Çok param olsa bir köy inşa ederdim. Komşularım sanatçı, öğretmen, emekçi esnaf, koşulsuz özgürlüğe inananlar ve her gün sokaklarda cıvıldayan çocuklar ile güzel hayvanlardan ibaret. Ne siyaset konuşurduk aramızda ne de din. Tek derdimiz havanın ne zaman bozacağı olurdu belki. Arada filozoflar ziyaret ederdi bizi; akşamları kocaman bir sofra kurar, tüm köy halkı yer içerdik. Yeryüzünü yaşardık gökyüzünün hatırına. Birlikte üretir, birlikte tüketirdik. Köyü kurduktan sonra artan parayı yakardık. İçimiz ısınırdı. Kimse kimseye hükmetmez, kimse kimsenin kötülüğünü kurgulamazdı. İbadethane şartsa, devasa bir kütüphaneyi de içeren sanat merkezimiz yükselirdi köyün meydanında. O zaman ne seçim barajı konuşulurdu ne de çocuklarımızın geleceğinden endişelenirdik. Yağmur yağdı mı tek şemsiye altında toplanır, "Bayrağımız yok ama, şemsiyemiz var," diyebilirdik.
Olurdu bu.