Aynı şekilde ihtiyatın, veranın, takvanın hatta iki dünya saadetinin Resûlullah'a (sallallahu 'aleyhi ve sellem] ve müçtehit sahabelerine uymakta olduğunu bilmek gereklidir. Onların taharet işinde kolaylık sağladıklarını ve çok aşırıya kaçmadıklarını bilmen gereklidir. Onların fiillerine, sözlerine ve ruhsat ve genişlik hususunda vermiş olduğu fetvaları bilmelisin ki, biz bunlardan bazılarını zikretmiştik. İbadetin asıl gayesi kalbi kötü ahlaktan temizleyip güzel ahlakla süslemektir. Bundan dolayı selefin titizliği bu yöndeydi. Onlar kulların ve hayvanların haklarına girmekten sakınırlardı. Dillerini, kulaklarını ve gözlerini korumada çok titiz davranırlardı. Amele gelince, vesvese senden gidene kadar taharet hususunda genişlik ve ruhsat bulunan sözlerle amel etmeye devam etmendir. Velev ki bu sözler tercih edilmeyen bir görüş olsun. Fakat bütün ulemanın yanında terk edilmiş sözler olmamalıdır. Daha sonra amelde iktisada ve daha kuvvetlisini yapmaya dönersin. Çünkü hastalıklar zıtlarıyla tedavi olur. Bazı zâhidler demiştir ki, Bana bir vesvese arız oldu. Elbiseme ne zaman sokak çamuru bulaşsa onu yıkardım. Bir gün sabah namazı için evden çıktım. Elbiseme çamur bulaştı. Eğer onu yıkamaya gidecek olsam namazı kaçıracaktım. O anda Allah bana doğruyu gösterdi ve kalbime, çamura bulanıp yıkamadan o şekilde cemaatle namaz kılma düşüncesini koydu. Böyle yaptım ve o anda vesvese benden gitti. Vesveseyi gideren şeylerden biri de, abdest aldıktan sonra avret yerine su dökmektir. Böylece abdestten sonra bir ıslaklık hissedecek olursa bunu serptiği suyun ıslaklığına hamleder.
Sayfa 501
Devlet’i Kim, Nerede, Ne Zaman, Nasıl Yazdı? -2
Bir hayli kalmıştı yandaki odada; güneş de batmak üzereydi. Gelir gelmez oturdu, fazla bir şey konuşulmadı artık. On birlerin adamı içeri girdi. Sokrates’in önüne gelerek: “Sokrates,” dedi, “sen başkaları gibi değilsin; onlara hâkimlerin adına zehri içmelerini söylediğim zaman kızıyorlar bana, küfrediyorlar. Sen buraya gelmiş insanların en
Reklam
Saranın Hikayesi (Sara ve Kral Horkanos)
❝ Aşağıda İÖ 50 veya İS 50 yıllarına ait Ölüdeniz yakınında Kumran mağaralarında bulunan yazma eserden Sara'nın hikâyesi: Onun yüzüne bakınca o ne kadar güzel, başındaki saçlar ne ince, gözleri ne kadar güzel, burnu ne hoş. Bütün ışıltılar onun yüzünde, göğsü nasıl güzel! Beyazlığı ne sevimli. Kollarının görünüşü ne biçimli. Elleri ne kadar
“Belki gemilere bineriz, Büyükbaba.” “Gidecek yer yok, Jody. Her yer sahipli. Ama en kötüsü bu değil... hayır, bu değil. İnsanların içindeki batı ölüp gitti. Batıya gitme açlığı yok artık. Hepsi bitti. Baban haklı. Hepsi tamamlandı.”
Sanki bir alınyazısıdır bu. Değişmez! Epeyce oluyor, erkekler Birinci Dünya Savaşı'na gitti. Seferberlik oldu. Yunanı kovdular. Cumhuriyet geldi. İkinci Dünya Savaşı oldu. Neyin nesi, kimin fesi olduğu belirsiz bir demokrasi çıktı. Yarım yurum bir okul geldi. Kaymakam uğradı. Evlere çantalı, pilli radyolar girdi. Gene de dipli köklü bir değişme olmadı yaşamda. Kızların alınıp satılması geleneği sürdü geldi. Daha da gidecek...ti!
Sayfa 8 - pdf
Ben değil! Ben değil! İçimdeki bir şeyler gidecek hatta çoktan gitti bile. Tıpkı bir okul çocuğunun öğretmeni geldiğinde kalkması gibi benim içimde de bir şeyler ayağa kalkıyor; söylemiştim ya titriyor ve itaat ediyor!
Sayfa 15 - Türkiye iş Bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
Reklam
861 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.