TOZLU SAHİFELERDEN ÇIKIP YÜREKLERE YERLEŞEN KAHRAMAN: KÜR ŞAD (BOZKURTLARIN ÖLÜMÜ)
Olay Örgüsü
İncelemeye geçmeden önce romanın genişçe bir özetini vermek faydalı olacaktır.
Olay 621 yılında, bir yaz gecesi başlar. Yüzbaşı Işbara Alp'ın buyruğundaki Gök Türk erleri bozkırda uyumaya çalışmaktadırlar. Ertesi gün Çin'e akın
Aşk lafını ağzına almazdı Yakamoz. Nerede aşık görse garipser, aşk acısı gördü mü dayanamaz, gülerdi. Çok ketumdu, kimseye hiçbir şey söylemezdi. Bir kadının onu seveceğine inanmazdı, gerçek aşkın onu bulacağına ihtimal bile vermezdi. Sonra bir gün onu gördü, onu Papatyasını bakmaya kıyamadığı o narin çiçeğini hayatında hiç böyle hissetmemişti.
Her şeyi birlikte yapın. İlkokulda yüklemin bir
"eylem" sözcüğü olduğunu öğrenmiştik, hatırlıyor
musun? Bir baba da bir anne gibi yüklemdir.
Chudi biyolojisinin izin verdiği her şeyi yapmalı
Bir engelliler haftası ve atan tepem. Oysa söz vermiştim kendime yine Nef'i gibi yazmayacağım diye ama tetiklendim 🤦♀️ Şaire sormuşlar "şair olmasaydın ne olurdun" dlye o da "Şair olmasaydım kesin kahrımdan ölürdüm." demiş. Şair olduğumdan değil yazmazsam ne olur onu da bilmem ama yine de yazayım.
Belki iyi
Yeni Bir Sen Yeni Bir Yolculuk kitabının yorumu ile geldim
Mayıs ayının sıradaki kitabı ile sizlerleyim. 2023 yılı basımlı 86 sayfalık bol istifadeli ve farkındalık oluşturmak niyetiyle bizlerle buluşan bir kitap.
𑁤''İkna edilmişlerle yola çıkılmaz, yola inanmışlarla çıkılır.'' Bu söz hocamızın
Anadolu halkının bir ruhu vardı, nüfuz edemedin. Bir kafası vardı, aydınlatamadın. Bir vücudu vardı, besleyemedin. Üstünde yaşadığı bir toprak vardı! İşletemedin. Onu, hayvanî duyguların, cehaletin, yoksulluğun ve kıtlığın elinde bıraktın. O, katı toprakla kuru göğün arasında bir yabanî ot gibi bitti. Şimdi elinde orak, buraya hasada gelmişsin. Ne ektin ki, ne biçeceksin? Bu ısırganları, bu kuru dikenleri mi? Tabiî ayaklarına batacak. İşte, her yanın yarılmış bir halde kanıyor ve sen, acıdan yüzünü buruşturuyorsun. Öfkeden yumrukların sıkıyorsun. Sana ıstırap veren bu şey, senin kendi eserindir, senin kendi eserindir.
Ben: Ailenin ülkesi hakkında bir şey söyleyebilir miyim?
O: Tabi ki
Ben: Çok fazla ailesi Pakistanlı olan ama kendisi batılı ülkelerde yaşayan genç adam ve kadınla tanıştım. Senin gibi. Ve şunu söyleyebilirim ki Pakistanlı insanlar çok zeki ve tüm dünyada farklı yerlerde çok iyi işler çıkarıyorlar. Medeni, zeki, ahlaklı ve iyi müslümanlar. Ve
Yaşadığımız hayata bir anlam bulmak konusundaki acınası çabamizin bizi canimizi feda etmeye götürmesinden daha
zavalli bir durum düşünemiyorum.
Bazilarina göre hayat, uğruna ölecegin bir sey varsa anlamdir. Ne kadar şiirsel!
Peki ugruna ölecegin seyin anlamini belirleyen sey ne? Onu da buldun diyelim, onu anlamli kilan sey ne? Bu sekilde bir dön-güye girersin ve sonunda varacagin yer anlamsizliktir. Vatan için canını verirsin ama bakarsin ki aslinda bir devletin sahiplerinin bazi ticaret yollarin elinde tutması falan gibi bir sey için ölmüssündür. Devrim için canini verirsin ama eskisine rahmet okutacak birtakim zorbalarin iktidari ele geçirmesi için ölmüssündür. Allah icin canini verirsin ama her seye gücü yeten bir varligin neden senin canina ihtiyaç duydugunu
sorgulamayı kendine yasakladigin icin ölmüssündür aslinda.
Senin anlam sandigin, anlamanin bile isteye reddedilmesinden baska bir sey degildir.
Bütün bu arayis, hayatin soguk ve renksiz asil anlamin kabullenmekte zorluk çekmemizden kaynaklaniyor. Hayat
dedigimiz sey, karbon atomunun olaganüstü bilesik kurma
becerisi sayesinde haddinden fazla sismis sarmal seklinde bir molekülün hasbelkader…
Tesadüfen bile değil çünkü tesadüf diyebilmek için ortada birbirine tesadüf eden birden fazla şey olması lazım.
Oysa sadece hayat var ve sadece var olduğu için var. O yüzden hayatın kendisinden daha anlamlı bir şey yok.
Bu kitabı yazarken, bu şeyler benim için henüz tamamen karanlıktaydı ve yardım almak konusuda Seneca'nın Lucilius'a yazdığı 41. mektuptan (1. Bölüm, s. 49) alıntılamaktan başka yol göremedim:"Eğer soylu bir düşünce için israrla çabalarsan, o zaman iyi ve yararlı bir şey yapmış olursun; ama bunu dilemen gerekmez, bu zaten senin elinde ve bunu yapabilirsin. Ellerini göğe kaldırmana ya da seni tanrı tasvirinin kulağına yakın bir yüksekliğe çıkarması için bir tapınak görevlisine yalvarmana gerek yok: Tanrı senin yakınında, senin yanında, içindedir. Evet, sevgili Lucilius, içimizde tüm iyi ve kötü yanlarımızı gözlemleyen ve bizi kollayan, kutsal bir ruh barınıyor . Ona nasıl davranırsak, o da bize öyle davranır; Tanrı olmadan hiç kimse iyi bir insan değildir. Yoksa o olmadan mutluluktan havalanabilen biri var mı? İnsana büyük ve üstün düşünceleri verenMo değil mi? Her yürekli insanın içinde bir tanrı vardır; Hangisi mi? – Bunu sana söyleyemem."