Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir Hikâye: İşportacı'nın Ölümü
Sokaklara sulusepken kar atıştırıyordu. İnsanlar işlerinden çıkmış, evlerine dönme, bir yerlere yetişme telaşı içerisindeydiler. Arabalar, neon ışıklar, dükkanlara girip çıkan bir sürü insan, karınca misali oradan oraya gitmekteydi. Ortalıkta koşuşturmaca, canlılık, uğultu vardı dört bir yanda. Bu insanların arasında biri diğerlerinden daha aheste
-Serseri diyorsunuz, çünkü kıskanıyorsunuz. Siz haklı olduğunuzu kendinize ispatlamak zorundasınız. Karanlık bir delikte günlerinizi hareketsiz geçirmeye, yaşamak diyorsunuz. Geçiminizi kazanacaksınız. Peki ne zaman yaşayacaksınız? Çalışmak için çalıştığının farkına varmazsın. Hayatın amacı çalışmak değil ki! Ne demiş Tanrı? Çalış çabala diye bir
Reklam
Varsın, her gün tekrarlanan şeylerden olsun, varsın yüz binlerce kişi bu hisleri hayatında bir defa, yüz defa tatmış olsun; bundan hiçbir şey çıkmazdı. O da biliyordu ki, sevmek, mesut olmak, sevmeden evvel tanışmak, sevdikten sonra unutmak, hatta düşman olmak olağan şeylerdi. Fakat denizde yıkanmak da öyleydi; uyumak da öyleydi. Her şey, herkeste olduğu gibiydi. Tecrübenin yeni ve ilk olmaması onun ruhundaki şevki eksiltmiyordu.
Sayfa 120Kitabı okudu
Hayat Kadını
Çılgınca gece eğlencelerinden sonra gündüz geç saatlere dek ölü gibi uyumak. Öğleden sonra üçte ya da dörtte pis yataktan bitkin kalkmak, zehir gibi bir ağız, kahve, sabahlıkla, bir bluzla koridorlarda tembel tembel dolaşmak, perdeyi açmadan pencereden bakmak, birbirleriyle bezgin tartışmalar; sonra yıkanmak, yüzünü kremlemek, ellerine, saçlarına,
Sayfa 59 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Varsın, her gün tekrarlanan şeylerden olsun, varsın yüz binlerce kişi bu hisleri hayatında bir defa, yüz defa tatmış olsun; bundan hiçbir şey çıkmazdı. O da biliyordu ki, sevmek, mesut olmak, sevmeden evvel tanışmak, sevdikten sonra unutmak, hatta düşman olmak olağan şeylerdi. Fakat denizde yıkanmak da öyleydi; uyumak da öyleydi. Her şey, herkeste olduğu gibiydi. Tecrübenin yeni ve ilk olmaması onun ruhundaki şevki eksiltmiyordu. Kendisinde mademki ilk defa oluyordu; mademki ilk defa teni ve ruhu beraberce harekete gelmişler, tam bir terkip, bir anlaşma içinde mesuttular.
Bir gün sonra yine yıkanmak gerekeceğine göre bugün yıkanmak düpedüz aptallıktı. Bunu düşünmek bile yoruyordu beni. Her şeyi birden, ilk ve son kez yapıp kurtulmak istiyordum.
Sayfa 136 - Kırmızı KediKitabı okudu
Reklam
331 syf.
6/10 puan verdi
·
78 günde okudu
Büyük bir heyecanla okumaya başladığım Saramago'nun ölümsüz eseri körlük; ortalarına doğru, okunması zor bir hal aldı. Başlardaki heyecanını yavaş yavaş yitirdi ve her an ne olacakmış hissi yerini bıkkınlığa ve iç sıkıntısına bıraktı ancak bu durum yazarın dili ile alakalı değil kesinlikle çünkü yazar; oldukça sade, yalın ve akıcı bir üsluba sahip. Buna rağmen kitabı defalarca yarım bıraktım hatta bir süre bitiremeyeceğimi düşündüm fakat en sonunda tekrar elime aldım ve bir çırpıda bitirdim. Gerçekten sonu çok güzeldi, ve güzel bir ana fikri vardı ki kitabın bu kadar ünlü olmasının sebebi bu olsa gerek. Her gün kolaylıkla ya da bedava sahip olduğumuz nimetlerin değerini bir kere daha fark etmenizi sağlıyor, yemek yemek, yıkanmak, sevdiklerimizi görmek, gökyüzüne bakmak artık çok daha kıymetli geliyor gözünüze. Bitirdikten sonra size; "Yarabbim görmek ne güzel şeymiş, her gün kolayca sahip olduğum ama kıymetini bilmediğim her şey için şükürler olsun!" dedirten bu kitabı; içerisindeki aşırı rahatsız edici ve mide bulandırıcı olaylara rağmen, tavsiye ederim çünkü hem sahip olduklarımızın kıymetini; kitapta anlatılan, onların yokluğunda yaşanan iğrenç olaylarla anlıyorsunuz hem de herkesin hayatında bir kere de olsa sahip olduğu bütün nimetlerin değerini fark etmesi ve bu aydınlanmayı yaşaması gerek, bu belki de bir kitap, belki de bu kitap sayesinde olur, kim bilir
Körlük
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022104,4bin okunma
Amerika "keşfedilmeden" önce "barbar" yerliler (!):
Yerliler özel mülkiyeti bilmiyorlardı. Altını ve gümüşü para olarak kullanmıyor­lardı, yalnızca bedenlerini süslemek, tanrılarına bağlılıklarını bildirmek için kullanıyorlardı. Bu sahte tanrılar günahtan yanaydılar. Yerliler çıplak geziyordu: Çıplaklığın gösterilmesi, diyordu başpis­kopos Pedro Cortes Larraz, "beyinde pek çok yaraya" neden olur. Evlilik Amerika'nın hiçbir yerinde çözülmez bir şey değildi ve be­karetin değeri yoktu. Karayip denizi kıyılarında ve diğer bölgelerde eşcinsellik serbestti (...). Yerlilerin her gün yıkanmak gibi sağlıksız bir alışkanlıkları vardı (...). lroqueler, Guaraniler ve diğer yerliler şeflerini kadın­ların da erkeklerle beraber katıldığı oturumlarda seçiyor ve despot­laşırlarsa onları deviriyorlardı. Şeytanın emrinde olduğu çok açık olan Nikaragua reisi İspanya kralını kimin seçtiğini sordu.
Sayfa 164
+Varsın her gün tekranan şeylerden olsun, varsın yüz binlerce kişi bu hisleri hayatında bir defa, yüz defa tatmış olsun; bundan hiçbir şey çıkmazdı. O da biliyordu ki, sevmek, mesut olmak, sevmeden evvel tanışmak, sevdikten sonra unutmak, hatta düşman olmak olağan şeylerdi. Fakat denizde yıkanmak da öyleydi; uyumak da öyleydi. Her şey, herkeste olduğu gibiydi. Tecrübenin yeni ve ilk olmaması onun ruhundaki şevki eksiltmiyordu. Kendisinde madem ki ilk defa oluyordu; madem ki ilk defa teni ve ruhu beraberce harekete gelmişler, tam bir terkip, bir anlaşma içinde mesuttular. O halde yeniydi. Fakat o da böyle mi düşünüyordu; o da mesut muydu? - Gitse, diyordu; ne olur, bıraksa ve gitse…. Gelişi o kadar ani oldu ki, kendi kendime kalmağa ihtiyacım var. Ne sanıyor beni, dalaştığı arkadaşlarından biri miyim? Hayatını yapmış, sonra bozulduğunu görmüş bir kadınım. Bir kızım var. Aşk, benim için yeni bir şey değil. Bu tecrübeyi ondan o kadar evvel geçirdim ki. Ben bir kere geçtiğim yoldan bir daha geçeceğim. Bundan büyük azap olur mu? Niçin bu kadar hodbin oluyorlar? Niçin bizi kendileri gibi serbest sanıyorlar..” Onun bir yığın lezzet bulacağı yerde, o, sadece azap bulacaktı…
Akakiy Akakiyeviç
Düşünüp taşındı ve alışılmış masrafları hiç değilse bir yıl boyunca kısmak gerektiğine karar verdi: Akşam çaylarını bırakacaktı, akşamları mum yakmayacaktı, yakmak gerekirse de ev sahibesinin odasına gidecek ve onun mum ışığında çalışacaktı; sokakta yürürken olabildiğince hafif ve dikkatli adımlar atacak, çizmelerinin tabanlarının çabuk aşınmaması için taşların ve kaldırım taşlarının üstünden neredeyse parmaklarının ucunda yürüyerek geçecekti; çamaşırlarını yıkanmak üzere çamaşırcı kadına mümkün olduğu kadar seyrek verecek, eskimesinler diye her gün eve geldiğinde onları çıkaracak ve üzerine sadece, çok eskiden beri elinde olan ve zamanın bile acıyarak dokunmadığı pamuklu sabahlığını giyecekti.
441 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.