Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Siyasətin əxlaqla əlaqəsi yoxdur. Əxlaqi dəyərlərə sadiq qalan siyasətçi uğur qazana, tutduğu mövqeni qoruya bilməz.
Sayfa 127Kitabı okudu
Mitolojinin bir sanat biçimi olduğunu görmüştük. Güçlü bir sanat çalışması varlığımızı ele geçirir ve onu sonsuza dek değiştirir. İngiliz kritik George Steiner’a göre, belli dinler ve metafizik deneyimleri gibi sanat da insanın yaşadığı “ ‘içe işleyen’, dönüşümcü bir çağrıdır. Varoluşumuzun gizli kalmış son kırıntılarını araştıran” dayatmacı, istilacı bir patavatsızlık; “sakıngan varlığımızın küçük evine tecavüz eden” bir bildiridir, dolayısıyla “artık eskisi gibi içinde yaşamaya elverişli bir yer olmaktan çıkar”. Bize etkili bir dille “yaşantınızı değiştirin” diyen deneyüstü bir karşılaşmadır.
Sayfa 101 - Merkez KitaplarıKitabı okudu
Reklam
"S: Herhalde, ateist olan Amerikalıların eşit vatandaşlığını ve vatanseverliğini kabul ediyorsunuzdur? George H. W. Bush: Hayır, ateistlerin vatandaştan sayılmaları gerektiğini düşünmediğim gibi, vatansever sayılmaları gerektiğine de inanmıyorum. Tanrı gözetiminde bir ulusuz biz." (Free Inquiry 8, no.4 (1988), s.16.)
Fakat ya (Nixon'dan beri seçilmiş en kötü Evangelist başkan) George H. W. Bush'un cevabına ne diyeceksiniz?: S: Herhalde, ateist olan Amerikalıların eşit vatandaşlığını ve vatanseverliğini kabul ediyorsunuzdur? Bush: Hayır, ateistlerin vatandaştan sayılmaları gerektiğini düşünmediğim gibi, vatansever sayılmaları gerektiğine de inanmıyorum. Tanrı gözetiminde bir ulusuz biz.
1734 yılında, George Sale, Kuran'ın hâl doğru olarak kabul edilen ilk önemli İngilizce tercümesini yayınladı
Sayfa 46 - ArmstrongKitabı okudu
Başka romancılar da geleceğe yönelmişlerdir. George Orwell'in Nineteen Eighty Four, Dokuz Yüz Seksen Dört (basımı 1949) romanı bizi hep haklı çıkmasını bilen polis devletinin tehlikeleri, geçmişin sürekli bugüne uydurulmak üzere değiştirilmesi konularında uyarır. Orvell'in mesajının üstü kapalı kusursuz söylemi üzerine çok tartışılmıştır, ancak, geçmişteki bütün büyük mitler gibi o da ortak bilince girmiş bulunmaktadır. Başlığı da içinde olmak üzere içerdiği tüm deyimlerle imgeler günlük konuşma diline yerleşmiştir: Big Brother (Büyük Birader), D, Double think (ikili-düşünce), Newspeak (uydurma dil) ve Room 101 (101. Oda) modern yaşamın eğilimlerini ve özelliklerini tanımlamak için romanı okumamış olanlarca bile bugün hâlâ kullanılan kavramlardır.
Merkez Kitapları
Reklam
Romancılar da çağdaş ikilemi irdelemek üzere mitolojiye dönmüşlerdir: James Joyceün Ulysses adlı romanı, George Orvell'in Nineteen Eighty Four, Dokuz Yüz Seksen Dört (basımı 1949) romanı, Joseph Conrad'ın Heart of Darkness, Karanlığın Yüreği adlı romanı Thomas Mann ‘ınThe Magic Mountain, Büyülü Dağ (1924) adlı romanı, Malcolm Lowry'nin Under the Volcano, Yanardağın Altında (1947) ,
Herkes nefis bir yemek yemiş ve kafalardaki endişeler atılmıştı. Odada, rahat ve huzur verici bir sessizlik vardı. Bu sessizliğin içinde birdenbire bir ses duyuldu. Beklenmedik bir anda, içlere ürperti veren, hayvani bir sesti bu... "Bayanlar Baylar, lütfen susunuz!" Ses konuşmasına devam etti. "Şu suçlarla suçlanmaktasınız" "Edward George Armstrong siz, 1925 yılı, Mart ayının 14'üncü günü Louisa Mary Clees'in ölümüne neden oldunuz.
"...Atatürk, en ağır iftiralara kendi vatanında uğramıştır."
Armstrong, Gazi hakkında bir de kitap yazmış olan İngiliz istihbarat teşkilâtına mensup Atatürk düşmanı bir subay, Charles Towshend ise Irak cephesinde 13 bin 300 askeri ile birlikte Türk ordusuna tutsak olan bir Ingiliz generalidir. General esaretten kurtulduktan sonra bu kez Türkler'in yüksek insani vasıflarına esir düşmüş, Kurtuluş Savaşı sırasında bir Türk dostu olarak Avrupa'da Türkiye için çalışmıştır. "Türkler'in insanlık kanseri olduğunu" söylemekle kalmayıp, Türk alehtarlığını bir devlet siyaseti hâline getiren İngiliz Başbakan'ı Lloyd George dâhil, daha sonra Atatürk'e duyduğu saygıyı ifade etmeyen Atatürk düşmanı yok gibidir. Fakat nasıl bir körlük, nasıl bir nankörlük, nasıl bir redd-i ecdat hâli, nasıl bir hâlet-i ruhiyedir ki, amansız düşmanlarının bile iltifatlar yağdırıp, fevkalâde yüceltici sıfatlarla yâdettiği Atatürk, en ağır iftiralara kendi vatanında uğramıştır.
Sayfa 9 - Bilgeoğuz YayınlarıKitabı okudu
Bu kitabı yazarken ülkeme hizmet dışında başka bir amacım yoktur. Bu kitabı yazarak en azından yargılanma riski aldığımın farkındayım. Eylül 12, 1940. George ARMSTRONG
Reklam
"İngiliz kritik George Steiner'a göre, belli dinler ve metafizik deneyimleri gibi sanat da insanın yaşadığı'içe işleyen',dönüşümcü bir çağrıdır. Varoluşumuzun gizli kalmış son kırıntılarını araştıran"dayatmacı, istilacı bir patavatsızlık; "sakıngan varlığımızın küçük evine tecavüz eden" bir bildiridir, dolayısıyla "artık eskisi gibi içinde yaşamaya elverişli bir yer olmaktan çıkar". Bize etkili bir dille "yaşantınızı değiştirin" diyen deneyüstü bir karşılaşmadır."
İlk Haçlı seferine katılanlar, Yakındoğu'ya yaptıkları seferlerini Kutsal Topraklar'a hacca gitmek olarak görmüşlerdi ve Tanrı ile din hakkında halen çok ilkel görüşlere sahiptiler. Aziz George, Aziz Mercury, ve Aziz Demetrius gibi savaşçı azizler onların inancında tanrıdan daha önemli yer tutuyordu ve pratikte pagan ilahlardan pek farklı değillerdir. İsa, dirilmiş Logos olmaktan çok haçlıların feodal lordu gibi görünüyordu: Malikânesini -kutsal toprakları- kâfirlerden geri almak için şövalyelerini toplamıştı.
Sayfa 294Kitabı okudu
bence bizim ne kadar da komik oldığumuzu gösterio: George Carlin
Ateistler olayı abartıp dinle dalga geçerlerken, sığ, kaba ve hatta namussuz ve ahlaksız imajlarını da beslemiş oluyorlar.
İngiliz eleştirmen George Steiner'a göre, belli dinler ve metafizik deneyimleri gibi sanat da insanın yaşadığı 'içe dönük', dönüşümcü bir çağrıdır.
43 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.