-Mademki bir hafta sonra gelebileceksiniz;bana gider ayak öyle bir şey söyleyin ki,onunla bir hafta yaşayabileyim...
Sayfa 26
Geçen yıl da Haziranın sıcak günlerinde Çocuktum, böyle aşıktım. Rüzgarlar yakardı ayak bileklerimi, içimi en güzel sevdalar sarmıştı, Caddelerde gider gelirdim. Akşamları parklar tenhalaşır, Gözleri gülerdi kızların. *****
Sayfa 27 - YKYKitabı okudu
Reklam
Kemoterapi
Kemoterapi ilaçları hücrelerin bölünüp çoğalmasını sağlayan mekanizmalara saldırarak, sürekli büyüyen tümörlerin ilerleyişini durdurur ama bu farmakolojik savaşta kendini hızla yenilemesi gereken başka dokular da kaza kurşununa kurban gider. Deri dokusu zarar görünce avuç içlerinde, ayak tabanlarında tahriş ve acı hissi oluşur; kemik iliği zarar gördüğü için kansızlık yaşanır, akyuvar sayısı düşer; bağırsaklardaki sorunlar da zaman zaman aralıksız ishal gibi şikayetlere yol açabilir. Ağızlarının içi ve dilleri şişen hastaların tat alma duyuları zarar görse de genel iyileşmeyle birlikte bunlar yavaş yavaş normale döner.
Sayfa 168 - Metis yayınlarıKitabı okudu
Bazı şehirlere kendi istediği için gider insan; bazılarına da şehir istediği için. Buraya ayak bastığı an, Agra'nın ta en başından beri onu çağırdığı hissine kapıldı Cihan.
Doğan Egmont Yayıncılık ve Yapımcılık Tic. A.Ş.Kitabı okudu
İç huzuruna sahip değilim. Hiçbir zaman olmadım. İç huzuru olan insanların ayaklarının yere basmadığına inandım hep. Ayakların yere bastığında dünyanın yedi kat altının nasıl da kaynadığını bilirisin. Ayak tabanlarındaki damarlar kalbe gider. Orada da hissedersin. İç huzursuzluğu selamlayarak da güne başlayabilirsin. Güneşi selamlamaktan daha yakın geliyor bu bana. Daha olası ve daha gerçekçi.
Sayfa 185Kitabı okudu
Aganta Burina Burinata
İnsan, keşfetmek, öteye varmak, yeniye açılmak özleyişiyle ceviz kabuğu kadar bir tekneye biner, iki buçuk arşın bez parçasıyla göklerin rüzgârını çalar da, elâlemin muhak- kak "ölümdür, deliliktir" diye bağrışıp ayak diremelerine kulak asmadan açılır gider ve yeni dünyalar, yeni âlemler bulur. Ne biçim dünyaya doğmuştum ben? "Güzel" diyordum, güzel dediğime dönüp bakmıyorlardı bile. "İyi" diyordum, omuz silkiyorlardı. Birisinin dobra dobra dosdoğruyu söylediğini duyuyor, heyecanlanıp, "Doğru!" diye bağırıyordum. "Aman sus!" diyorlardı. Hele "Deniz!" deyince, bütün kaşlar çatılıyor, "Sakın ha!" diyorlardı. Peki, güzele bakma, iyiye aldırma, doğruya kulak asma, denizi anma; peki öyleyse ben ne edip ne söyleyecektim? İşte bunu büyüklerime sorunca, bana düpedüz bir cevap vermiyorlar fakat dolambaçlı ve sağa sola savsaklayıcı sözler söylüyorlardı. Ne var ki, kafama sokulan bütün bu sözleri, gönlümün ateşinde yakınca ve bunların laf olan fireleri berhava olunca, kala kala kafamda şu kaba Türkçe gerçekler kalıyordu. Önce, "hiç kimseye hiçbir şey vermeyeceksin, herkesten koparabildiğin kadar koparacaksın ve gözünü paradan ayırmayacaksın!" İyi ama ben parayı görünce, yaradılıştan öz düşmanı olan bir hayvana rasgelen bir başka hayvan gibi, tüylerim nefretle diken diken oluyordu. Benim özlediklerim, hiç de onların özledikleri değildi.
Sayfa 52 - Bilgi YayıneviKitabı okuyor
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.