Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tomassi'nin Demir Kuralı #4
''Bekar seks hayatınızı bu kadar harika kılan tüm o rekabet kaygısı ve bunun sonucunda ortaya çıkan cinsel gerginlik kadının omuzlarından kalkmıştır ve sizin tek cinsel yakınlık kaynağınız olduğunu bilerek rahatça gevşeyebilir. Onunla olan kira sözleşmesine adınızı yazmak (sadece adınız olsa bile) onun için bir sigorta poliçesi imzalamaya benzer: "Aşağıda imzası bulunan ben, bir yıl boyunca bu kızdan başka hiçbir kadınla yatmayacağıma söz veriyorum." ''Çerçeveyi o kontrol ediyor ve en az bir yıllığına olduğunu yazılı olarak aldı.''
Sayfa 344Kitabı okudu
Rahatla tatlım, söz veriyorum, çok yavaş gireceğim içine. Yağlanmış penisi kıç deliğimin ucundan azıcık içeri giriyor, ama girmeden önce kendine bir yer edinmeye çalışıyor, sonra yavaş yavaş ilerleyerek, her adımda benim bu kadar dar bir alanda böyle kalın bir şeye alışmamı sağlıyor. Her seferinde biraz daha ileri ve derine giriyor, yarattığı yoğunluğu azaltmadan benim içimdeki pozisyonunu koruyor. Hiç ara vermeden, sanki organı buraya sığmak için yapılmış gibi içimi doldurmaya devam ediyor ve ben bu sarhoşlukla bir nara atıyorum. Şimdiye dek arkamdan girdiğinde hiç bu kadar şehvet hissetmemiştim. Bana tamamen, bütünüyle sahip olması harika. Diğer eliyle klitorisime masaj yapıyor, gittikçe daha sert ve ısrarcı bir şekilde yapıyor bunu ve ben kendimi kaybetmeye başlıyorum.
Reklam
Söyleşilerimden birine gelen bir genç kadın 'İyi Toplum Yoktur'u konuşurken söz almış ve "Bizden çok edepli olmamızı, cinsellik diye bir şey hiç yokmuş gibi yaşamamızı, sonra da evlenip birden harika sevişmemizi bekliyorlar," demişti. Gerçek tam da budur. Bu "çok edepli olmak" adı altında kız çocuklarına öğrettiklerimizin, onların bedenleriyle ilişkilerini ve cinselliklerini nasıl örselendiğini fark edemiyoruz.
"Biliyor musun, Alvah, günün birinde gerçekten istediğim bir işim olursa bunu korkunç bir şey sayarım." "Daha neler! Amma anlamsız bir söz! Ne demek istiyorsun?" "Ne diyorsam onu. Zevk aldığım, kaybetmek istemediğim bir işim olursa, korkunç olur." "Neden?" "Çünkü sana bağımlı duruma gelirim. Sen harika bir insansın, Alvah, ama pek de ilham verici sayılmazsın. Senin taşıdığın kırbacın karşısında eğilip bükülmek iyi olmaz gibi geliyor bana. Yo, itiraz etme, seninki çok nazik bir kırbaç olur. Esas çirkin olan da o zaten. Patronumuz Gail'e de bağımlı olurum. Harika bir insandır, ondan eminim, ama onunla hiç karşı karşıya gelmemeyi yeğlerim."
Saf olalım!!
… ‘Şımarıyorum sonra öyle aptalca bir söz ediyorum ki hepimiz pişman oluyoruz. Oysa ben hiç yanlışlık yapmak istemiyorum. Yüzde yüz saf bir harika çocuk olmak istiyorum. Çünkü yüzde yüz saf olan bir şey kendinin aynıdır. Ben de kendim gibi olmak istiyorum.’ .
Umarız birileri bu tabloyu bize açıklayabilir. Sonuçta sezaryen tercihi söz konusu olduğunda, Hollanda, İsveç ya da İngiltere sağlık sistemlerinin fark edemeyip bizim sağlık sistemimizin fark ettiği şey tam olarak nedir? Bu konuda bilgilendirici bir açıklama yapılabilirse harika olur. Tıbbi zorunluluklarda hayat kurtarıcı olabilecek sezaryen doğum yönteminin, acı korkusu, estetik ya da doktorun kişisel tercihi nedeniyle uygulanması konusunu tekrar gözden geçirmekte fayda olabilir. Tekrar konumuza dönecek olursak, bebeğin vücuduna ilk yerleşen bakteri grubu çok önemlidir. Çünkü ileride de göreceğiniz gibi, bakteriler arasında sürekli bir mücadele söz konusudur. O nedenle, ilk yerleşenler bu konuda büyük bir avantaj sağlarlar. Örneğin, yeni doğanlarda hastane mikrobu kapan her dört çocuktan üçü sezaryen ile doğan çocuklardır. Ayrıca yapılan birçok çalışma, sezaryenle doğan çocukların ileride alerji ve astıma yakalanma risklerinin daha yüksek olduğunu göstermektedir. Yine sezaryenle doğan çocuklarda obeziteye eğilim de söz konusudur. Hatta sezaryenle doğan çocuklara laktobasil verildiğinde, alerji ve astım risklerinde azalmalar görülmüştür.
Reklam
Hani bazı insanlar için kullanılan bir deyim vardır. "Ya o adamla iş yapılmaz. Herifin bin türlü huyu var" diye. Söz konusu mikrobiyotamız olduğunda da aynı şeyi söyleyebiliriz. Yaklaşık bin farklı tür, yedi binden fazla da alt tür olduğu düşünülmektedir. Yani çeşitlilik muazzam bir boyuttadır. Aslında bağırsaklarınızı bir okyanus gibi hayal ederseniz bu mikroorganizmaları da burada yaşayan balıklar gibi düşünebilirsiniz. Zira okyanuslarla ilgili bir belgesel izlediğinizde ekrana girip çıkan bir sürü balık görürsünüz. O kadar çok tür çeşitliliği vardır ki hiçbir balık birbirine benzemez. Aynı durum bağırsaklarımız için de geçerlidir. Yani, bağırsaklarımızda oldukça fazla mikroorganizma türü bulunmaktadır ve hiçbiri birbirine benzememektedir. Kimisi çok zararlıyken kimisi sadece kafasına göre oradan oraya dolaşmaktadır. Kimisinin bize olan faydası ise anlatmakla bitmez. Aslında, mikrobiyotamızı okyanuslara benzetmek bir açıdan daha önemlidir. Zira okyanus ve mikrobiyotanın kaderleri neredeyse aynıdır. Mars'ta su aramak için bile harika teknolojiler üreten insanoğlunun, kendi okyanus sularının henüz çok küçük bir kısmını keşfetmiş olması da oldukça ironiktir.
Hijyenik Almanlar Anne ve baba olmak dünyanın en zor işlerinden biridir. Zira tümüyle sizin bakımınıza muhtaç bir bebek söz konusudur ve artık tümüyle onunla ilgilenmek zorundasınızdır. Düzenli beslemesinden tutun da sağlığına kadar her ihtiyacı ile bizzat ilgilenmeniz gerekmektedir. Özellikle, bebekler hareketli hayata geçtikleri zaman sağlık kısmı daha da bir önem taşır. Birçok ebeveyn tertemiz çocuklarının, yine kendileri gibi temiz ve steril bir ortamda büyümesi için çok büyük çaba gösterir. Özellikle ailenin ekonomik gelir düzeyinin yüksek olması bu noktada çok daha titiz olunmasına neden olmaktadır. Eve bütün etkili deterjanlar alınır. Zira mikropların kökünü kurutmak gerekir. Reklam dünyasında konuyla ilgili tonlarca reklam görebilirsiniz. Her yeri ovalayan süper görünümlü anneler, kirden ve mikroptan eser bırakmayan harika temizlik malzemeleriyle bir günü daha kurtarmaktadırlar. Artık çocukları güvendedir, hiç bir mikrop çocuklarına yanaşamaz çünkü. Reklamlarda böyle bir hava oluşturulsa da bu durum gerçekten de böyle mi olmaktadır?
Bunu söyleyen harika bir atasözü de var:)
-başkaları söz konusu olduğunda insan her zaman çok akıllı, çok nesneldir-
on iki yaşındaki bir çocuğa hesap vermek zorunda gibi hissediyordum. Bu nasıl olmuştu? Ve neden son zamanlarda Opali görmek beni huzursuzlaştı- rıyordu? Sanırım bütün bunlar onun Del hakkında sorduğu sorular yüzündendi, onları cevapladıkça geçmişi, hayatımın bir daha hiç açmamak üzere kapattığım bir bölümünü hatırlamak zorunda kalıyordum. Üstelik Opal'e baktığımda, bazen neredeyse Dell gördüğüme emin oluyordum. Sanki bu konudaki takıntısı, Opal'i o ölü kız haline getiriyordu. Delice, biliyorum, ama böyle görünüyordu. "Hey, model uçak nasıl gidiyor?" diye sordum. "Harika! Gövdesini bitirdim, bu da işin en zor kısmıydı zaten." Bir an etrafındaki odaya bakındı, sonra bir anda esas gelme sebebi olan konuyu açıverdi. "Delin, büyükannem ve büyükbabam yüzünden benim peşimde olup olmadığını düşünüyordum. Belki onlar bir şekilde onun cinayeti ile alakalıdırlar." Gülmeme engel olamadım. Bu gergin bir kahkaha} dı, ama içtendi. "Doe mu? O Dell neredeyse tanımıyordu bile. Üstelik tanığım en barışçıl insandı. Bir keresinde bahçedeki bir solu- cam kürekle yaraladı diye oturup ağlamıştı. Büyükbabansa, 113
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.