Eskiden her yer bu kadar uzak değilmiş. Gitmek istedigin yer neresi olursa olsun çabucak gidermişsin. Gidilmek istenen mesafe saatler değil, günlerle tayin edildigi için kimsenin aklından zamanı ölçmek geçmez, bunun için telaş etmezmiş. O zamanlar kimse varacağı yer için dertlenmezmiş açıkçası. Yolda geçen zaman da varılan yere dahil edilir, o yol boyunca yaşananlar varılacak yerin, yapılacak işin, görülecek hesabın bir parçası sayılırmış. O yüzden de, eskiler uzağa bizden çok daha geç varsalar da, bizim kadar söylenmezmiş. Günler orada burada geçer, dağlar birbiri ardınca devrilir, insanların üzerine onlarca güneş doğup batar, ayaklar çoğu zaman gideceği yeri şaşırır da kimse dönüp arkasına bakmazmış. Aslolan yol değil, yolda geçen zamanmış çünkü. Bu yüzden de, yoldakine büyük bir hürmet beslendiği zamanlarmış.
Zaman benden akıp gidiyor ... Geceleri bile bundan kaçış yok... Günler, hatta haftalar uçsuz bucaksız bir şekilde birbirinin üzerine biniyor. Gelip geçen her gün bir önce kinden farksız.
Hangimiz okuldan yeni mezun olduğumuzda hayata atılirken hazırlıksız yakalanmadık veya bir desteğimiz olmadığı için moral motivasyon eksikliği çekmedik? Hatrlayın! Ne garip değil mi? Bu duruma bir de gencin yalnız başına nasıl çalışacağını bilmemesini de ekleyebiliriz. İsin dogrusu hiç kimse ona uygun bir çalışma modeli göstermemiştir. Bu arada güzelim günler gelip geçer. Genç kendiyle baş başadır. Sosyal hayata dair bin bir öneri üzerine kâbus gibi çöker. Mesleki açıdan hiçbir tecrübesi yoktur, hatta boynundaki kariyer planlari belli belirsizdir. Henüz anne baba olma kaygtsi da yoktur. Bütün günü sadece kendine aittir. Ama maalesef. Çevreye bağımlı olanın zaman açısından özgür olması söz konusu olabilir mi? Günleri bomboş geçen biri için "kendisine hâkim" diyemeyiz. İnsanın en müsait olduğu bir zamanda fıtratı sebebiyle en fazla zaman kaybı yaşar.
Olay 2009 yılında Ankara’da yaşanıyor. Kuzen olan iki erkek çocuk arasında geçen vakada çocuklar teyze çocuğu. Çocukların biri olay esnasında 11, diğeri 15 yaşında. Aileleri bazı günler aynı evde yalnız bırakıyormuş çocukları. Bir gün küçük çocuk gece anne ve babasına poposunun ağrıdığından bahsediyor. Yediği bir şeyden dolayı olduğunu düşünüyorlar ya da pişik falan oldu zannediyorlar. Sonra çocuk kuzeninin adını veriyor ve cinsel organına poşet takarak cinsel organını kendi poposuna soktuğunu söylüyor. Bunun üzerine anne ve baba 15 yaşındaki yeğenlerinin çocuklarını istismar etmiş olabileceğini düşünüyor. Poşet diye bahsedilen nesne prezervatif. Çocuk bilemediğinden poşet diye nitelendiriyor.
Din ve Maneviyatı akıl ve mantıkla böylesine bağdaştıran bir başka insan bulamazdık.
O, din’in dünya’dan ayrılmasını bunun için kat’iyetle istedi. Fakat, İslâm dininin kural ve telkinlerini değerlendirirken, O’nun dayandığı akıl-mantık-halk psikolojisi terkibine, hiç bir ünlü ilâhiyatçı yetişemedi.
☆
Sizlere bir Zekeriya Sofrası misâli vereceğim.
Zaman benden akıp gidiyor... Geceleri bile bundan kaçış yok....Günler hatta haftalar ucsuz bucaksız bir şekilde birbirinin üzerine biniyor. Gelip geçen her gün bir öncekinden farksız...