Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
500 syf.
8/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Konuyu mu anlatsam yoksa inceleme mi yapsam, inanın bilemiyorum. Hangi taraftan bakarsam bakarayım, net olan bir şey var; muazzam bir kurgu! Bununla birlikte, kesinlikle baştan ele alınıp düzenlenmesi ve benim gördüğüm güzellikleri başkalarının da görebilmesi için anlaşılması kolay hale getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Zira bir tarih polisiye iç içe olmasının yanında farklı şeyler de var bu hikayede. Yani anlayacağınız sadece macera dolu bir kitap diye bakmak çok ayıp olur. Ve böyle iyi bir hikayenin heder olmasına da gönül razı olmaz. Şimdi gelelim hikayeye. 3 farklı zaman işlenilmiş lakin geçmiş zamanlar bir mektup şeklinde yansıtılmış. Olaylar aslında şimdiki zamanda gerçekleşiyor ama İstanbul'un eski tarihleriyle alakalı gerçekleşiyor. Costantinapolis ve Fatih'in fethi sonrasi dönemlerde yaşamış biri köle diğeri köle ve pek çok şeyin tuccarinin yazdığı mektuplar var. Tabii ancak sonlara doğru iki farklı dönemin ilişkisini anlayabiliyoruz. Günümüz kısmı ise, cinayet vakasiyla basliyor ve seri cinayetlere dönüşüyor. Bu cinayetler tarihi yerlerde, tarihi simgelerle yapılıyor ki katil koleksiyoncu olarak anılıyor. Peki, bu caninin derdi ne? Neden bilhassa kadınları seçiyor ya da İstanbul'un tarihine bu kadar takıntılı? İşte burada Komser Tuba ve Komser Olcay devreye giriyor ama araştırma görevlisi Asuman'in da büyük katkilariyla. Tüm bu olaylar gerçekten de İstanbul'un kirli geçmişini ortaya çıkarıyor. Ama İstanbul'un asıl sırrını çözebilecekler mi?
The Secret of Constantinapolis
The Secret of ConstantinapolisMustafa Yurttutar · Roman Yayınevi · 20244 okunma
Bu iletiyi sinirlendiğim için silmiştim ama onca şeyin de çöp kutusunda olmasına gönlüm el vermedi. Bu alttaki yazımı yazarken emindim olsam da sanırim aşk gerçekten sadece yanılsamadan ibaret. Yine de zamana bırakıyorum ;-; öhöm öncelikle bu yazıyı anı olarak yazıyorum, belki ilerde balıklarımız okur💕 Hayatımızda kendimizce bastırılmış zaman
Reklam
— Gerçekten deli olduğunuz doğru mu, Ferdinand? diye sordu bana, bir Perşembe günü. — Öyleyim! diye itiraf ettim. — O halde, burada sizi tedavi edecekler, değil mi? — Korkunun tedavisi yoktur, Lola.
208 syf.
5/10 puan verdi
Tavuk ve Bir Ekmek
üslubuna bayıldığım bir kitap oldu. çocukların bakış açısına yakalayabilen, basit bakan metinlerdendi. benzer öneri
Beş Yaşındayken Kendimi Öldürdüm
Beş Yaşındayken Kendimi Öldürdüm
başlarını son kısımlara nazaran daha çok sevdim. çikolata yiyen bir mustafa cem hiç olmayacak kadar yapay geldi bana. koltuğun arkasındaki akreplerle olan arkadaşlığıydı benim ilgimi çeken. özellikle hümeyra ve nejatın karşılıklı konuşması anlatım açısından okumaktan zevk aldığım bir kısımdı. bu arada ben normalde böyle konulara sahip kitapları okumayı çok sevmiyorum. meryem bana bunların öyle değil başka türlü olduğunu anlatmıştı çünkü bir keresinde. zaten siyah kutudaki çocuk yanlış biliyormuş. aminmiş doğrusu, meryem söyledi. neyse işte böyle konular benim ilgimi çekmiyor. fazla normal geliyor. hitler ve napolyonun delirdiği bu dünyada yaralar içinde bir sırta sahip olmanın ersine üzülmüyor oluşumdan değil aksine, farklı şeyleri okumayı sevdiğimden. yoksa nasıl penceredeki ışınlara tutunur da kurtulurum yeşil bahçelerden bebek bezlerine doğru. hümeyra beni uf yapmıyor artık diliyle. kötü korkunç yüzlü ejderha ininde uyuyor. arkadaşım başka bir çocuğun elini tutarak gözleriyle şarkı söylüyor bana. ben de bekliyorum. 31 yaşına gelmeyi. ama bu sefer terlik topuğunu kullanmayacağım. stendhal sendromuna sebep oluyor. allahım gerçekten de çok mu acı var. dedem. dedecim. darılma bana. ben meryemin elini tutuyorum şimdi. dev adamdan kaçıyorum sensiz bir şekilde. ama sen de bıraktın beni. sen de. bıraktın. beni. 6 gün yetmiyor. sırtımı açıyorum. artık canım acımıyor. 30'uma 13 sene kaldı. belki zorro'm olsaydı böyle olmazdı.
Yeryüzü Blues
Yeryüzü BluesKadir Daniş · Ketebe Yayınevi · 2020186 okunma
160 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
17 saatte okudu
Bu kitabı en çok kendimi sorgulamama neden olduğu için sevdim. Duygu Asena ile ilk defa bu kitapta tanıştım ve açıkçası romanlarından önce düşüncelerini açıkça yazdığı bir kitabı okumak ve yazarı görebilmek hoşuma gitti. Bugüne kadar nasıl da keşfetmemişim? Tabii genel açıdan evlilik üzerinde durmuş. Evlilik, kadın erkek. Kadınların çektiği
Değişen Bir Şey Yok
Değişen Bir Şey YokDuygu Asena · Doğan Kitap · 2007549 okunma
479 syf.
10/10 puan verdi
·
10 günde okudu
Seni sevmiyor. Sevseydi sen kitap okurken sırtını çevirip uyu­mazdı.
Bitti. Sanki kitap değil de hayat bitmiş, Çevirdiklerim sayfa değil de hayatın günleriymiş gibi... Gitti. Giderken beni bıraktı geride. En son Martin'in ardından böyle bakakalmıştım. Oysa ne diyordu rahmetli Erdal Tosun, "Vedalaşmak asıl kalana değil, gidene koyar." Öyle olmadı işte. En çok bana koydu bu gidişler. Varlıklarından
Tehlikeli Oyunlar
Tehlikeli OyunlarOğuz Atay · İletişim Yayıncılık · 202231bin okunma
Reklam
Hocam hâlâ haberleşiriz. Bir gün 'Whatsapp' profili-ıme şu bahsettiğim iki arkadaşımla olan fotoğrafımı koy­dum. Eski sevgilim fotoğrafı görmüş ve mesaj attı. Dedi ki: "Hani sürekli bana, kıskanmıyor musun, diye soruyordun ya. Kıskanmadığımı söylüyordum. Şu an seni kıskanıyorum, çün­kü yanımda değilsin!" Yine bir şey diyemedim. Hocam işte o an beni gerçekten sevdiğini hissettim.Kıskanmak bir ölçüt değil, "Seven insan kıskanır" yoru­ mu doğru değil. Seven değil sahip olmak isteyen kıskanır. Sevmek... sahip olmak... Çok farklı şeyler.Daha sonra flörtleştiğim biri oldu. Yolda selâmlaştı­ ğım cinsiyeti erkek olan tüm arkadaşlarımdan kıskanıyor­ du. Sevgilim olmamasına rağmen bakışlarıyla zaten ya benihapsediyor ya karşı tarafa gözdağı veriyor ya da kendini yi­yip bitiriyordu.Ben artık sevmekle kıskanmanın apayrı kavramlar oldu­ ğunu düşünüyorum. Kıskançlığın altında yatan çok çeşitli di­ namikler olabilir: güven eksikliği, bağlanma problemi, özgü­ ven eksikliği... Ama bu dinamiklerden biri kesinlikle sevmek değil."
Saygıda kusuru olanın kusursuz karaktersizliği oluyor genelde
Hepimiz okula gittik, okullardan hepimiz mezun olduk ama ne kadar insan olabildik? Geçmişe özlem duyulan bir gelecekte yaşıyoruz. Öyleyse gerçekten yaşıyor muyuz acaba? İnsanca davranabilmek için kurallara, uyarılara, birilerinin varlığına, cezaya vs. gereksinim duyulması normal mi? Bu bizi beyni olan bir varlık yapmıyor, en azından zannımca. Karaktersizlik için kolladığımız anları göze sokmadan insan olabilmek için niye kollamıyoruz? Herkes yapıyor diye mi? Aklı olan bir varlık neden kendi aklı yerine genele göre davranmayı tercih ediyor? Kendi doğrularım, kendi yaşam anlayışım, kendi tercihlerim, kendi hatalarım diye bahsedeceğimiz hiçbir şeyin olmaması size aciz ve acınası gelmiyor mu? Ne yazık... İçinizdeki doğrular genele göre değişiyorsa, yanlışlar genele uyarlandığında doğru diye nitelendiriliyorsa o zaman siz daha insan olmamışsınız demektir. İnsan doğdu diye insanlığı öğrenmeye ihtiyaç duymayanlar, bir gün kendilerine gerçekten baksalar görecekleri; hiç insan gibi yaşayamadıkları olurdu. Bu gerçeği kabul edebilecek haysiyetleri olur muydu?..
2/10 puan verdi
ne desem ben de bilmiyorum
Kötü anlamda eleştirdiğim bir kitap oldu, kitabın sevenleri görmezden gelsin bence. Sevdiğim kitapların gömülmesinden nefret eden biriyim ve hemen o tarz yorumları geçiyorum siz de öyle yapın canınız sıkılmasın. Yağmur'un bir an önce yazmaya ara verip karakter derinliği üzerine çalışması gerekiyor. Çünkü şimdiye kadar yayınlanan tüm
Buzdan Kıvılcım
Buzdan KıvılcımAdora Yağmur · İndigo Kitap · 202416 okunma
208 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
"KİMİN KİM OLDUĞUNU ÇÖZEMEDİĞİMİZ ZAMANLAR."
Çoğumuzun çocukluğundan hatırladığı, anne, baba ya da başka büyüklerinden duyduğu masallar, efsaneler vardır. Öyle bir anlatırlar ki size, öyle bir kaptırırlar ki kendilerini, , onlara bakan, bilgi açlığıyla bekleyen birkaç göze, anlattıkları hikayenin gerçek olduğunu ispat etmek isterler sanki. Ben de bir zamanlar o çocuklardan biriydim. Babamın
Luna
LunaBuğra Gülsoy · İnkilap Kitabevi · 2022248 okunma
Reklam
352 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
•Kıymık - Sebastian Fitzek•
"Çünkü mutluluk hissi ne olursa olsun, tekrar üretilebilir bir şey değildir. Bir düğmeye basıp çağrılamaz. Bu durum paradoksal bir biçimde ağrı, acı ve sıkıntılar için geçerli değildir."
Kıymık
Kıymık
Merhabalar... Beni benden alan bir alıntıyla başlamak istiyorum.
Sebastian Fitzek
Sebastian Fitzek
'in
Kıymık
KıymıkSebastian Fitzek · Pegasus Yayınları · 2011459 okunma
Yüzlerce veda 31 EKİM 2016 ‘Bana bir hikâye anlat’ dedi adam. Sesi, yaşamaktan yorulmuşların bezgin tınısını taşıyordu. ‘Bana bugüne dek duymadığım bir modern zaman hikâyesi anlat’. Durmuş kalp için bir elektroşok. Ona içinde nefes alacağı bir hikâye sunabilir miydim? ‘Veda etmeyi biliyor musun?’ dedim, ‘hiç vedalaşamadan bir sevdiğini toprağa
%26 (100/384)
3/10 puan verdi
Ben yaptım, siz yapmayın
Kitabı beğenmediğimi söyleyip aradan çekilecektim normalde ama kitabın ilk incelemesini yapan kişi olmak istedim ehehe. Normalde yarım bıraktığım kitaplara inceleme yapmayı doğru bulmam çünkü henüz sonunu göremediğim bir hikayeyi ne kadar eleştirme hakkına sahip olabilirim ki? AMA BU KİTAP HARBİ HARBİ ÇOK KÖTÜYDÜ, SİZİ UYARMAK İÇİN BU İNCELEMEYİ
Buzdan Kıvılcım
Buzdan KıvılcımAdora Yağmur · İndigo Kitap · 202416 okunma
… Portuga iyice uzandı, yeleğini yastık niyetine ağacın köklerinden birinin üstüne serip konuştu: “Şimdi biraz kestirebiliriz.” “İyi de ben uyumak istemiyorum ki.” “Olsun. Seni başıboş bırakacak değilim, afacansın malum.” Elini göğsüme koyarak beni tutsak etti. Uzun süre ağacın dalları arasından geçip giden bulutları izledik. Beklediğim an
" İnsan geceleri burada böyle yalnız kaldı mı, kitap okur ya da böyle şeyler düşünür. Düşünür ama yanında ona şu şöyledir, bu böyledir diyecek biri olmaz. Belki bir şey görür, ama gerçekten gördü mü, doğru mu, yanlış mı, bilemez. Birine dönüp, sen de görüyor musun ahbap, diye soramaz. Anlayamaz. "
Sayfa 76 - Sel YayıncılıkKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.