Gündüzün herkese ait olduğu fakat bana gecenin müstahak görüldüğü yerde de tek başımaydım. Kafamın içindeki geçmişle savaşırken de tek başımaydım ve geleceğimle savaşırken de tek başımayım. Ben ayna mıyım ki duygularımı yansıtayım? Sadece, bilmiyorum. Sanırım kurtarılmaya ihtiyacım var. Geçmiş etrafımı bir akbaba sürüsü gibi sarmasın diye.
Geçmişi düşünmek, düşündüğünüz şey çok eğlenceli bile olsa, insanda bazen buruk bir hüzün yaratıyor, çünkü onlar geçmiş, bitmiş. Size ait olsa da artık asla ulaşamayacağınız bir parçanız olmuş. Belki de bu yüzden bizler için daha değerli...
Fransız ihtilalini anlatan bir eser. İki gencin bir olay üzere tanışıp evlenmesi ve sonradan bu ihtilalin olması. Bu devrim öncesi ve sonrası insanların hayatındaki etkiler.
-Gelmiş geçmiş en iyi günlerdi, gelmiş geçmiş en kötü günlerdi; hem bilgelik çağıydı hem ahmaklık; hem inancın devriydi hem şüpheciliğin; hem Aydınlık hem Karanlık bir mevsimdi; umudun baharı, umutsuzluğun kışıydı; hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu.
-Öldüğümde çok sevdiğim şu kitabın sayfalarını artık çeviremez olacağım, bu yüzden de ölmeden önce hepsini okumuş olmaya dair nafile bir umut besliyorum.
-"Elveda ruhumun kıymetlisi. Veda ederken tüm kalbim ve dualarım seninle. Yorgun ruhların dinlendiği o yerde yine buluşacağız!"
İki Şehrin HikâyesiCharles Dickens · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202259bin okunma
Okumak onun hastalıklı alışkanlıklarından biri kabul edilmelidir; zira geçmiş yılların gazete ve takvimleri bile olsa eline geçen her şeye aynı açgözlülükle saldırırdı. Evinde ise her daim uzanarak okurdu.
Biz insanlar, sınırlarımızı bilmeden kendi aklımızı beğeniyoruz, öğrenmiyoruz, akıllanmıyoruz. Her şeyi anladığımız zaman da genellikle iş işten geçmiş oluyor.