Bazı kitaplar vardır, okurken kendimizden bir parça buluruz. Hatta bazen daha da ileri gider: "Bu kadarı da olmaz, bu kitap beni anlatıyor!" deriz.
Hayatın bazı dönemlerinde öyle bir ruh haline bürünüyorum ki... İsmini veremediğim bir ruh haliydi, artık bir ismi oldu: OBLOMOVLUK.
Nazım Hikmet'i sever misiniz?
Hadi canım, nereden
Şimdi ne oldu biliyor musunuz?
Bir kitap bitmedi aslında.
Ben bir dostumu yitirdim!
Zaman Kaybolmaz
Bir yere giderken yanıma aldığım, tecrübelerinden yararlandığım kitap son sayfasıyla kayıp gitti ellerimden. Bazı kitapları bitirmek üstünden bir yük inmesi değil aksine sırtına hayatın yükünü yalnız başına yüklenmek gibi!
Kitapların değeri onlardan
"Mucize bir evin yaşlı kedisidir." Diyor Barış Bıçakçı Sinek Isırıklarının Müellifi kitabında. Hayır. Mucize bir evin doğum yapmış kedisidir. Çiçek açmış kaktüsüdür, kışa hazırlanırken bir şehir. Mucize yağmurdan sonra çıkan kanatlı karıncadır. Ki bu çocukluğumun en fantastik varlığıydı. 20li yaşlarımda görmeseydim ilk defa
...
Bir klasiği okumaya başlamadan önce siz ne yaparsınız, kendinizi nasıl hazırlarsınız, yazar ve eser hakkında nasıl bir altyapı oluşturursunuz ya da kitabın içine balıklama mı dalarsınız bilemiyorum. Ama ben, hem yazar hem de kitabı hakkında bulabildiğim makalelere, yazılara, incelemelere göz atmayı tercih ediyorum. Bu benim satır aralarını
Friedrich Nietzsche hayranlığımı beni tanıyanlar bilir. Ama bu kitabın ismine defalarca rastlamış olmama rağmen, daha yeni okumuş olmam bir ayıp bence. Açıkçası, içeriğini pek bilmediğim için sembolik olarak ismi böyledir diye düşündüm. Nietzsche karakterinin kendisinin yer aldığını bilseydim, bir gün bile beklemez, okurdum. Ama kitapta tek hayranlık duyduğum
Herkesin kendi fıçısında demlenen turşular gibi hiç acelesi olmayan tosbağaları beklediği bir hayat, masalsı bir ilk kitapta hikayeleşmiş. Anlatım ‘ateş’ gibi yakıcı ve sıkıcı değil, ‘su’ gibi akıcı. Siz ikisinin dansını düşünürken, bir solukta okunuyor.
Gençlere destek vermek, günceli takip etmek de gerek. Okumayı sevdiğimiz büyük büyük adamlar artık toprağın altına girmiş olsalar da yaşamsal döngüde onların yerini birileri almalı, birileri insanı insana anlatmalı...
Yazmak, yazdıkça gelişen okudukça renklenen bir yolculuk. Tozuyla pisiyle kiriyle insanı yoran ama emeği zayi etmeyen bu yolculukta sayın Burak Yüksel’e başarılar diliyorum.
Her şeyin çok ama iyinin az olduğu bu hızlı tüketim çağında en iyilerden biri olmasını temenni ediyorum.
Bence gençlere en büyük desteği yine gençler vermeli. Bu kitabı okuyun gençler; belki tosbağalar daha hızlı yürümeye başlar da turşular çok beklemez...
Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,kendimi bulduğumda anladım.
Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,
Kendi yolumu çizdiğimde anladım..
Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak,dinleyerek değil..
Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım..
Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış,
Aşk peşinden neden yalınayak