine dikkat edin! Ebu Zer’in bu sözü bir “din”in sözüdür, din adına konuştuğunu iddia eden bir din adamının değil! Fransız İhtilâli’nden sonra söylenmiş, çeşitli etkilerin ürünü bir söz de değildir. Fransız İhtilâli’nden çok önce, gıfar kabilesinin çevre şartları içinde söylenen bir sözdür. Yoksulluğu doğuran, yoksulluğun doğmasına sebep olan kişilere karşı ayaklanılması, aç olan kişinin kendisini sömüren kişiye karşı ayaklanması değil, toplumdan hakkını zorla istemesi belirtiliyor. Niçin topluma, herkese karşı? Çünkü herkes bu toplumda yaşamaktadır. Herkes sömürücü olmasa bile, bu toplumda yaşayan herkes, benim yoksul ve aç olmam dolayısı ile sorumludur… sömürücünün eylemine katılmış demektir.
Adalet Üzerine Özlü Sözler... "Bir toplumda suç varsa, orada adalet yoktur." -Eflatun (M.Ö.427-347) "Hukuk bir gün herkese lazım olur." -Anonim
Reklam
464 syf.
10/10 puan verdi
kitap hakkında yorum yapma fikrini ne çok beğenmişim yorumların vesile olup bu kitabı erteletmeden okumamdan anladım. Fransız ihtilali hakkında bilgi sahibi olmak istedim ayrıca ekmek yoksa pasta yiyin diyen Marie Antoinette den daha ağır bir fransız ihtilali meşhur sözü yani açlıktan ölen halkına ot yiyin diyen joseph faulon'u öğrenmiş oldum. en.wikipedia.org/wiki/Joseph_Fou... evet olaylar birbirine gerçekten şahane bağlantılı ;)
İki Şehrin Hikâyesi
İki Şehrin HikâyesiCharles Dickens · Can Yayınları · 202358,4bin okunma
ÖLÜMÜ KARŞILAMA ŞEKİLLERİ... İdare ettiği ülke yani Roma yanarken nev'i şahsına mahsus bir zevk anlayışıyla zevk duyan Neron ölürken: "Dünya bir büyük sanatkâr kaybediyor" diye bağırıyordu. Hayatı türlü maceralarla geçen ünlü Rus yazar Puşkin ise, son sözlerine derin derin içini çekerek başlamış ve: “Hayat bitti” demişti. Sonra ağır ağır: “Biten hayat, nefesim sıkışıyor. Bir şey eziyor beni diye söylemişti. Fransız şair ve yazarı Victor Hugo’nun şan ve şeref içindeki renkli hayatı biterken son sözü: “Kara bir ışık görüyorum” olmuştu. İman sahiplerinin son anları ise bambaşkaydı. Peygamberimizin müezzini Bilal-i Habeşi r.a. ölüm döşeğinde hanımının “Va kaberah (aman ne kötü) diye sızlanması karşısında –Va teberah (aman ne iyi) Peygamberimize (s.a.v.) ve dostlarına kavuşacağım” diyor ve bu şevkle ruhunu teslim ediyordu.
Bir sanat eseri, yaratıldığı devre göre ve o devrin hassasiyetini, zevkini ve anlayışını en iyi ifade ettiği için mi değer kazanır? Yoksa o devri aşan, her zaman, çok taze, hatta her zaman yeni güzellikleri keşfedilen edebi değerlere mi sahiptir? Başka ve daha kestirme bir deyimle, bir eserin, bilhassa bir şaheserin değeri “tarihi” midir, “edebi”
Vaterlo'dan evvvelki mağlubiyetinde Elbe'ye sürüldü. Elbe'den kaçtı, üç dört kişiyle Fransa'ya ayak bastı. Üzerine koca bir ordu sevkettiler. Çünkü (Napolyon) şaka değil, bir zıpzıp kadar ama, Paris'e doğru gelirken yuvarlana yuvarlana Uludağ olacak... Yanında bulunan yakınlarından (Kont dö Montelon) isimli birinin hatıratında çizgisi çizgisine bütün manzara gösterilir. "Gidiyorduk," diyor (Kont de Montelon); "Paris'e doğru... Üzerimize bütün bir ordu geliyor! NE yapabiliriz bir kaç kişi?... Hiç hesabını sormuyorduk. Ona güvenimiz vardı... Gidiyorduk!" Yolda birdenbire karşılarına gelen ordunun öncülerini görüyorlar... Şimdi, bakın vurada aksiyon adamı, teşebbüs adamı, hamle adamı nasıl hareket eder? Cürete bakınız; karşısında kendisini tevkif etmeye, yahut öldürmeye gelen ordunun öncülerini görünce, hemen "Yaklaşın, yaklaşın, yaklaşın!" diye emir vermeye başlıyor. Tabi, asker eski imparatorunu emir verir görürken ne yapabilir? Bir an donup kalıyor. Bir teğmen zuhur ediyor. "Daha üstünüz gelsin, yüzbaşı, binbaşı, albay..." Nihayet bütün öncü kıtalar yaklaşıyor. (Napolyon) bir taşın üstüne çıkıyor ve şu sözü söylüyor: "Fransız askeri! Yüzündeki yara işaretinden, ayağındaki çarıktan, bilmem nerene kadar benim eserimsin! Sen mağlubiyetlerin numunesiydin; ben seni dünya galibi yaptım. Şimdi bu vaziyette seni benim üzerime gönderiyorlar! Aranızda imparatoruna kurşun çekecek kimse, buyursun! İşte göğsüm!" diyor.
Reklam
238 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
27 günde okudu
Puslu Sözlük
İhsan Oktay Onar'ın bu muhteşem kitabında tek eksik olan bir sözlük. Bu kitap kelime dağarcığınızı geliştiriyor... İhsan bey'in bu kadar kelimeyi nasıl öğrendiğini merak ediyorum doğrusu. Bir elimde kitap, Bir elimde tablet. Tableti sözlük olarak kullanıyorum. Şu an itibari ile 10 sayfalık bir sözlüğüm oldu. Bu sebeple bu kitabı bitirmek öyle
Puslu Kıtalar Atlası
Puslu Kıtalar Atlasıİhsan Oktay Anar · İletişim Yayınları · 202048,1bin okunma
Mutfaktaki kir daha da beterdi. "Fransız aşçı kendi içmeyeceği çorbaya tükürür" sözü lafın gelişi edilmiş bir söz değil, basit bir gerçektir. Fransız aşçı bir sanatçıdır ama sanatı temizlik değildir. Hatta bir mertebeye kadar sanatçı olduğu için pistir çünkü yemek, şık gözükmek için pis bir muameleden geçmek zorundadır. Örneğin bir biftek kontrol için baş aşçıya getirildiğinde ona çatalla bakmaz. Bifteği eliyle kaldırıp tabağa çarpar, başparmağını tabağın etrafında gezdirir ve sosu tatmak için yalar, tekrar gezdirip tekrar yalar, sonra geri bir adım atar ve bir sanatçının resmi değerlendirmesi gibi eti düşünceli düşünceli süzer, sonra her birini gün içinde yüz kere yaladığı şişko, pembe parmaklarıyla şefkatli şefkatli yerine yerleştirir. Hoşnut olduktan sonra bir bez alıp tabaktaki parmak izlerini siler ve tabağı garsona uzatır. Elbette garson da kendi parmaklarını sosa batırır; sürekli briyantinli saçlarında gezdirdiği o pis, yağlı parmaklarını. Paris 'te bir et yemeğine söz gelimi on franktan fazla ödeyenler etin bu şekilde parmaklandığından emin olabilirler. Çok ucuz lokantalarda durum farklıdır; orada, yemeğin üstünde aynı şekilde durulmaz, sadece tavadan çatalla alınıp hiç uğraşılmadan tabağa fırlatılır. Bir yemeğe ne kadar çok para verirseniz o kadar çok ter ve tükürük yemek zorunda kalırsınız, denilebilir.
Bilinen Tarihin Bilinmeyen Yanları: Dünyayı Yöneten Rotschild Ailesi Gönderen: Aysal Bülent Ülkemizin neden bölünmesi isteniyor? Gazi Mustafa Kemal'in bildiği ve bizi uyardığı hitabenin ne anlama geldiği... Sağ-sol ayrımı, gerçekte de var mıdır? İşte bu soruların bir kısmının yanıtı; Bilinen Tarihin Bilinmeyen Yanları Hitler, dünya
Ölüm
"Tanrının varlığı, ruhun ölümsüzlüğü birer düş de olsa, insan zekasının en güzel buluşlarıdır onlar!" 8 Thermidor'da şunları da söyleyecektir: "Hayır! Ölüm, bir sonsuz uyku değildir. Yurttaşlar, günahkar ellerin kazıdığı bu inançsız sözü silin mezarlardan... Daha çok şunu yazın üzerlerine: Ölüm, ölümsüzlüğün başlangıcıdır."
Sayfa 90 - Say YayınlarıKitabı okudu
Reklam
‘’ Tarih boyunca, aç olan, aç kalsın, ekmeği elinden alınsın ve fakirlik var olup devam etsin diyen bir dini, Ebu Zer’in dini ile aynı tutabilir miyiz? O Ebû Zer ki, İslâm’ın parlak yüzüdür, bizzat Peygamber’in (s) terbiyesi ile yetişmiştir. Onun, ırk, sermaye ve kültür adına hiçbir şeyi yoktu; o, kâmil bir insan olmaktan başka hiçbir şeye sahip
1.320 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.