751'de günümüz Kırgızistan'ında, Arap ordularının Talas Nehri savaşında Çinli askerleri yenmelerinden sonra Semerkant'ta Çinli tutsaklar Müslümanlara kâğıt yapma sanatını öğrettiler ve bu teknoloji zamanla Avrupa'ya yayıldı. (Bu çok yavaşça olmuştur; ilk kâğıt fabrikası 1189'da Fransa'da açılmıştır.) Tang Hanedanı 907'de iktidarı kaybetti ve elli yıl boyunca siyasi karışıklık yüzünden ticaret sistemi zarar gördü ama yeni hanedan Song Hanedanı, Müslüman marketleriyle ticarete devam etti. Hint pamuğu ve boya Çin'e ulaşıyordu. Ipek, baharat ve porselen Çin'in de doğusundaki bölgelere gidiyordu. Çinliler Araplardan altın, köle, at, fildişi ve tütsü istiyorlardı. Dünya ticaret tarihi hakkında bir kitabın renkli anlatımıyla; "Peygamberin ölümünden birkaç yüzyıl sonra müminleri, bilinen dünyanın neredeyse tümünü bir ticaret dükkânı olarak birbirine kenetlemişti, bu dükkânda Afrika altını, fildişi, deve kuşu tüyleri, İskandinav kürkleri, Baltık amberi, Çin ipeği, Hint biberi ve Pers'ten metal el işlerle değiştirilebiliyordu.
Sayfa 246 - Yakamoz YayınlarıKitabı okudu
Vejetaryenlık
. Bonjuy kendi üzerinde yaptığı deneylerden sonra görüşünü şöyle açıklar: "On beş yıl önce bende bir çıban çıkmıştı. Buna karşı eczacılıkta kullanılan zehirleri boşu boşuna kullanıyordum. İyot, cıva, brom, arsenik ve bunların bileşiklerini çok kullandımsa da hastalık kökünden kazınmadı.
Mikrop sürekli çoğalıyor, hastalık, mikrop ve ilaçlardan dolayı hep kuvvetten düşüyordum. Umutsuzluk içinde değişik yiyecekleri denedim ve vejetaryenlik sayesinde çabucak iyileşmeme çok şaşırdım. Bu en etkili ilaçtı. Çünkü ilaçları kullanmadığım zaman etkisini gösteriyor ve et yer yemez hastalık nüksediyordu!' Et kuvvet verici bir gıda değildir ve sanıldığı gibi kasları kuvvetlendirmez. Et yer yemez bir kuvvet hissedilse de bu yapay bir heyecanlanmadan ileri gelir. Sinirleri harekete geçiren alkol kadar tehlikelidir. Halk inancının aksine et, bedeni zehirleyen bir maddedir.
Bağırsaklarda bozularak türlü mikroplar üretir. Hemen hemen sindirim sistemi ile ilgili tüm hastalıklar etin bozulması ile bağlantılıdır.
Dr. Gaston Dorvil der ki: "Tıbbi deneyler etin zararlarını tamamen kanıtlamıştır. Hemen hemen sindirim organlarındaki hastalıkların yegane müsebbibi ettir. Hazımsızlık, bağırsak iltihabı ve apandisite yol açtığı gibi tifüsün gelişmesine yardım eder. Verem ve kanser parazitlerihi güçlendirir. Karaciğer ve bağırsak hastalıkları ile veremde et perhizi yapmak hastalığın geçmesinin en önemli şartıdır."
Alkol ve et tüketimi birbiriyle iç içedir. Dr. Huşyar, "Vejetaryenlik taraftarı olmak alkol alışkanlığı ile mücadele etmekle aynıdır. Bu, günümüz dünyası için bir afettir" demiştir.
Biraz daha ilerleyelim şehirleri kuralım artık insan türü sanıldığı gibi tarım devriminden sonra tahıl yemeye başlamadı diş taşlarından alınan örnekler diş minesi üzerindeki izlerin palio antropolojik ve moneküler antropolojik araştırılmasından ortaya çıkan gerçek tahılları 2 milyon yıldan buyana tükettiğimiz ayrıca polio antropolojik bilmeye bile
Efsane değil, gerçek olan eziyet 16. yüzyıl-sonlarında başlar. impara-
torluğun her yanı "( frend slkke" (Avrupa par�ı) denilen "D uka", "R eal", "b edı", "Z ol ota" vb. yabancı paralann hücumuna uğramıştır. Bu pa-
ra yabancılaşması ve bolluğu Osmanlı para sistemi olan "Akçe"nin ciddi
şekilde hastalanmasına yol açar.
Endüstriyel kuş sürüleri neden aniden, topluca ölüyor? Peki ya bu kuşları yiyen insanlar? Daha geçen gün, buralardan bir pediatr, daha önce hiç rastlamadığı çeşit çeşit hastalıkla karşılaştığını söylüyordu. Sadece çocuk diyabeti değil, birçok doktorun bile adını koyamadığı iltihaplı, kalıtımsal, bağışıklık sistemi hastalıkları. Kızlar çok daha erken yaşta buluğa eriyor, çocuklar neredeyse her şeye alerjik, astım desen kontrolden çıkmış durumda. Herkes gıdalar yüzünden böyle olduğunun farkında. Hayvanların genlerini karman çorman edip büyüme hormonları ve gerçekte hakkında pek bir şey bilmediğimiz her türlü ilaçla besliyoruz. Sonra da onları yiyoruz. Günümüz çocukları böyle büyüyen ilk nesil. Onların üzerinde bilimsel bir deney gerçekleştiriyoruz. Yediğimiz hayvanlara neler neler yapıp onları çocuklarımıza yedirirken beş-on beyzbol oyuncusu büyüme hormonu aldı diye altüst olmamız tuhaf değil mi?
Isıtmalı Zeminler (Antik Roma'ya Dönüş)
İnsanoğlu her zaman rahat ve sıcak olmanın yollarını aramıştır. Roma İmparatorluğu dönemindeki mühendisler günümüz modern sistemlerinden çok da farklı olmayan, oldukça güvenilir bir döşeme altı ısıtma sistemi yaratmışlardı. Varlıklı bir Roma evinin (özellikle de imparatorluğun Britanya gibi soğuk bölgelerinde yer alan evlerde) bu yerden ısıtma sistemleri Romalılara sıcacık bir sosyal yaşam sürdürmek için son derece gerekli bir şeydi. Villalar inşa edilirken döşemeyi tutmak için tuğla sütunlar kullanılırdı, duvar ve döşemelerin arasında boşluklar bırakılarak kazandan gelen sıcak havanın hem döşeme hem de duvarlar arasında dolaşım yapması sağlanırdı. Kazan bir köle işçi tarafından işletilirdi, evin ocaklarını yakmak ve sistemi temiz tutmak onun göreviydi, biriken kurumlar kolaylıkla yangına sebep olabileceği için bu bakım çok önemliydi. Bu tür sistemleri kurmak ve bakımını sürdürmek çok emek gerektirdiği için oldukça pahalı sistemlerdi. Kısaca evinizde böyle bir sistemin bulunması sizin varlıklı olduğunuzun ve rahatınıza düşkünlüğünüzün bir işaretiydi. İlginçtir ama Roma İmparatorluğu'nun çöküşünün ardından bu teknoloji adeta terk edilmiştir, kırıcı kışların devam etmesine karşın.
Sayfa 219 - Epsilon Yayınevi
Abbas Güçlü
Okullar oyalama ve oyalanma merkezi mi?
Okul deyince aklınıza ne geliyor?
Peki ya çocuğunuz için okul ne anlama geliyor?
Daha da önemlisi, okullarla ilgili olarak, dünkü ve bugünkü görüşleriniz birbiriyle örtüşüyor mu?
Hadi sizi fazla zorlamadan, direkt sorumuzu soralım:
Okuldan beklentimiz nedir? Çocuklarımızı, neden okula
Günümüz çalışanıysa,sistemi oluşturan mozaiğin yalnızca çok küçük bir parçası.Üstelik çoğu kez sistemin bütününden ya da sistem içerisindeki yerinden de haberdar değil.Bireyin sistem içerisindeki yerini hiçe indirgeyen böylesi bir dünyanın insanda yarattığı kopukluk bazen davranış bozukluklarına neden olmaktadır.Aslında çağdaş toplumların en önemli ruh sağlığı sorunu da budur.
Sayfa 29 - MetisKitabı okudu
