Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hamza Ee

Hamza Ee
@hamzaee
"Sonunda herkes bir yere gelir, ama dize gelmiş ve başı eğik olarak."
Örneğin günümüz Batılılarının en el üstünde tuttukları istekleri, yüzyıllardır tedavülde olan romantik, milliyetçi, kapitalist ve hümanist mitler tarafından şekillendirilmiştir. Birbirine tavsiye veren arkadaş­lar sık sık, “Kalbinin sesini dinle,” derler. Ama kalp genellikle dönemin hâkim mitlerinden talimat alan iki taraflı bir casustur ve “Kalbinin sesini dinle” tavsiyesi zihinlerimize 19. yüzyılın Romantik mitleriyle 20. yüz­yılın tüketici mitlerinin bir karışımı olarak kazınmıştır. Örneğin Coca- Cola Company, Diet Cola’yı “Diet Cola. Sana ne iyi geliyorsa onu yap,” sloganıyla pazarladı. İnsanların en kişisel istekleri sandıkları bile genelde hayali düzen ta­rafından programlanmıştır. Gayet popüler bir istek olan yurtdışmda tatil yapma örneğini ele alalım. Bu istek aslında hiç de anlaşılır veya doğal de­ğildir.
Reklam
İnsanların evrimleşmiş özellikleri nedir? Elbette öncelikle “hayat”tır. Peki ya “özgürlük”? Biyolojide özgürlük yoktur. Tıpkı eşitlik, haklar ve sınırlı sorumlu şirketler gibi özgürlük de insanların icat ettiği ve ancak hayal güçlerinde yaşattığı bir kavramdır. Biyolojik bakış açısıyla bakıldı­ğında, insanların demokrasilerde özgür, diktatörlüklerde özgürlüklerin­den mahrum yaşadıklarını söylemenin hiçbir anlamı yoktur.
-Ona insan olmayı öğret nine,
Sayfa 102 - ElipsKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Erkeklerden kendilerine gösterilen farklı kadın yüzü fotoğraflarını çekicilik bakımından değerlendirmeleri istenmişti ... Erkeklerin farkında olmadığı gerçek ise fotoğrafların yarısında gözbebeklerinin büyümüş diğer yarısında büyümemiş olduğuydu. Katılımcılar tutarlı biçimde göz bebeği büyümüş kadınları yeğlemişlerdi. Ama şaşırtıcıdır ki kendi kararlarıyla ilgili herhangi bir iç görüye sahip değillerdi. Öyleyse seçme işini kim yürütmüştü? Beynin büyük çoğunluğu erişilmez olan işleyişi içinde bir şeyler bir kadındaki büyümüş göz bebeklerinin cinsel heyecan ve hazırlık durumuna işaret ettiğini biliyordu. Çalışmaya katılan erkekler ise beyinlerinin bildiği şeyi bilmiyordu; en azından açık biçimde.
Sayfa 5 - DomingoKitabı okudu
Kadının uykuya dalıp dalmadığını ve hiçbir yerde bulamadığını, devasa bir gemide birbirlerini kaybettiklerini hayal etmiş, rüya hünerli bir sihirbazdır, varlıkların boyutlarını ve birbirlerine olan uzaklıklarını değiştirir, yan yana uyuyan kişileri ayırır, birbirine uzaktaki kişileri kavuşturur, kadın birkaç metre ötesinde uyuyor olsa da adam ona nasıl ulaşacağını bilemez, oysa ne kolaydır iskele tarafından sancak tarafına geçmek.
Sayfa 46 - Kırmızı KediKitabı okudu
Reklam
Sonra da ağlamaya koyulurdu. Bir gün, 'Neden ağlıyorsun dede?' dedim. 'Ne ağlamayım be çocuğum,' dedi. 'Ben ki ölüyorum ve bunca güzel kızı arkamda bırakıyorum!..'
Sayfa 101 - CANKitabı okudu
Hudâ’yı bir tanımak töhmetiyle suçlu olan, Şu hânümânı yıkık üç yüz elli milyon can, Nedense, mevte olurken biner biner mahkûm, Çıkıp da etmedi bir ses bu hükme karşı hücûm!  Nedense, duymadı Garb’ın o hisli vicdânı, Hurûşu sîne-i a’sârı inleten bu kanı!  Nedense, Arş’a kadar yükselen enîn-i beşer Sizin semâlara akseyledikçe oldu heder!  Nedense, vahdet-i İslâm’ı târumâr edeli, Büyük tanıldı, mukaddes bilindi zulmün eli!  Zemîn-i Şark’ı mezâlim kasıp kavurdukça;  O kıpkızıl yüzü hâkin fezâya vurdukça;  Gurûb seyreden âvâre bir temâşâ-ger Kadar da olmadı dünyâ nasîbedâr-ı keder!  Keder de söz mü ya? Alkışlıyordu cellâdı, Utanmadan koca Yirminci Asr’ın evlâdı! 
Allem Kallem
Nöbetçiler başladılar kadını dövmeye. "Kadın da dövülür müymüş?, hem de ihtiyar bir kadın" diyeceksiniz. Padişah kapısını bekleyenler ihtiyar kadını da döver, emir alırsa canları isterse çocukları da kılıçlarıyla kesip biçerler.
Sayfa 45 - YKYKitabı okudu
Dişsiz olduğun zaman: 'Ayıp çocuklar, ısırmayın!' demek kolaydır. Ama, otuz dişin olunca... İnsan gençliğinde canavardır, evcilleşmek bilmez canavardır ve insan yer.
Sayfa 36 - CanKitabı okudu
İleride, gözün ulaşamadığı bir uzaklıkta, şafak ağır ağır sökmekteydi. Şafağın doğurgan rahminden sökün eden ilk ışıklarla yeni bir gün doğuyordu. Beyaz sisler arasından, altın renkli ışınlar süzülüyor, sonra alev alev yükseliyor, yeryüzüne yayılıyordu. Gülsarı, doğan güneşe, ufukta tek başına parlayan o yıldıza doğru koşuyordu. Ayazdan kaskatı olmuş yol namlı yorganın nalları altında eziliyor, çıtırdıyor, çınlıyordu.
Sayfa 210 - ÖtükenKitabı okudu
Reklam
En sevdiğim bölüm
Ellerinden geldiğince erdemli, ağırbaşlı davranmayı kendilerine amaç edinen, sanki dünyada erdemli, ağırbaşlı yaşanabileceğini göstermek istercesine çevrelerine ışık saçan birtakım erdemli, ağırbaşlı kişiler insanseverler, bilgeler vardır. "E, sonra?" diyeceksiniz. Sonrası belli: Bu gösteriş düşkünlerinin çoğu, eninde sonunda sapıtarak akla gelmedik herzeler yerler. Şimdi size sorarım: Bu gibi tuhaf nitelikleri olan yaratıklardan başka ne beklenir? Böyle birinin önüne bütün yeryüzü nimetlerini serin; mutluluk denizine, başı kaybolana, hatta suyun üstünden hava kabarcıkları çıkana kadar gömün; elini sıcak sudan soğuk suya sokmadan, yalnızca uyuması, ballı-kaymaklı yemesi, bir de insan soyunun tükenmemesine çalışması için önüne bütün zenginlikleri yığın; bakın, bu insan salt nankörlüğü, rezilliği yüzünden başınıza ne püsküllü belalar açacaktır! Balı-kaymağı gözü görmez; bile bile en zararlı, çıkarına en aykırı yaramazlıklar, saçmalıklar yapar. Bunun tek nedeni, akıllı uslu yaşayıştan bıkıp, tehlikelere doğru kanatlanan hayal gücünü her işine katmak istemesidir. Akıllara durgunluk veren hayallerini, en koyusundan ahmaklıklarını elden bırakmak istemez, çünkü (sanki pek gerekliymiş gibi) insanların piyano tuşu değil, hâlâ insan olduklarını kendi kendisine göstermeye çalışır.
Geri118
281 öğeden 271 ile 281 arasındakiler gösteriliyor.