Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
604 syf.
7/10 puan verdi
Kitabın kapağına dikkatli baktığınızda bir kadın figürü var. Adının ve kapağının da çok net ifade ettiği gibi, Osman Hamdi Bey'in kayıp tablosu olan Mihrap yani Tekvin'in öyküsü var romanda. Tablodan bahsedecek olursam, çiniden yapılmış bir cami mihrabı önünde sapsarı dekolte bir elbise giymiş genç bir kadın, rahle üzerine oturmuş. Ayaklarının
Tekvin
TekvinArif Ergin · Doğan Yayınları · 20181,950 okunma
Devamını okuyunca yazının tamamını paylaşmadan duramadım
kızlarım ayşe ve fatma, kendilerine amerika birleşik devletleri’nden bir hoca bulmuşlar. yok yok, fethullah gülen değil elhamdülillah. numan ali han (nouman ali khan). merak edip, biraz da kaygılanıp, kimdir, necidir, neyin nesidir diye araştırdım tabii. pakistan asıllıymış. 1978’de, babasının diplomat olarak görev yaptığı almanya’da
Reklam
400 syf.
6/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Josh Malerman'ın ilk romanı olan Kafes tüm Dünya'da yankı uyandırmıştı hiç şüphesiz. Korku türüne farklı bir açıdan yaklaşmayı denemişti ve başarılı da olmuştu. Hem kurgusu hem de farklı bir atmosferi ile çoğu kişiyi memnun etmişti. Fakat bu ilk romandaki başarı, diğer eserlerinde etkisini gösteremedi malesef. Aynı Marslı'nın devamı Artemis'de
Carol Gömülmeden
Carol GömülmedenJosh Malerman · İthaki Yayınları · 2019927 okunma
250 syf.
·
Puan vermedi
yi de bir insana neden ömür boyu geçerli olacak şekilde tek bir isim veriliyordu başka bir isim de verilebilecekken, hatta isminin harfleri karıştırılıp aynı isimden yenileri türetilebilecekken? Kendimiz de dahil etrafımızdaki her şeyi yeniden adlandırma şansı ne zaman alınmıştı elimizden? Doğuştan bana verilen bir isme ilanihaye mıhlanıp yapıştığımı bilmek nasıl sıkmaz ki canımı, hayattaki yegâne tesellim kendim olmamayı başarabilme şansım iken? İsimleri sonsuza kadar sabitleyen bir dünyaya saplanmışım, harflerin çığırından çıkmasına izin vermeyen. Ama ne vakit kaşığımı alfabe çorbasına daldırsam ismimi ve onunla birlikte kaderimi yeniden düzenlemek üzere yeni harfler yakalamayı umuyorum." Elif Şafak, cinsel/etnik/dini, tüm çarpılmışlıklarıyla aklımızdan çıkmayacak bir günümüz Amerikası tablosu çizmiş. Kaçık, hüzünlü, bilge ve inanılmaz komik romanı insanın damağında acı-tatlı bir lezzet bırakıyor. -Fernanda Eberstadt, The Furies romanının yazarı- Büyüleyici kelime oyunları, bir pop kültür aşkı ve korkusuz bir zekâ. Araf, Elif Şafak'ı XXI. yüzyıl edebiyatının önünde şapka çıkarılacak kadar orijinal seslerinden biri yapıyor.
Araf
ArafElif Şafak · Doğan Kitap · 20124,927 okunma
"Perit ve Meryam içeri girdiklerinde, yüzlerindeki ifadeden bahçede geçen konuşmanın çok da verimli olmadığı anlaşılıyordu. Kadının ümitsizliği, erkeğin umursamazlığı ile birleşince böyle bir tabloyu görmemek imkânsızdı. Günümüz modern çiftlerinin ortalama bir tablosu gibiydi işte. Çünkü ablası ve Perit' in ilişkisi, yeryüzündeki diğer birçok ciftin ilişkisine yakın bir hayat inşa etmeye çalışan iki farklı cinsiyet. Dünyadaki evliliklerin küçük bir kısmı, zorla yaptırılan evliliklerdi. Geri kalan çok büyük bir kısmı ise birbirilerini sevdikleri sanan insanların yaptıklarıydı. Daha doğrusu sevecegi insanı bulamadığında, korkudan, bulduğu insani sevmeye çalışanlar. Hoşlanma hissini aşk sananlar. Her taraf bu tarz çiftlerle doluydu. Acaba yeryüzünde gerçekten âşık olup beraber olabilen kaç kişi vardı diye merak etti Tesla. Kaç tane olabilirler ki? Aslında yıllar önce Shakespeare meseleyi çok güzel özetlemişti." Beğendiğiniz bedenlere, hayalinizdeki ruhları koyup, bunu 'aşk ' sanıyorsunuz cümlesi, ortalama bir insanın aşk sandığı fizyolojik süreci güzel ifade ediyordu. "
Sayfa 33 - ElmaKitabı okudu
Günümüz modern çiftlerinin ortalama tablosu ; Kadının ümitsizliği ile erkeğin umursamazlığı birleşir.
Reklam
Kadının ümitsizliği, erkeğin umursamazlığı ile birleşince böyle bir tabloyu görmemek imkansızdı. Günümüz modern çiftlerinin ortalama bir tablosu gibiydi işte. Çünkü ablası ve Perit'in ilişkisi, yeryüzündeki diğer birçok çiftin ilişkisine yakın bir seviyedeydi. Yani birbirlerini sevdiklerini sanan ve bu uğurda bir hayat inşa etmeye çalışan iki farlı cinsiyet. Dünyadaki evliliklerin küçük bir kısmı, zorla yaptırılan evliliklerdi. Geri kalan çok büyük bir kısmı ise birbirlerini sevdiklerini sanan insanların yaptıklarıydı. Daha doğrusu seveceği insanı bulamadığında, korkudan, bulduğu insanı sevmeye çalışanlar. Hoşlanma hissini aşk sananlar. Her taraf bu tarz çiftlerle doluydu. Acaba yeryüzünde gerçekten aşık olup beraber olabilen kaç kişi vardı diye merak etti Tesla. Kaç tane olabilirdi ki? Aslında yıllar önce Shakespeare meseleyi çok güzel özetlemişti. 'Beğendiğiniz bedenlere,hayalinizdeki ruhları koyup, bunu 'aşk' sanıyorsunuz." cümlesi, ortalama bir insanın aşk sandığı fizyolojik süreci güzel ifade ediyordu.
Kadının ümitsizliği, erkeğin umursamazlığı ile birleşince böyle bir tabloyu görmemek imkansızdı. Günümüz modern çiftlerin ortalama bir tablosu gibiydi işte.
Kadının ümitsizliği, erkeğin umursamazlığı ile birleşince böyle bir tablo görmemek imkansızdı. Günümüz modern çiftlerinin ortalama bir tablosu gibiydi işte.
Reklam
164 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Ölü Ruhlar Bölüm 1: Kürk Mantolu Madonna
"Her şeyi, her şeyi, bilhassa ruhumu hiç bulunmayacak yerlere saklamalı." Merhaba 1K okurları. Okuduğum kitap sayısı normalde "1" sayısından ibaret değil. Fakat, okuduğum kitapların neredeyse hiçbirini "yeterince" hatırlayamadığımı fark ettim. Evet, okuyorum, ana fikri ve konusu belki aklımda ama karakterler uçmuş,
Kürk Mantolu Madonna
Kürk Mantolu MadonnaSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021314,6bin okunma
Sanatçıların hayatını anlatan filmler işkence verir bana. Böyle filmleri yapanlar, o dönemde yaşasalardı Van Gogh'a bir tablosu için yarım paket sigara verip sonra da, "Bir pipoluk tütün verseydik bize bunu yine çizerdi," diye üzülen insanlardır. O filmlerde, sanatçı ruhunun ıstrapları, sefaletleri ve Şeytan'la mücadeleleri anlatılır, fakat her şey geçmişte olmuş kabul edilir. Sigarası olmayan, karısına ayakkabı alamayan bir günümüz sanatçısı ise film yapımcıları için ilginç değildir. Bazı boş boğazların onun bir dahi olduğunu kavraması için üç nesil gerekmektedir.
160 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
26 günde okudu
Livaneli okumayı çok istiyordum. Hatta "Kardeşimin Hikayesi" ile başlarım diyordum çünkü çok övmüşlerdi. Elimeyse ilk "Huzursuzluk" geldi, iyi ki geldi. Sade, anlaşılır, araya sözcük dağarcımızı genişletmemize yarayacak sözcüklerin serpiştirilmiş olduğu bir dile sahipti. Olayın içinde ince ince zihnimize sızdırılan günümüz insanının ürkütücü tablosu... Bir dönem, bir insanın hayatındaki dönüm noktası, tek bir cümlenin ifade edebileceği onlarca duygu, savaşın insanda bıraktığı acıların gözlere nasıl yansıdığı ancak bu kadar güzel anlaşılabilirdi. O kadar akıcı ve güzel bir romandı ki... Çok dolu dolu bir kitaptı aynı zamanda. Sayfaca notlar aldım ve biliyorum ki hala eksik, tekrar tekrar okuduğumda daha başka şeyler keşfedebileceğimi biliyorum. Dıştan bir okuyucu değildim, romanın içindeydim. Romanın anlatıcısı olan İbrahim ile birlikte ben de gezdim, düşüncelere daldım, karmakarışık oldum. Nergis ile acının ötesine geçtim, insanlığımı sorguladım. Fuat Amca, Rahip Gabriel, Şeyh Seyda ile bilgiye acıktım. Zilan ile duymaya kalpsizlik gereken hikayeler dinledim. Beni tüm kitapta en çok etkileyen ise, başta bahsettiğim o onlarca duyguyu ifade edebilen tek cümleydi: "Ben bir insandım." İnsanlığının geçmişte kaldığını söyleyen, Nergis ve Hüseyin'den duyduğumuz bu cümle...
Huzursuzluk
HuzursuzlukZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 201799,5bin okunma
98 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.