YEŞİL RENKLİ NAMUS GAZI OPERASI
«Hasan Âli Yücel, bu hikâyeyi oyun olarak yazmamı önermişti. Hikâyemi Yücel'in anısına adıyorum.»
Uvertür
Dünyanın tarihi iki milyar dörtyüz milyon yıllık deniliyor. Benim bitmemiş tarihim, şimdilik elli yıllık. Kelebeğin tarihi bir günlük.
*
Arkeologlar yeraltında yeni bir kent buldular. Bu kentte birçok
.....
Ütopya Gerçek Olabilir mi? Ütopya Eleştirisi
Ütopya olarak adlandırılan ülke; herkesin el ele verip ateş çemberleri etrafında keyifle sohbet ettiği, paranın, mücevherlerin ve kaftanların değer görmediği bir topluluktur.
Fakir zengin ayrımı olmadan, halkın hırsızlık veya dilenciliğin ne olduğunu bilmeyecek kadar huzur içinde yaşamasına imkân
''Yazdıkların şiir değilse kalsın”
…
“Aklınla yapayalnız baş başa
Nice alevli geceler geçtin”
…
“Sen sevgileri göğüsle ve ne olur anla”
Cahit Zarifoğlu
Şair Cahit Zarifoğlu ile yaşamları boyunca yolları uzun kesişenlerin kendilerini bahtlı saymaları için çok
esaslı nedenler var. Eğer bu kişiler, şiirin bir Müslüman için yirminci
Şermin Yaşar’ın ilk okuduğum romanı oldu ve kesinlikle sonuncusu olmayacak. Gerek hikayesi açısından gerekse karakterlerin ağzından çıkan bazı sözler öyle içinize işliyor ki anlamsız anlamsız duvara baktığınız oluyor. 200 sayfa su gibi akıp gidiyor. Bazı romanlarda keşke daha uzun olsa diyordum yahut daha kısa da olabilirmiş diyordum ama bu roman
“O sırada içimi okuyabilen biri çıkageldi. Bir vahiy gibiydi. Ve bir umut yeşertti.”
Yıllar önce bir arkadaşımın tavsiyesi ile filmini izlediğim, yıllar sonra da bir kitapçıda karşıma çıkıp hemen aldığım bir kitap Lizbon’a Gece Treni. Filmiyle arasında çok büyük farklar var, kitabı daha güzel tabi ki :) Neyse lafı uzatmadan konusuna gelelim:
Merhaba
Bugün sizlere hem ruhunuzu hem gönlünüzü ferahlatacak bir eserle geldim.
Şiirler ve kısa yazılardan oluşan kitap benim beklentimin çok üstünde olduğunu baştan söylemek istiyorum yazar kendi tekamül yolculuğunda bir noktaya ulaşmış ki artık yaşadıkları kendini aşmış ve kendi arayanlara rehber olmuş.Hayat bir yolculuk anne karnında
Sosyal medyayı çok severek kullanan biriyim. Her gün de paylaşım yaparım, gündemde komik bir şey varsa paylaşırım ya da hiç olmadı arkadaşlarıma reels atarım.
Ama son zamanlarda bana bir şeyler oldu. Özellikle bayramdan bu yana gördüğüm storyler ve postlar derken sanki tek derdi olan benmişim gibi hissettirmeye başladı. Çevremde yurt dışına veya şehir dışına gitmeyen bir ben kalmışım gibiydi. O esnada ben tüm bayram çalıştım, hatta kütüphaneden fotoğraflar attım. Tatil dönüşünde de bana utanmadan "Ooo sen de iyi gezdin ha" dediler. Ben deli gibi çalışıp, yemek molasında kütüphanenin bahçesindeki göleti paylaştığım için "Sen de yaşıyorsun bu hayatı" tarzındaki konuların baş kahramanı oldum.
Herkesin derdi var ve sosyal medyada kendilerine mutlu bir maske takıp onu paylaşıyorlar evet bunu biliyorum. Fakat bilmeme rağmen yine de bu aldatmaca beni bir girdap gibi içine çekiyor ve o döngüde kayboluyorum. Sahi tek mutsuz olan ben miyim? Eğer öyle değilsem benim maskeme ne oldu?
1306 ’da Hicaz alaybeyliğine naklolundu. Beraber bu seyahatleri yaptık. Üç sene kadar Mekke ’de vazife gördü. 1309 ’da koleradan vefat etti. Mezarı Mekke ’de, Cennet-i Muallâ ’dadır.
Babamı iyice hatırlıyorum. Pek kuvvetli bir vücuda ve bir seciyeye malikti. Güzel ata biner ve kılıç kullanırdı. Fakirlere çok acır, yetim çocukları himaye ederdi. Tasarrufa ehemmiyet vermezdi. “Ben çocukken evimden, köyümden ayrıldım, varlığımı kendi azmimle kazandım. Hazıra konanlardan kuvvetli seciyeli kimse az çıkabiliyor. Çocuklarımın da benim gibi yalnız kendi varlıklarına güvenebilmeleri için kendilerine bir servet bırakmayı düşünmüyorum. Sağlığımda kimsesizlere, düşkünlere yardımı daha ziyade arzu ediyorum” derdi.
.. Babam hediye bile kabul etmezdi. “Vazife başındaki insanlar çöp bile almamalıdırlar” derdi.
Namazını, orucunu terk etmezdi. Kırım Seferi ’nde ve gençliğinde eda edemediği namazlar için de beş vaktine beş katardı. Kaza ve kadere tamamıyla inanırdı. Fakat şahsın irade-i cüziyesi olduğundan azim ve iradesiyle hayatını istediği istikamette yürülebileceğine de kani idi. Babamın bende bıraktığı intiba tam bir “Türk modeli” olmasıdır.
Sözüne sadık, samimi, vazifesine düşkün, herkesin iyiliğini ister, yalan-dolandan hoşlanmaz, riya bilmez, imanı gibi vücudu da salabetliydi.
1. BÖLÜM
SAİD NURSÎ, NUR RİSALELERİ VE İLİM
1.1. SAİD NURSÎ’NİN TAHSİL HAYATI
Risale-i Nur müellifinin tahsil hayatı üç aydan başka mevcut olmadığı halde
(...)10
Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan
zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine
ve ledünniyat ve
Merhaba arkadaşlar,
Çocukluğumdan beri çok sevdiğim bir isimdir İclal Aydın. 90'lı yıllardan beri yapmış olduğu programları, çektiği dizileri ve yazdığı köşe yazılarını sıkı takip ederim.
Dolayısıyla da yazdığı tüm kitapları okudum. Bugün ise yıllar önce ilk çıktığında okuduğum " Bir Cihan