Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Mutlak Varlık", Ibni Arabi’de sadece Tanrı-Âlem münasebetini değil, bütün sisteminin özünü meydana getirmektedir.Ona göre, Ontolojik açıdan "Vucûd (Varlık)" birdir. Bu "Mutlak Birlik”tir. Buna ister Külli Cevher densin, ister ilk Muharrik, ister Külli Ruh, Külli Akıl vb. ne denirse densin, tek Hakikat, tek Vucûd vardır; O da, ALlah'ın vucûdudur. Eşyanın ayrıca bir vucudu yoktur. Onlar Allah’ın vucûdu ile varlığa gelen (kâim olan) çeşitli şekil (süret) ve tezahürlerdeki tecellîden ibarettir. Böyle olunca felsefenin varlık probleminde ele almış olduğu madde var mıdır? Maddenin mahiyeti nedir? Madde kadîm midir? Yoksa mahlûk mudur? gibi vb. sorulara da lûzûm kalmamış oluyor. Genel olarak, Ibni Arabî, varlığı; Mutlak Varlık, Mümkün Varlık ve ne var ne de yok olan; ne ezelî, ne de zamanda olan varlık olmak üzere üçe ayırıyor. Mutlak Varlık Tanrı, Mutlak Varlığa bağlı olarak varlığa gelen mümkün varlık âlem ve de son katagoride yer alan hakikatların hakikati, idelerin idesi, en yüksek cins, İlk Akıl vb. olan tanımlanamayan varlık.
"...Sualde diyor ki: "Bir şeyin zıddı olmazsa, o şeyin nasıl kemali olabilir?" ELCEVAB: Şu sual sahibi, hakikî kemali bilmiyor. Yalnız nisbî bir kemal zannediyor. Halbuki gayra bakan ve gayra nisbeten hasıl olan meziyetler, faziletler, tefevvuklar; hakikî değiller, nisbîdirler, zaîftirler. Eğer gayr, nazardan sâkıt olsalar; onlar da sukut ederler. Meselâ: Sıcaklığın nisbî lezzeti ve fazileti, soğuğun tesiri iledir. Yemeğin nisbî lezzeti, açlık eleminin tesiri iledir. Onlar gitse, bunlar da azalır. Halbuki hakikî lezzet ve muhabbet ve kemal ve fazilet odur ki; gayrın tasavvuruna bina edilmesin, zâtında bulunsun ve bizzât bir hakikat-i mukarrere olsun. "Lezzet-i vücud ve lezzet-i hayat ve lezzet-i muhabbet ve lezzet-i marifet ve lezzet-i iman ve lezzet-i beka ve lezzet-i rahmet ve lezzet-i şefkat ve hüsn-ü nur ve hüsn-ü basar ve hüsn-ü kelâm ve hüsn-ü kerem ve hüsn-ü sîret ve hüsn-ü suret ve kemal-i zât ve kemal-i sıfât ve kemal-i ef'al" gibi bizzât meziyetler; gayr olsun olmasın, şu meziyetler tebeddül etmez. İşte Sâni'-i Zülcelal ve Fâtır-ı Zülcemal ve Hâlık-ı Zülkemal'in bütün kemalâtı hakikiyedir, zâtiyedir; gayr ve masiva, ona tesir etmez. Yalnız mezahir olabilirler."
Otuzikinci SözKitabı okudu
Reklam
Tek’in çokluk olarak görünmesi tamamen aldatmacadır. Bu yüzden eşyaya, maddeye, bedene, “batıl” denir. Bâtın hakikati Hakk ile ayn olan, ancak zahirde çokluk olarak türeyen, yayılan “masiva” aslında aldatmacadır, gerçek değildir. Çünkü her an kendi aslına dönmektedir. O an zamanını kavrayamadığımız için görünen tüm âlem, “an” zamanda aslına, hakikatine dönmekte olduğu için, gerçek değildir. Sadece belirmekte ve yine aslında dönmektedir. Bâtın Hakikat, zahirde göründüğü anda hakiki olmayıp, sadece görüntüdür. Ve bunu bilinçlerimiz algılayamadığı için, biz herşeyi sabit, görünen ve daima olduğu gibi kalan olarak algılamaktayız. Muhyiddin İbn-i Arabi’ye göre; “İlmi hakikatler itibari ile Hakk’a ayn olan, İlahi isim ve sıfatlar, görünen âlemdeki suret ve cisimleriyle Hakk’tan gayr’ıdırlar.”
Ahiretlik Sorular
-Hocam az önce "dünya suret, hakikat ahiret" dediniz. Benim sualim şu. Benim eşim vefat etti. -Allah rahmet eylesin. -Amin. Hocam yalnız bu benim üçüncü eşimdi. Üçünden de evlatlarım var. İlk eşim daha sağ. -Allah uzun ömür versin. Evet? -Hocam ben öldüğümde, tekrar hangisine caiz olacağım acaba onu merak ediyorum. Öyle duydum çünkü. Yine eşlerle buluşuluyormuş orada. -Hangisi iyiyse, hangisi cennet makamını hakettiyse onun yanına gidersin. Sen seçeceksin. Tabi sende o makama layıksan. İmanın tamsa, yerindeyse. -Peki hocam ya ben o cennetlik olan kocamdan önce hakkın rahmetine kavuşursam? ................. - Hocam ben bu dünyada üç eşimden de hayır görmedim. Ahirette de bu böyle mi olacak acaba? Yoksa oranın hakikati farklı mı? Hocam ben üçünü de istemiyorum. Naapmam lazım acâba bunun için? Cennettede olsa ben istemiyorum. İyi insan da olsalar bana eziyet ettiler. Başkasına iyi bana kötüydüler. Beni koruyup kollamadılar, evlatlarına sahip çıkmadılar. Ben kimsesizdim. Mecburen vardım bunlara. Kusura bakmayın naapmam lazım, var mıdır bir yolu acaba?
Hamallar tutup, kitaplarını Nil nehrine attırmasının, sırtındaki ipekli saray giysilerini çıkarıp, üzerine basit bir derviş abası geçirmesinin ve mal mülk olarak nesi var nesi yoksa dağıtmasının üzerinden bir yıla yakın bir zaman geçmişti. Seyh Şibli'ye sana hakikat yolunu gösteren kim oldu? diye sormuşlar. ''Bir köpek'' demiş şeyh ve anlatmış: ''Bir gün, bir su kıyısında, susuzluktan ölmek üzere olan bir köpek gördüm. Köpek içmek için suya her hamle edişinde suda kendi suretini görüyor ve bunu başka bir köpek sanıp korkuyla geri kaçıyordu. Sonunda susuzluğu içindeki korkuya üstün geldi ve köpek suya atladı. Atlamasıyla da sudaki suret kayboldu. Gereksindiği şeyle kendisi arasındaki engel, kendisiydi. Ben de kendim sandığım şeyin aslında içimdeki engel olduğunu anladığımda engel ortadan kalktı.
Sayfa 141Kitabı okudu
- Şeyh Şibli 'ye, "Sana hakikat yolunu gösteren kim oldu?" diye sormuşlar, "Bir köpek", demiş Şeyh ve anlatmış: "Bir gün, bir su kıyısında, susuzluktan ölmek üzere olan bir köpek gördüm. Köpek, içmek için suya her hamle edişinde suda kendi suretini görüyor ve bunu başka bir köpek sanıp korkuyla geri kaçıyordu. Sonunda susuzluğu içindeki korkuya üstün geldi ve köpek suya atladı. Atlamasıyla da sudaki suret kayboldu. Gereksindiği şeyle kendisi arasındaki engel, kendisiydi. Ben de, kendim sandığım şeyin aslında içimdeki engel olduğunu anladığımda engel ortadan kalktı. Ama bana yolumu ilk gösteren bu sokak köpeği oldu." Öğrenmeye hazır durumda olan, kimden olsa öğrenir... Şibli 'nin sözlerini herhalde böyle anlamak gerek, diye düşündü Bedreddin.
Sayfa 148Kitabı okudu
Geri115
235 öğeden 226 ile 235 arasındakiler gösteriliyor.