Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
O, Namık ve ben bir akşam yemeğe gittik. Kulağıma eğilip, "Annemler haftaya Ankara'ya geliyorlar" dedi. "Aaa ne güzel, belki sen de gelirsin, işleri mi var Ankara'da?" dedim. "Senin için geliyorlar ve benim için." Anladığım kadarıyla bu evlenme teklifiydi. Soru olmadığı için "evet" cevabı da yoktu. Ona sarılıp ne kadar mutlu olduğumu da söyleyemedim. Namık'tan utandım… Ankara'daki evimizde nişan, Beyoğlu Evlendirme Dairesi'ndeki nikâhtan (30 Nisan 1975, saat 13:15) sonra ailemin bir tiyatro oyuncusu ile evlenmeme pek sıcak bakmamasına rağmen evlenmiştik. "Nikâh için kâğıtlarınız askıda kalacak." Bu bilgi bizi korkuttu. Ne kadar süre askıda kalacağı bilinmiyordu. Benim hemen evlenmem gerektiğine dair bir rapor olursa, yıldırım nikâhı yapılabilecekti. Böylece istediğimiz tarihte evlenebilecektik. Sonuçta bana "sağlık sorunları yüzünden acilen evlenmemin şart" olduğunu bildiren bir rapor aldık. Çok utanmıştım… Formalite icabı bile olsa sevmemiştim bu durumu… Nişan yüzüklerimizi takan Yüksel Eniştemiz benim şahidim, Ertem Eğilmez de O'nun şahidiydi. O'nun damatlık smokinini yapımcı Yılmaz Kuzgun hediye etmişti, gelinliğimi Şişli'de bir mağazadan kiralamıştık.
Sayfa 18 - Doğan KitapKitabı okudu
Eşyaların, fikirlerin, duyguların satıcısı ve müşterisidir insan. Değerli olanlara bir alıcı çıkar. Güzel olan, cazibesi olan, insana fayda sağlayan, hayatı kolaylaştıran şeylere talip oluruz. Değerinin farkına varacak , kullanabilecek bir zekanız yoksa altın teneke de aynıdır. Eğer yüksek bir zekanız varsa bir teneke parçasını bile altın kadar değerli hale getirebilirsiniz. Her şey hayatı bir ihtiyaca dönüşebilir. Siz sezgilerinizle, aklınızla doğru zamanı ve mekanı bulabilirsiniz. Fakat önce sormamız gereken önemli bir soru var. Elinizdekilerin böylesine kıymetli olduğuna inanıyor musunuz?
Sayfa 139 - Doğan KitapKitabı okuyor
Reklam
Güneş tepelerin ardından ağır ağır, mahallenin eli hafif iğne­cisi gibi, kimseye hissettirmeden çıktı. Sessizdi. Ilık ılık yükseldi, kan çanağı gözlerimin içine doğdu. Uzaklardan bakan, ötelerden dinleyen herkese çengelli soru işaretleri getirdi. Gülümsedim. Bulutların arasından parlayan güneşe baktım, bugün bir başka güzel doğmuştu.
Sayfa 66 - Yapı Kredi Yayınları (Saraylı'nın Üç Ölümü)Kitabı okudu
Mobbing Bank Diyor ki;
Büyüklük Taslatan Büyümenin Sonu En büyük olmak istemenin sonu çok alçaltıcı olur. Hedef, amaç, ilke, yol kalmaz. En büyük olmak sona gelmiş olmak demektir.
Günümüz insanını ne bilgisizlik ne doğa ne de hastalık öldürecektir. Şimdiki muazzam ve silahlı uygarlığı yok etmekle tehdit eden tehlike yine insanın kendisidir. "O her zamankinden iyi yaşayabilir, ama nasıl yaşaması gerektiğini her zamankinden daha mı az bilmektedir?" İnsan kim olduğunu bilmeden başka bir şeyden nasıl söz edebilir?17
Sayfa 28 - Fecr Yayınları: 811 / 1. Baskı: Mart 2024
"Bacaklarını aç benim için." Julia lavabonun üzerinde oturuyordu. Ellerini ha- reketsizce karnının üzerinde tutarak bacaklarını iyi- ce açtı. Clay, onun eteğini beline kadar sıvadı ve iç çamaşırının dışı boyunca burnunu gezdirerek onun kokusunu içine çekti; duyularını tamamen Julia'nın kontrol etmesine izin verdi. Julia derin bir
Sayfa 121
Reklam
- En çok hangi kitabınızı seviyorsunuz? Bu tür soruları benim yanıtlamam gerçekten zor. Bugüne dek (Nisan 1995) 110 kitabı olan yayınlanmış bir yazarım. Her yapıt bir çocuk sayılıyorsa şimdilik 110 çocuk babasıyım. Bu çocukların içinde sakat doğanlar, gerizekalılar da olabilir. . . Bu sorunun altında gizli bir okur kurnazlığı yatar. Böyle soru yöneltenlerin pek çoğu benim hiçbir kitabımı okumamış olanlardır. - En sevdiğim, en beğendiğim, en güzel kitabım, en kalın ve en pahalı olandır. Milliyet yayıncılık için bir kitap hazırlamayı tasarlarken işte bütün bunları düşündüm.
Julia'nın yumuşak, güzel tenine dayanamayarak elini onun belinde gezdirirken, Julia cazibeli bir ser- zenişle uykusunda mırıldandı. Clay'in lanet elinin kendi bilinci vardı sanki, parmakları karnının deri- sinde dolandıktan sonra göbek deliğinin altına indi. Julia uykusunda döndü, ya da belki de poposunu ona yaklaştırırken uyanmaya
Sayfa 208
Sorgulamak, doğru cevabı bulmak ne kadar da yorucuydu. Bunun için soru sormayı bırakmıştı. Çünkü bazı cevapların bilinmesi sakıncalıydı. Sakınca neredeydi derlerse, insan kalbinin hassasiyetinden bahsederdi. O cevaplar radyasyon yayardı. Kalpten uzak durması en hayırlısıydı. Çünkü kalp dedikleri şey kuş kadardı. Bir gıdım canı vardı. Teklerse dönüşü olmazdı. Yaşamak, güzel bir hayat yaşamak herkesin hakkıydı. Hak vermezse, almayı bilmek de kulun işiydi.
"Dokunulmaya bayılıyorsun değil mi?" Clay soru sormamıştı, tamamen gerçeği söylüyordu. "Senin tarafından, evet. Ne olur, bana dokunma- ya devam et." Julia'nın sesi arzudan titriyordu. Eğer Clay ona şimdi dokunmazsa buharlaşacakmış gibi hissediyordu. "Dokunacağım ama senin bu kadar azdığını başkalarının görmesini
Sayfa 134
Reklam
İlim ile Bilim arasındaki fark nedir? Atatürk'ün İlminin Manası Nedir?
Mustafa Kemal Atatürk'ün sahip olduğu ilmin ne anlama geldiğini Atatürk'ü dine yamama çabalarını boşa çıkarmak için açıklamak zorundayım. Mustafa Kemal Atatürk'ün sözlerini bilmek, öğretmek, öğrenmek aşamasını geçtik. Şimdi o sözlerin manasını öğrenerek yarım kalan devrimi tamamlama aşamasına geçiyoruz. İlim sahibi olmak
Güzel soru mu, bir cevaptan daha çok, yepyeni ve pek çok soruya yol açabilendir.
Soru
Hep açlardan, çıplaklardan, dertlilerden mi bahsedeceksin? Geceleri gazete satıp izmarit toplayan serseri çocuklardan, bir karış toprak, bir bakraç su için birbirlerini öldürenlerden, cezaevlerinde ruhları kemirile kemirile eriyip gidenlerden, doktor bulamayanlardan, hakkını alamayanlardan başka yazacak şeyler, iyi güzel şeyler kalmadı mı? Niçin yazılarındaki bütün insanların benzi soluk, yüreği kederli? Bu memlekette yüzü gülen, bahtiyar insan yok mu?
Vay, eline kalem alan kadının haline! O öyle haddini bilmez bir mahlûktur ki, Hiçbir erdem örtemez suçunun üzerini. Bizim için derler yolunu şaşırmış ve cinsini reddetmiş, Edep, moda, dans, oyun ve giysilerimiz Başarı listemizde nemize yetmezmiş Okuma, yazma, düşünme ve soru sorma Gölgelermiş letafetimizi, kürek çektirirmiş boşa Sekte vururmuş gençliğimizin en güzel yıllarına, Süfli bir hanenin sıkıcı işleriymiş Bizim için en büyük sanat ve en yararlı iş.
Sayfa 78 - Lady WinchilseaKitabı okudu
Allah Neden Günah İşlememize İzin Verip Sonra Bizi Cezalandırıyor?
Bir kıyaslamayla bunu anlatalım. Devlet her vatandaşının rahat etmesini ve güzel imkânlara kavuşmasını ister.Bunun için örneğin geniş yollar yapar, hızlı arabalar almasına izin verir. Geniş yolda hızlı araba kullanan bir gencin kaza yapması sonucu ölmesi üzerine kazazedenin ailesi devlete şöyle bir suçlamada bulunabilir mi? Neden devlet böyle geniş yol yaptı, neden hızlı arabaların ülkeye girişine ve oğlumuzun almasına izin verdi? Bu soru acılı anne-baba açısından düşünüldüğünde çok da mantıksız değil. Onlara göre bu dediklerine devlet müsaade etmeseydi, bu felaketi ve acıyı yaşamayacaklardı.Halbuki devlet,bütün bunlara izin verirken vatandaşının zarar görmemesi ve acı çekmemesi için kurallar koymakta.Yolda nasıl ve ne kadar hızla gidileceği, arabanın ne şekilde kullanılacağını belirlemekte. Bu kurallara uymayan bir şahsın zarar gördüğünde dönüp devleti suçlamasını hiç kimse mantıklı bulmaz.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.