Psikanaliz ve psikoloji 'ene'nin bireysel, ferdî tarafı ile meşgul olmuştur. Bediüzzaman ise bu konudaki eserinde 'ben’e sembolik bir kapalılık içinde hem kişisel, hem toplumsal, hem tarihî, hem felsefî, hem dinî bir boyut kazandırmıştır. Jung, Adler, Freud'un eserleri taransın, böyle bir metin yoktur. “Ene” bahsi diye anılan bu metin psikoloji, psikanaliz, tarih, felsefe ve dinler tarihinin bir emmuzeci, hülasası ve benzeri olmayan bir şaheserdir. Bu metnin metin eleştirisi, ilgili alanlara göndermeler yapılarak ortaya konulursa kocaman bir kitap olur.
”Ene" bahsinde, ’ben’in sembolik niteliği izah edilir.
“Ene, künüz-u mahfıye olan esmâ-i İlâhiyenin anahtarı olduğu gibi, kâinatın tılsım-ı muğlâkının dahi anahtarı olarak bir muammâ-i müşkilküşâdır, bir tılsım-ı hayretfezâdır. O ene, mahiyetinin bilinmesiyle, o garip muammâ, o acib tılsım olan ene açılır ve kâinat tılsımını ve âlem-i vücübun künüzunu dahi açar. " (Sözler, 5. 581)
Görüldüğü üzere, Bediüzzaman ’ben’i sadece insan hayatının belli alanIanm kuşatan bir varlık olarak görmez. 'Ben’ bir anahtardır. Anahtarın mahiyeti bilinirse, 0 anahtar şu âlemleri açar. Allah'ın isimlerini anlar, kâinat denen büyük sırlı kompleksin anlamını çözer. Allah’ın mevcudiyetinin alanını, onun esrarlı muhitini anlar. Demek ki 'ben', psikanalizin gördüğü gibi sadece bedensel haz|arın kaynağı değildir.