Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Kendini öldürtmeye mi çalışıyorsun?" "Hayır. Kendimle yaşamanın bir yolunu bulmaya çalışıyorum." "İşe yarıyor mu?" "Henüz değil."
Ama çimlere basmak nasıl güzel..
Ben inanıyordum ve dünyanın kalanı inanmıyordu! Sadece cezaya dayanma meselesi olsaydı insan sonuna kadar inanmaya devam ederdi; fakat dünyanın yolları çok daha sinsiydi. Cezalandırılmak yerine baltalanıyor, altın oyuluyor, çelmeleniyordun. İhanet bile değil, aklımdan geçirdiğim. İhanet anlaşılabilir, karşı konulabilen bir şey. Hayır, çok daha kötü, ihanetten çok daha aşağı; seni fazla ötelere uzanmaya iten bir karşı gelme eğilimi bu. Enerjini sürekli olarak kendini dengelemeye çalışarak harcarsın. Bir tür ruhsal vertigo yaşarsın; uçurumun kenarında titrersin, saçların havaya dikilir, ayaklarının altında sınırsız bir boşluk yattığına inanamazsın. Heyecan fazlalığıyla birlikte gelir, insanları kucaklayıp sevgini ifade etme arzusuyla birlikte. Sen dünyaya uzandıkça dünya geri çekilir. Kimse gerçek sevgi, gerçek nefret istemez. Kimse senin elini kutsal bağırsaklarında istemez – onu sadece kurban kesiminde, rahip yapabilir. Yaşarken, kan henüz sıcakken, teninin altında kan ve iskelet gibi şeyler yokmuş gibi yapmak zorundasın. Çimlere basmayın! Budur insanların yaşam düsturu.
Reklam
Evlilik ve Nikâhla ilgili Sünnet ve Adâplar
• Kişi eş seçerken dindarlığına öncelik vermelidir. •Kişi evleneceği kimse ile henüz söz veya nişan yapmamışsa, güzelce abdest alıp iki rekât istihare Namazı kılmalı ve bu evliliğin hayırlı olup olmadığı hususta kendini mutmain hissetmelidir. •Din ve ahlakından razı olunan biri, bir kadına talip olursa kadını onunla evlendirmekte hayır vardır. •Masrafı en az olan evlilik en hayırlı ve bereketli olandır. •Şevval ayında evlenmek bereketli ve hoş görülmüştür. •Bereket ve hayırlara vesile olması için Cuma günü Nikâh kıymak. •Mala değil ahlaka önem vermek.
Mezar için henüz zaman erken!
Evet, en önemlisi de düşünmek gereksiz! Yaşamın onca gizi, iki kitap forması içine sığdırılmış! Onlara göre her aksaklık, çevrenin bozukluğundan kaynaklanıyor, hepsi bu! En sevdikleri laf bu! Yani eğer toplumsal düzen yoluna konulacak olursa, bir anda bütün suçlar yok oluverecek; çünkü ortada protesto edecek bir şey kalmayacak. Ve herkes bir
Sayfa 427Kitabı okudu
"'Son Akşam Yemeği' ni tamamlamamakta neden bu kadar kararlı olduğunuzu açıklamadınız." "Çünkü en önemli şeyi, yani Yahuda'nın başını henüz hiçbir yerde göremedim," diye cevap verdi Üstat Leonardo. "Yanlış anlamayın efendiler, benim aradığım herhangi bir sahtekar ya da kötü insan değil, hayır ben Milano'daki en kötü insanı bulmak istiyorum, Yahuda'ya yüz hatlarını verebilmek için peşindeyim onun; gece gündüz her yerde onu arıyorum..." ...
Reklam
Biraz uzun ama şu harika metni okuyunuz lütfen..
-Gusev sanki kendi içinde derin düşüncelere dalmış gibi, dalgın dalgın konuşuyordu. - Bu konuda epey düşünmüşlüğüm vardır, Mstislav Sergeyeviç. Savaş meydanında tüfeğinle yere yapışmış yatıyorsundur, hava tıpkı şu anda olduğu gibi zifiri karanlık... ve üzerine şakır şakır yağmur yağıyor... O anda ne düşünmeye çalışırsan çalış, dönüp dolaşıp ölüme
Sayfa 201Kitabı okudu
"Hayır değil. Öldürülebilirsin. Bu güzel bir şey değil. Henüz iki gündür beraberiz." "Daha çok vaktimiz olacak,"
''Tanrı'nın güneşi bu kadar güzelse, bir de ötekini hayal et.'’ Şaşırıp kalmıştım. ''Öteki mi? Öteki güneş mi? Bildiğim tek güneş bu, o da zaten kocaman.'' ''Daha da büyük, başka bir güneşten bahsediyorum. Her birimizin yüreğinde doğan güneşten. Umutlarımızın güneşinden. Düşlerimiz uyansın diye göğsümüzde uyandırdığımız güneşten.'' Büyülenmiştim. ''Adam, sen de şairsin değil mi?'' ''Hayır. Sadece güneşimin önemli olduğunu senden önce fark ettim, hepsi bu.'' ''Ya benimki?'' ''Senin güneşin hüzünlü Zeze. Yağmur yerine gözyaşlarıyla kuşatılmış bir güneş. Sahip olduğu gücü, yeteneklerini henüz kavrayamamış bir güneş. Senin bütün anlarını henüz güzelleştirememiş bir güneş. Küçük, biraz mızmız bir güneş.''
Sayfa 71 - CANKitabı okudu
Müdür nazik bir şekilde, ''Ne istiyorsun, Boris?'' ''Kusura bakmayın, efendim,'' dedi kaçak. ''Tek bilmek istediğim şey... Acaba evime gidebilecek miyim?'' Müdür gülümseyerek ''Evet, Boris, elbette gideceksin.'' ''Yarın mı?'' Müdürün yüzü ciddileşti. ''Yarın mı?'' sorusunu öyle yalvararak sormuştu ki müdürün gülümsemesi sönüp gitti. ''Hayır, Boris, henüz değil. Savaş bitene kadar gidemezsin.'' ''Ne zaman peki? Savaş ne zaman biter?'' ''Allah bilir! Kimse bunu bilemez.''
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.