LEAR
Dünyanın durumu gözsüz de görülebilir.
Kulaklarınla seyret. Bak, şuradaki yargıç, şu zavallı hırsıza nasıl sövüp sayıyor. Gel, kulağına söyleyeyim! Şimdi şu ikisinin yerlerini değiştir, duma duma dum! Kim yargıç, kim hırsız? Bir çiftlik köpeğini dilenciye havlarken gördün, değil mi?
GLOUCESTER
Gördüm efendim.
LEAR
Zavallı dilencinin, köpeğin önü sıra kaçtığını da görmüşsündür elbet! Hah, işte tam burada iktidarın heybetli bir örneğini görebilirsin: Makamındaysa, köpeğe bile itaat etmek gerek. Hey sen, alçak kolcu, çek şu kanlı elini! Ne kırbaçlayıp duruyorsun o zavallı orospuyu? Kırbaçlayacaksan, kendi sırtını kırbaçla! Onu kırbaçlamana neden olan şeyi, sen onunla yapmak için yanıp tutuşmuyor musun? Tefeci, onu dolandıranı astırır. Lime lime giysiler, en ufak, en önemsiz hataları bile gösterir. Ama günahına altın kaplat da gör, adaletin güçlü, uzun kılıcı bir şey yapamadan kırılır. Bir de sen o günahı paçavralara sar, bir cücenin saman çöpü bile onu deler.
-Nerede mendil? Yok mendil! diyerek Zahar elini kolunu sallıyor, dört tarafa bakınıyordu. Birdenbire:
-Hah, işte körolası! dedi. Altınızda, nah, ucu görünüyor. Üstüne yatmışsınız, bir de bana soruyorsunuz!
“Yanlış hatırlamıyorsam kaderini öğrenmenin bir aynaya bakmak gibi olduğunu söylerdi. Işık durumuna göre, ne kadar bulanık olursa olsun, bir görüntü görürsün. Fakat ışık değişirse görüntü de değişir. Işık gittiğindeyse ayna boş kalır. Bu yüzden şöyle bir şey söylemişti, ne demişti… hah, hatırladım. En gerçek ayna, ışığa hiç ihtiyaç duymayandır.”
Şaşkın bir hâlde kaşlarımı çattım. “Işığa hiç ihtiyaç duymayan mı? Ne demek istemiş acaba?”
Kitaba başladığınızda gayet doğal gibi görünen
bir hikaye okuyorsunuz. Fakat arka planda
hep bir gülümseyen var gibi. Hani olur ya
hissedersiniz bir yerde bir gerginlik hah işte
tam öyle bir kitap. Neyse diyorsunuz ve devam
ediyorsunuz okumaya. Okudukça bu gerilim
yüklü atmosfer yükseliyor yükseliyor ve sizi bir
tepede açıkta birakıyor. Ondan sonrası artık
size kalmış, ya korkacaksınız ya da hayran
kalacaksınız. Ben hayran kalmayı seçtim. Ha
korkmadım mı? Korkudan çok gerildim. Hemde
güzel güzel gerildim. Diyeceksiniz o nasıl
oluyor, inanın bende tam olarak bilemiyorum.
Okuyun bir bakalım ondan sonra tekrar
konuşalim.
Daha fazla kopya vermek istemiyorum. Alın,
okuyun ve görün.
İyi okumalar:) daha az
Kara KediEdgar Allan Poe · Kolektif Kitap · 20122,130 okunma
“Le Penseur” u ne güzel yapmış o fransız heykeltraş Rodin, Düşünen Adam Heykelini. Bu modda okuduğum bu kitabı herhalde en iyi anlatan ancak bu heykel olabilir. Başka türlü çıkamadım işin içinden. Arkadaşım! sağlam mı sağlam, fikir mi fikir, düşünce mi düşünce deyip elime aldım bu kitabı, almaz olaydım al sana cevap: “öyle ele alınmaz” . Resmen tabularımı yıktı, ezdi, geçti. Açıklayayım…
Ya diyordum labirentteyim tamam en azından bu “ok, çıkmak için bir şey yapayım okumaya devam bu da “ok, demez olaydım “çıkmaz sokak” bu kitap orası kesin, beni bir itti geri afalladım hoop gir labirente tekrar. Benliğini mi keşfedersin, mutlu olma sanatını mı bulursun, kişiliğini mi geliştirirsin, aforizma okuma zaten sen aforizma olursun, ne dersen de, daha kitabın başlarında sen git sıfırdan başla, dönüm noktanız olan bilmem kaçıncı kitabınız…