Bizi biz yaptığını düşündüğümüz statümüz, toplumsal rollerimiz; bizi tanımlayan mesleğimiz, isimlerimiz, ekonomik gücümüz elimizden alınsa ve bize kendimizden başka hiç birşey kalmasa ne yaparız? Kendimiz olarak kalır mıyız, yoksa değişir miyiz? Bizler toplumsal kimliklerimizin bize sağladığı konforun içerisinde kendini gerçek anlamda tanımadan;
Bu kitabı vaktimin azlığından, çok olan işlerimden ötürü çok uzun sürede bitirebilmiştim. Öncelikle size tavsiyem beyninizin boş olduğu, rahat olduğunuz bir zamanda okumanız.
Kitabımızın kahramanı Moscarda bize kendimizi sorgulatıyor. Çevremize karşı takındığımız maskeler, gerçekte kim olduğumuzu aslında hiç düşünmeyişimiz. Kendi içimizdeki biz, eşimize karşı, iş arkadaşlarımıza karşı binlerce farklı biz.
Peki hangisiyiz? Onlardan biri mi, hiç biri mi, yoksa... Binlercesi mi?
Ahlak nedir? Ya da ahlaklı olmak? Ahlaklı olan bir insanın davranışlarının sonucunda “iyiyi bulmak” mıdır önemli olan yoksa “iyi niyetlerle yapılması” mı? Kitap tam olarak bu ikilemin üzerinde dönüyor.
Albert Camus’un okuduğum 3. kitabı ve yine karşımızda kadınlara karşı duygu beslemeyen ve sadece cinsellik üzerine ilişki kuran bir karakterimiz
Ne o dalgın bakışlarız artık, ne o zoraki gülümseyişler. Ne de onların tamamen dışındaki başka bir şey. Hangisiyiz gerçekten? Hangisiyim ben? Yıllar öncesinden bugüne bakan o çekingen, o utangaç çocuk muyum? Öyleyse, nerede cebimdeki kuşlar? Nerede çılgın güvercinler gibi gökyüzünde çınlayan o neşeli kahkahalar?