Kitap dolu bir evden, tabiatı ilah, insanı hak, devrimi dava bilmiş bir babadan, bu mümin kaportalı serserinin nasıl türeyebildiğini soruyordu hâlâ kendine
"Hiçbir zaman inandıramadım seni kahramansız bir dünyaya neden inandığıma... Hiçbir zaman inandıramadım seni sıradan bir hayata razı olman gerektiğine. Hiçbir zaman inandıramadım seni, o sıradan hayatta benim de bir yerim olması gerektiğine."
Boş bakardım,çünkü yüzümde yazılı olandan bilmeden korkardım;boş bakardım, çünkü seni bıraktığım yerde bulamamaktan korkardım. Seni bıraktığım yerde, eski masalar, yorgun sandalyeler, soluk lambalar, gazeteler, perdeler, sigaralar arasında.