YouTube kitap kanalımda 1984 kitabını önerip distopya türünü anlattım:
ytbe.one/DNo1wRTFR1g
"Who are you to wave your finger?
You must have been out your head!"
"Sen kim olduğunu sanıyorsun da bana parmağını sallıyorsun?
Kafayı sıyırmış olmalısın!" Tool*
UYARI : Bu inceleme yazılırken hiçbir kitap yakılmamış,
2009 ANKARA NUMUNE HASTANESİ
Ölmüyordu işte. Tam 3 saat geçmişti ama hala kalp atımı bir gelip bir gidiyordu monitörde. Kaç defa ölüm raporunu noktalayıp hastayı toplamaya çalıştıysak, birden ekranda farklı bir atım beliriyor herkes başına toplanıyordu. Tüm muayene bulguları öldü derken; bir süre sonra, birden kalp atımı başlıyordu. Uzunca
Eğer gözümden kaçmadıysa, galiba tek bir metafor yoktu kitapta. Oysa günümüz yazarları için metafor okuru hipnotize etmek için başvurulan bir sihirdir. Altı hemen çizilir. Alegori, imge ve sembol peki? Gırla gitsin kullanılır yazarlarca. Mesela bizde H.A. Toptaş bayılır. Ben de. Bunlar peki, varlar mıydı bu eserde? Belki önemsiz birkaç tane.
Tüketiyoruz;
Tükettikçe TÜKENİYORUZ!
Kendimden geriye, sizden ileriye, Tyler’dan sonsuza, Chuck Palahniuk’ten günümüze. Sistemi eleştiren sistemin yazarına, sistemin içinde çifte kavrulmuş benden, tersten sistemsiz bir inceleme.
Dövüş Kulübü=Biz, Biz=Hiç
Hiçlikte doğmuş, hiçliğe gidiyoruz. Durup bir bakıyoruz, gördüğümüz tek şey, koskoca bir
Rahmetli Necip Fazıl cömertti. Selami Çalışkan diyor ki; "Bir kurban bayramı Erenköy'deki evine ziyarete gitmiştim. O esnada bond çantalı, gözlüklü birisi içeri girdi. Selam verdi ve" Başbakanın size çok selamı var. Bunu size hediye olarak gönderdi efendim." dedi. Adam çantayı bıraktı ve gitti. Üstad, oğlu Osman'a çantayı işaret ederek "Bak bakalım ne göndermişler." dedi. Osman abi çantayı açtı ki ne görelim; desteler halinde binlikler. Osman abi üstadın "Kapat ve oraya bırak" emrini anında yerine getirdi. Beş dakika sonra içeri bir başkası girdi. Selam verdi ve üstadın "Nereden geliyorsun ve benden ne istiyorsun?" sorusuna "Malatya'dan geliyorum efendim. Evim yandı da sizden biraz yardım isteyecektim" cevabını verdi. Üstad: "Osman! O çantayı ver adama gitsin" dedi. Osman abi para dolu çantayı adama verdi. Adam alıp gitti. Ben üstada "O adamı tanıyor musunuz?" diye sordum. Üstad "Kim olduğunun ne önemi var, halini arz etti ya" cümlesini öyle bir söyledi ki; "Keşke sormasaydım." diye pişman oldum. Necip Fazıl'ı tahlil edenler "O zekilik ve delilik arasında bir noktada bulunuyordu. Ama deliliğe daha yakında" diyorlar.