Dün gece yazı yazmaya ara verip Alexander Graham Bell adındaki genç bir adamın hayatı hakkında bir televizyon programı seyrettim. Bell telefonunun patentini henüz almıştı, ancak yeni icadına talep öyle çoktu ki başına ağrılar giriyordu. Daha büyük bir şirket gereksinimiyle, dönemin devi Western Union’ın kapısını çaldı, patentini ve küçük şirketini onlara satmayı teklif etti. İkisine toplam 100 bin dolar istiyordu. Wcstern Union’ın başındaki kişi onunla alay etti, istediği rakamın akıl almaz olduğunu söyleyerek reddetti. Gerisi tarih sayfalarında yazılı. Milyarlarca dolarlık bir endüstri çıkacaktı ortaya; o da AT&T gibi bir dev doğuracaktı.
AT&T kurucusu Alexander Graham Bell
AT&T Inc., merkezi Whitacre Tower, Dallas, Teksas, ABD'de bulunan çok uluslu bir konglomerat holding şirketi. Dünyanın en büyük telekomünikasyon şirketi, en büyük cep telefonu operatörü ve ABD'deki en büyük sabit telefon hizmeti sağlayıcısıdır.
Yıllık gelir: 171.8 milyar dolar
Doğadan benzerlikler bulmak Leonardo'nun en gözde tekniklerinden biriydi. Örneğin, Fransa kralının Blois'deki şatosuna o muhteşem döner merdivenleri yaptığında, çok yıllar önce İtalya'nın kuzey batı kıyılarından toplamış olduğu deniz kabuklarınun döner kabuklarından esinlenmişti. Kaydediciye benzer müzikal borular dizaynı insanın ses telleri hakkındaki çalışmasından alınmıştı. Daha yakın zamanda, Alexander Graham Bell telefonun icadında insan kulağından esinlenmiştir; çalılıklar arasında yürürken paçalarınıza takılan küçük otçuklar Velcro fermuarlann
(Cirt fermuarlar) mucidine ilham vermişti; ve alüminyum kutuların çekip açılan kapaklarının mucidi kendi kendine "Doğada hangi şey kolayca açılır?" sorusunu sorarak işe başlamıştır. Zihninde bir muz resmi çakmış ve şu soruyu sormasına yol açmıştır, "Muzun şekli eldeki göreve bir model olarak nasıl yararlı olabilir?
Liste Babil.com'da Türkçe olarak yayınlanmıştı. Lakin artık Türkçesini bulamıyoruz ne hikmetse. Küçük-büyük harf sıkıntısını düzeltmek isterdim lakin uğraşamayacağım, bu listeyi bulurken de çok uğraştım. İngilizcesi hizmetinizde arkadaşlar, buyurunuz. :)
never let me go – kazuo ishiguro
OĞUZHAN SAYGILI Hocam'a teşekkür etmek istiyorum.
Allah çıktığınız bu yolda muzaffer eylesin sizleri.
Kitaplarla Söyleşi-1, 4 ana bölümden oluşan ve 41 farklı kitabın tahlillerin meydana gelen, bu tür de ilk defa okuduğum ama
Sanat ve edebiyat çok yaşlı olduğu için geçmişe fazlasıyla değer verir. Bilim ve teknoloji ise gençtir ve asla eskiyi kutsamaz. Geçmiş bilgilerden önemli dersler çıkarır ama yönü her zaman gelecektir. Mesela etrafındaki herhangi birinden şu tarz cümleler duymazsın:
" Ya akıllı telefonlar çok iyi ama hiçbiri Graham Bell'in tasarladığı o ilk telefonun yerini tutamaz."
" Ah o eski doktorlar nerede. Şimdi en ufak bir hastalıkta seni hemen makinelerin içine sokuyorlar. Oysa eskiler öyle miydi? Hipokrat üstat gözüne bakar bakmaz hastalığını anlardı."
Galileo Galilei
W. A. Mozart
Leonardo Da Vinci
Albert Einstein
Walt Disney
John Lennon
Winston Churchill
Henry Ford
Louis Pasteur
Jules Verne
Thomas A. Edison
Agatha Christie
John F. Kennedy
Ludwig W. Beethoven
A. Graham Bell
Steve Jobs
"ALO" orijinali "Hello" olan kelime, Fransızcaya "allo" olarak girmiş, Türkçeye de Fransızcadan "alo" olarak geçmiştir;
Alexander Graham Bell'in sevgilisi Allessandra Lolita Oswaldo'nun baş harfleriyle bir ilgisi yoktur.
Gerçeklik payı nedir bilinmez ama bir şehir söylencesine göre, telefonda hemen hemen her gün kim bilir kaç kez kullandığımız 'Alo' sözcüğü, gerçekte bir sevgilinin kısaltılmış adıdır.
Sevgilinin tam adı Allessandra Lolita Oswaldo'dur. Bu sevimli genç kız, telefonu icat eden, A.Graham Bell'in sevgilisiydi. Graham Bell telefonu icat edince ilk hattı sevgilisinin evine çekmişti. Atölyesinde telefon çalınca arayanın Allessandra Lolita Oswaldo'dan başkası olamayacağını bildiğinden Graham Bell, telefonu açar açmaz 'Allessandra Lolila Oswaldo' diyordu.
Bell, zamanla sevgilisine, adım kısaltarak hitap elmeye başladı. Bu kısa ad 'Alo' idi. Allessandra Lolita Oswaldo, geliştirip, tüm kente yaymaya çalıştığı telefondan başka birşey düşünmeyen sevgilisinin bitmek tükenmek bilmeyen deneylerinden rahatsız olmaya, başlayınca Graham Bell'i telefonuyla basbaşa bırakıp onu terketti.
Yaşlı Bell, sevgilisinin birgün onu arayacağı umuduyla telefonun başından aynlmadı. Kentte çekilen telefon hatlarının sayısı da giderek artmaya başlamıştı. Graham Bell'i artık başka kişiler de anyordu. Fakat o, telefonun her çalışında kendisini sevgilisinin aradığını sanarak telefonunu 'Alo' diyerek açıyor ve arlık herkes 'Alo' diyordu.
O günlerde hemen herkes telefonu açtıklarında Alexander Graham Bell'in anısına saygı olarak 'Alo' demeye başladı. Bugün tümümüzün kullandığı 'Alo' sözcüğü işte o günlerden günümüze uzanmaktadır...