Evet, kitap rezalet... Konu,ilerleyiş vs. mide bulandırıcı
fakat bazen insan böyle saçma ve trajikomik smut kitaplarıyla kafa dağıtmak istiyor. 1 buçuk günde film izliyormuş gibi bitirdim.
Alıntı, yok. bana katılan herhangi bir şey, yok.
Güldüm.
OKUYUN, OKUTUN!
Bu tavsiyeler öyle kolay kolay her kitap için verilemez.
Ne okuyayım, sorusuna cevap vermek de kolay değildir. Kişinin eğitimi, yaşı, okuma alışkanlığı vs vs önemlidir. Lakin ben artık tereddütsüz herkese, her yaştan her fikirden her görüşten insana tavsiye edilebilecek bir eserle tanıştım ki çok geç oldu. Bırakın tavsiyeyi bir yerden para bulsam mesela, alıp tek tek dağıtıp "Mutlaka okuyun, okutun!" diyeceğim bir şaheser...
Mithat Cemal Kuntay Mehmet Akif'le tanıştığında 18 yaşında Akif ise otuzlarında. Akif'in vefatına kadar süren bir dostluk... Yıllarca devam eden bir muhabbet...
Mithat Cemal, Akif'le aynı dini hassasiyetleri paylaşmıyor. Fakat dostu Mısır Apartmanı'nın bir dairesinde, yoksulluk içinde, acılar çekerek vefat edince, "Hakikat uğruna hayatını feda eden!", hakikati haykırdığı için daha hayatta iken unutulan milli şair unutulmasın diye onunla olan anılarını kaleme alıyor.
Böyle samimi, böyle tatlı bir dille yazılan kaç biyografi eseri vardır bilmiyorum. Lakin ben 445 sayfa boyunca suratımda bir gülümseme ile okudum. Hatta çoğu yerde sesli güldüm. Son iki sayfada da ağladım. Mithat Cemal eseri müthiş bir edebî dil, çok tatlı bir mizah ile yazmış.
Ve hiç abartmadan, hatta yer yer eleştirerek yazdığı Mehmet Akif'e hayran olmamak elde değil.
Eşsiz bir karakter.
Mehmet Akif kesinlikle İstiklal Marşı şairi olmanın ötesinde bir değer. Kesinlikle yakından tanınması gereken bir karakter.
Bu kitap, her edebiyatçının, her müminin, her öğretmenin, her öğrencinin, bu ülkenin her ferdinin okuması gereken bir eser.
Okuyun, muhakkak okuyun.
"Kapıdan çıktığımızda bir akşam üzeri girdiğimiz acı kırmızı otelin, gece görüntüsüne baktığımı da hatırlıyorum. Ahşap panjurlu pencerelerden biri açıktı. İçeriden loş bir ışık yükseliyordu. Uçuşan bir perde vardı. O odada olmak istedim. Hatta Ozan'a bir gün o otelde turist gibi kalmak istediğimi de söylediğimde; Ozan, "Tamam" dedi. "Kaldırız." Halbuki neden beraber kalalım? Ama buna da güldüm. Gülme fukarasının teki olduğundan içimde sakladığım ne varsa döktüm gitti."
Hey Allah'm bu kadın gıcıklığına yapıyor ya 😂😂 nota bak, bana hediye ettiği kitabın içinden çıkan. Bana ya bana, benim gibi cincondan nefret eden birine, Kartaliçe'ye🤭🤭😅😅😅 hay senin Galatasaray'ına da aslan'ına da emi... uyuz ya 😂😂😂 manyak sesli güldüm laf atarım ben cinconu sanki beni bilmiyorsun kedicik pisicik sizi
Şüko
Kartal yazsaydın keşke de saklasaydım ya gıcık. En büyük Beşiktaş en heybetli hayvan Kara Kartal 🦅🦅🦅🦅🦅🦅🦅🖤🤍🖤🤍🖤🤍
Dağılma... Karamsarlık, açlık, yalnızlık üzerine yazılmış sağlam bir eser. Yalnız, aç ve pesimist bir adamın birkaç gününü anlatıyor bu eser. Tarz olarak yeraltı edebiyatı tadı veren, pesimizmin doruklarına çıkaran, kâh sinirlendiren kâh güldüren bir eser olmuş.
Boyle bir atmosferde bile gulumsetecek şeyler bulabilirsiniz kitapta ki bu çok kıymetli bir şey bence. Kitabı okurken üzerimize kara bulutlar çekiliyor; karakterin derin bir yalnızlığı var, yiyecek ekmek bile bulamıyor, uyku uyuyamıyor, kabuslar görüyor, dört duvar arasında zihni ile, karanlık ile savaş veriyor ama tüm bunlara ek olarak müthiş bir mizahı var karakterin ve kitabın. Hiç olmadık yerlerde sizi güldürmeyi basarabiliyor. Yalnızlıktan kafayı yiyen karakter kendi kendine konuşuyor, dört duvara kahkahalar atıyor, geceleri sayikliyor ve ruh hâli gitgide çok daha kötü bir hâl alıyor.
Kitabı okurken müthiş keyif aldım, keyif aldım derken karamsarlığa, yalnızlığa suruklendim. Karakter gibi ben de yapayalnız kaldım, onunla birlikte küfürler savurdum, ağladım, sinirlendim ve güldüm.
Kısacası bana müthiş bir deneyim yaşattı bu kitap. Dostoyevski tarzında müthiş bir eser olmuş desem abartmış olmam sanırım. Güzel eserlerin çok nadir çıktığı şu dönemlerde böyle kitapları okumak ilaç gibi geliyor.
Daha önce yazarın şiir kitabını da okumuştum, o da fena değildi ama romanı çok daha profesyonel olmuş.
Herkese tavsiyedir, iyi okumalar.
DağılmaVeysel Nazlı · Fihrist Kitap · 202233 okunma
Öyle bir hayat yaşıyorum ki,
Cenneti de gördüm cehennemi de.
Öyle bir aşk yaşadım ki,
Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de.
Bazıları seyrederken hayatı en önden,
Kendime bir sahne buldum oynadım.
Öyle bir rol vermişler ki,
Okudum,okudum, anlamadım.
Kendi kendime konuştum bazen evimde,
Hem kızdım hem güldüm halime.
Sonra dedim ki “Söz ver kendine.”
Denizleri seviyorsan dalgaları da seveceksin,
Sevilmek istiyorsan önce sevmeyi bileceksin,
Uçmayı seviyorsan düşmeyi de bileceksin,
Korkarak yaşarsan yalnızca hayatı seyredersin.
(Nietzsche)
Bir sandalye çektim ve efsunlanmışçasına saatlerce aynı yerde oturdum. Çok yeni ve tatlı bir his vardı içimde. Biraz etrafa bakındım, hareket etmeden oturdum. Yavaş yavaş nefes alıp verdim, zaman zaman sessizce güldüm. Hatırlıyorum da, o an içimde beliren âşık olduğum düşüncesi beni üşütmüştü. İşte aşk, tam da karşımdaydı. Zinaida'nın silueti karanlığın içinde usulca yüzüyordu. Dudakları hâlâ gizemli bir şekilde gülümsüyor, gözleri yandan, sorgular bir şekilde bakıyordu. Harelerinde düşünceli ve kibar bir hava seziliyordu... Tıpkı o gece vedalaştığımız andaki gibi... Sonunda ayağa kalktım ve parmak uçlarımda yatağa gittim. Dikkatlice, kıyafetlerimi çıkarmadan başımı yastığa koydum. Ani hareketlerle içimdeki hayali ürkütmekten korkuyordum âdeta.
Türk Dijital Devrimi
Aydaa bu nereden çıktı şimdi deneyim
Siyonizm sosyal ağlar ile hem para kazanıyor hemde kim ne düşünüyor nereyi nasıl sömürge ederiz bununla ilgili plan ve proje sosyal ağlar üzerinden geliştirip troll piyonlar ile gündem ve algı operasyonu düzenliyor. Aynı zamanda sosyal ağlar gizli istihbarat örgütlerinin yuvalandığı her