Vermek Üzerine...
.....gerçekte cana bir şeyler veren Hayat' tır...
Bir insanın yalnızlığı üzerine söylenecek o kadar söz vardır ki! O kadar büyüktür ki yalnızlık. O kadar kalabalıktır ki. Dünyayı dolduran canlılardan uzak bir hayat yaşamak ya da binlerce bedenin arasında olup hiçbirini dinlemeden ilerlemek.
Sayfa 264
Reklam
BELLENİR OĞUL
Şu birkaç sözümü hatıra sakla Her şey yavaş yavaş bellenir oğul. Hızlı gider isen atarsın takla, Dertler üzerine çullanır oğul. Bu alemde her şey tozpembe sanma, Her gördüğün şekle aldanma, kanma. Hayat zaman zaman acıdır amma Sabırla acılar ballanır oğul. Biraz sertleşince güzel havalar, Çatlayıp dökülür zayıf sıvalar. Hele temelinden çürük yuvalar, En küçük depremde sallanır oğul. Bir sevdayla yan ki ebedi sönme! Mertlikten ayrılma, sözünden dönmer İnsanları sev ya fazla güvenme, Gün olur dost seni kullanır oğul. OZAN NİHAT der ki şudur son sözüm: Fazla nasihate görmedim lüzum. Takma şu dünyaya dert etme kuzum, Yaraların üstü küllenir oğul. ( İsviçre-Suhr, 23.02.2000 )
Sayfa 164Kitabı okudu
içinde, hiç uyanmadan kalmış, biraz kurcalanmış, fakat hiçbiri sonuna kadar işlenmemiş birçok yetenek olduğunu acı acı seziyordu. içi yanarak anlıyordu ki onda gömülü kalmış iyi ve güzel bir şeyler vardı; belki çoktan ölmüş ya da bir dağın derinliklerindeki altın gibi saklı kalmış olan bu hazine çoktan meydana çıkmış olmalıydı. ama öyle derinlerde kalmış, üzerine öyle pislikler yığılmıştı ki... sanki dünyanın ve hayatın ona verdiği nimetleri birisi çalmış ve yine kendi ruhunun derinliklerinde bir yere gömüp bırakmıştı. sanki bir güç onu hayat meydanına atılmaktan, iradesini ve zekâsını alabildiğine açılıp harcanmaktan alıkoyuyordu. sanki gizli bir düşman daha yola çıkarken onu ağır eliyle yakalamış, insanlığın doğru yolundan uzaklara fırlatmıştı...
Bu dünya elimizden her şeyi alabilir, bize her şeyi yasaklayabilir ama kendimizi yok etmemizi engellemeye kimsenin gücü yetmez. Bütün aletler buna yardımcı olurlar, bütün uçurumlarımız buna davet ederler bizi; ama bütün içgüdülerimiz de karşı çıkar. Bu karşıtlık ruhumuzda çıkışsız bir çatışma geliştirir. Hayat üzerine düşünmeye, onda dipsiz bir boşluk keşfetmeye başladığımızda, içgüdülerimiz kendilerine çoktan rehber süsü vermiş ve fiillerimizi yönlendirmeye başlamışlardır bile; ilhamımızın kanatlanması ve serbestleşerek yumuşamamızı frenlerler. Eğer doğdumuz anda, ergenlikten çıkışımızdaki kadar bilinçli olsaydık, beş yaşında intiharların alışılagelmiş bir olgu hatta bir saygınlık sorunu olacağı muhtemelden de öte bir gerçektir. Ama çok geç uyanırız; tefekkür ve hayal kırıklıklarımızın bizi yönettiği sonuçlardan ancak şaşkınlığa kapılabilecek olan içgüdülerin mevcudiyetiyle döllenmiş yıllar durur karşımızda. Tepki de gösteriler; onunla birlikte özgürlüğümüzün bilincine varmış olan bizler istifade etmediğiniz için daha da cazipleşen bir çözümün efendisiyizdir. Günlere, dahası gecelere tahammül etmemizi sağlar bu; artık ne yoksuluzdur, ne de husumet tarafından eziliyoruzdur. Üstün kaynaklar vardır elimizde. Bunlardan hiç yararlanmasak ve sonumuz geleneksel son nefesle gelse bile, vazgeçişlerimizde bir hazineye sahip olmuş oluruz: her birimizin kendi içinde taşıdığı intihardan daha büyük bir zenginlik var mıdır?
Mevcut hayat tarzını reddedemeyen Müslüman, farkında olmadan kendini reddediyor ve kendi değerlerine yabancılaşıyor. Mevcut hayat tarzı içinde, insan kendini eşyaya hükümran sanıyor. Fakat aslında eşyanın kendisine hükümran olduğunu bilmiyor. Herkes iktisadi bağımsızlık istiyor ancak bu yolla ekonomiye bağımlandığını görmüyor.
Sayfa 99
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.