Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.27
Dönüşüm; Franz Kafka’nın en iyi eserlerinden biri olup, anlatım sanatının doruğuna ulaştığı bir eserdir. Yozlaşmış aile ilişkilerinin en ince ayrıntılarına kadar anlatan uzun bir öykü aynı zamanda.
Grogor Samsa’nın bir sabah kendini yatağında bir böcek bulması, gerçek bir değişim değil başkalışımdır aslında. Grogor ailenin, en büyük erkek çocuğu olup, hayatını ailesinin geçimini sağlamak için harcar. Ama işler kendi hatası olmayan sebeplerle işe yaramaz hale gelince bir böcek gibi yok sayılmasını konu alıyor. Kitapta kişiler az olsada, Grogor’un düşüncelerini, hislerini yalın bir dille aktarıyor. Bazen hepimiz biraz Grogor Samsayız aslında.. çünkü çıkarsız sevmek, sevilmek yok denilecek kadar az maalesef. Acı gerçekleri insanın yüzüne yüzüne vuran, okumak ve üzerine düşünmeside birazcık cesaret isteyen bir kitap açıkçası..
·
Puan vermedi
#yereyakınyıldızlarauzak #Kitapyorumu
Puanım 5/5
️Yorumum️
Nasıl başlayacağımı, nasıl hissedeceğimi gerçekten bilemiyorum. Ben asla bu kadarını beklemiyordum. Beni bu kadar üzebileceğini asla ama asla beklemiyordum. Şuan o kadar boşlukta hissediyorum ki kendimi. His duygumu kaybettim sanırım. Okurken bende kitabın içindeymişim gibi olan olayları
Hepimiz Gökyüzü Olmak İstedik: Krallar ve Soytarıları | Kitap Yorumu
"Okyanus gökyüzüne ait değil," diye mırıldandım.
Daren ağır ağır başını salladı.
"Ama unutma, gece yarısı gökyüzünündür yıldız ışığım."
Selamm, bugün Krallar ve Soytarıları kitabının yorumu ile geldim.
Krallar ve Soytarıları gerçekten tam bir devam
·
Puan vermedi
Hepimiz Gökyüzü Olmak İstedik: Lordlar ve Varisler | Kitap Yorumu
“Geçiktiğim için üzgünüm,” dedi Arın. “Artık tek başına boğulmayacaksın”
Selamm, bugün Lordlar ve Varisler kitabının yorumu ile geldim.
Kitabı okurken neyle karşılaşacağımı bilmiyordum açıkçası. Tek bildiğim şey, bu kadarını beklemediğimdi. Elbette az çok bir beklentim vardı,
Ben o şiiri 10 yıl boyunca yayımlayamadım. Korktum.
Son dönemin en önemli şairlerinden olduğunu düşündüğüm Şükrü Erbaş'tan biraz bahsedelim. :')
7 Eylül 1953 tarihinde, Yozgat'ta dünyaya gelmiştir. İlk şiiri 1978'de Varlık dergisinde yayımlanmıştır. Şiirlerinin yanında denemeler ve antolojiler de yazmıştır. Aldığı ödüller şunlardır:
1987 Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü
1996
Hayat Dersleri Niteliğinde Bir Klasik Eser
Kitapta -ayrıntıya girmeden özet olarak verecek olursak- Aleksi Zorba adlı kendisinden yaşça küçük ama hayatta iyi kötü yaşamadığı kalmamış tabiricaizse hayat kitabını ortasından açıp okumuş maceracı bir kişilik sahibi ve korkusuz biriyle yazarin onu anlatan Zorba'nın tam tersi bir karaktere sahip zora gelemeyen silik biri olan patron adlı kişinin arkadaşlığını,daha çok Zorba'nın Patron'a yaptığı yol göstericilik ve günümüz tabiriyle yaşam koçluğunu anlatıyor.Zorba'nın "İnsan canavardır,büyük canavar" sözü bütün kitabın tek cümlede özetlenmiş hali.İnsanin doğasında bulunan kötülükleri anlatırken ayrıca içinde bulunduğu Yunan toplumunu da acımasızca eleştirebilen objektif bir kişilikte olduğunu hatta yer yer içlerindeki aşırılıklara bizim tabirimizdeki yobazlara da tepkisini gösteriyor.Hayata dair yorgunluğunu da :"Hayat ağırdır,en talihlilerinki bile ağırdır" sözleriyle anlatırken en sonunda hayatı ve insanları sınıflandırmanın yanlışlığını anladığını ve "Hepimiz kurtların yiyeceği etiz" diyerek anlatıyor.Kitapta herkese ders veren bir anlatımı mevcut.Zorba bir zamanlar hayatında yakıp yıkmış türlü kötülüklere bulaşıp zamanla yaptıklarından pişman olmuş olduğundan kitapta daha çok Patron'a verdiği öğütler üzerinden gidiyor siz de benim gibi önemli yerlerin altını çizmeyi seviyorsanız kitapta çok sayıda altı çizilecek yer mevcut...
Sonuç olarak kitap biraz yoğun yazılmış olduğundan belli yerlerinde epey sıkıyor ama sakın bırakmayın kesinlikle okumaya deger.Okursaniz pişman olmayacaksınız...
İyi okumalar diliyorum...
Selamlarrr! Düş kefeni, yazarın okuduğum 2.kitabıydı. Emine Tavuzun kalemini, gerek betimlemeleri olsun, gerek olayların işleyişi olsun çok sevdim. Kitap tek kitap değil. 2.kitapta çıkacakmış fakat bu sene çıkmayacağını duymuştum,umarım en kısa zamanda çıkar. Kitapta olaylar biraz yavaş ilerledi, olaylar gereği kadar heyecan vermedi. Kitap kötü
"Kitaplar insanların kaderlerini değiştirir."
Merhaba sevgili kitapseverler...
Uzun zamandır kitap sayfalarında sürekli gözüme çarpan ve bir arkadaşımın da tavsiyesi üzerine okuduğum bir kitap.
Kitabın konusuna gelince,sadece 89 sayfa olan kitabı birkaç cümleyle özetlemek gerekirse; "Bazı insanlar kitap okumaz,bazıları okur ve kimileriyse okumakla kalmayıp onlarla birlikte yaşar."Kitaplarıyla kendine ev inşa etmiş bir karakter.Evet kitapları tuğla gibi kullanıp,çimentoyla sıvayarak oluşturulmuş bir ev.Aradığı kitabı bulmak içinde,duvarları yıkan bir karakter.Hikayenin kahramanı olan Carlos kitaplara olan düşkünlüğünü biraz abartmış olabilir:) Okurken kendimi kahramanın yerine koyup umarım birgün bende kitaplara olan bağlılığımı o kadar abartmam diye düşünmedim değil:) Aslında kahramanın kitaplara bu denli düşkünlüğünün sebebini kitaptan bir alıntıyla özetleyebiliriz ki bu durum her okur için gecerlidir diye düşünüyorum..
"Çoğunlukla bir kitaptan kurtulmak ona sahip olmaktan daha zordur. Kitaplar, sanki asla geri dönemeyeceğimiz bir anın tanıkları gibi, bir ihtiyaç ve unutkanlık anlaşması ile tutunurlar insana." Kitapseverler olarak hepimiz için durum böyle degilmidir?
Okurken kendinizin de kitaplara olan düşkünlüğünüzün ne derece olduğunu sorgulayacaginiz bu kitap ,okumadan önceki beklentimi tam olarak karşılayamasa da yine de herkesin okuyarak birçok açıdan kitaplarla olan ilişkisini gözden geçirmesi için ideal bir kitap diye düşünüyorum.
Ben Rabia... Aşka düştüm, bir daha da beni gören olmadı diyor sevgili yazarımız... Evet Rabiatul Adeviyye öyle bir Allah aşkına düşüyorki gözü, gönlü, yüreği, her bir zerresi Yaradan'dan başka hiç kimseyi görmüyor... Teslimiyet diyoruz biz aslında buna, Rabbe teslimiyet... Hepimiz hakkıyla Rabbe teslim oluruz inşallah... Ben yazarın kalemini çok beğendim hatta tarzını biraz Nazan Bekiroğlu na benzettim... Betimlemeleri çok güzeldi e zaten kitabın konusu da çok güzel daha ne olsun... Bu örnek alınası hayatı alın okuyun derim... Kitapla kalın...
.
.
Zamanların en iyisiydi...
Bu kitabı ilk elime aldığımda elimden hiç düşürmeden toplamda 130 sayfa okumuştum fakat sonrasında yaklaşık 2 hafta kitaba hiç dokunmadım. Bunu biraz da tembelliğime vurabiliriz aslında fakat bir diğer nedeni Dickens'ın, Fransız Devrimini aşırı realist bir dille yazmış ki Tarih kitaplarından değil de Fransız Devrimini direkt buradan okusanız bile yeterlidir. Bunları okumak beni ilk başta biraz korkuttu. Sonrasında kitabın geri kalan kısmını 2 günde bitirdim tabiki.. :) Kitapta adı geçen iki şehir Londra ve Paris'tir. Dickens'ın bu kitabı yazmasının amacı Fransa'da yaşananın Londra'da da yaşanmasını önlemek yani tarihten ders alınması gerektiğidir. Dickens kitabı tefrika halinde yayımlamış ve her hafta yazmıştır. Gelen eleştirileri dikkate alıp hikâyeyi ona göre şekillendirmiştir. Yani kitabı halkla birlikte yazdığını söyleyebiliriz. Hepimiz kitabın başlangıç cümlesini biliyoruz. Bilmeseniz bile mutlaka duymuşsunuzdur.
"Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı, hem aptallık, hem inanç devriydi, hem de kuşku, aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana- sözün kısası, şimdikine yakın bir dönemdi ki, kimi yaygaracı otoriteler bu dönemin, iyi ya da kötü fark etmez, sadece “daha” sözcüğü kullanılarak diğerleriyle karşılaştırılabileceğini iddia ederdi. "
Kitabı okuyacaklara önerim okumadan önce Charles Dickens'ın hayatı hakkında biraz bilgi sahibi olmanızdır. Onun dışında hepinize keyifli okumalar diliyorum. :)
O içeri biri girsin istiyor, ben dışarıya çıkayım istiyorum. Birbirlerinden habersiz olan arz ve talep, haberdar oldular dün. Ben arz, o talep.
Bu kadar mı yalnızız hepimiz? Parayla arkadaş edinecek ve para karşılığı arkadaşlık edecek kadar?
Kısacık bir kitap Suzan Defter. Tıpkı hayatlarımız gibi. Hepimizin hayatlarının ortak mutsuzlukları, arayışları ile dolu. Beklentiler ve hayal kırıklıklarıyla dolu. Nasıl ki hepimiz doğduğumuz an bir beklenti içindeysek ve hayat boyu bir şeylerin olmasını bekleyip oluşlar içinde kaybolup kendi yalnızlığımızda kavruluyorsak ve hatalarımız hep anlaşılmak, bilinmek üzerineyse ve hepimiz aşkı arıyor ve sevilmek için yanıp tutuşuyorsak ve sevildiğimiz an kaçıyorsak kendi yalnızlığımıza ve aslında hiç bir sevgiye ait ve layık görmüyorsak kendimizi bir hayat boyu kafamızda yaşıyorsak istediğimiz aileleri, dostları,aşkları...
Suzan Defter böyle bir öykü... hepimiz kadar iz bırakan insanların, ilişkilerini, arzularını hayal kırıklarını anlatan kısacık ama sizi mıh gibi yerinize çivileyen bir öykü.
Günlük tarzında yazılan, iki kişilik gibi görünen ama koca bir hayatın ortak öyküsü.
Sayfaları art arda okuyamıyosunuz, o yüzden okunması biraz zor ama ben iki kişinin yazdığı sayfaları aynı anda okumayı tercih ettim. Aynı anda farklı bakış açılarını görmek için. Hayatıma yeni bir yazar kazandırmanın sevinci içindeyim. Hemen yeni bir kitabını daha edindim. Sanırım tüm kitaplarını okuyacağım.
Keyifli okumalar...
Herkes biraz Oblomovdur...
Zaman zaman hepimiz iki farklı hayat arasında sıkışıp kaldığımızı hissetmişizdir, hissetmekteyizdir. İçimizdeki potansiyeli gerçekleştiremeyip ne olacak diye bekleriz, bekleriz, bekleriz ve o planlar bir türlü gerçekleşmez. Bekleyerek kendimizi, aşklarımızı, dostlarımızı, ailemizi tüketiriz. O kadar beklemediğim bir sondu ki, gerçekten çok üzüldüm. Kimsenin hayatı bu şekilde sonlanmamalı. Zahar'a, Oblomov'a ve en çok kendime üzgünüm.
Hepimizin sonu Oblomov gibi bitmesin dilerim, keyifli okumalar...
