Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
1957 yılında diyanet işleri reisi Eyüp Sabri Hayırlıoğlu adında bir zat idi.O günlerde imparatorluktan kalma pek çok liyakatli hoca efendi henüz hayatta olduğundan gerçek "din alimi" ölçüleri bugünkünden oldukça farklıydı.Pek öyle herkese "din alimi" gözüyle bakılmazdı.
"İmamların, kıldırdıkları namazın tavrına göre, cemaati fevkalâde tesir altında bırakabildiklerini, çocukluğumda Necmeddin Hoca ile Sâim Efendi Amca'nın arkalarında kılmış olduğum namazlardan, ve bilhassa terâvih namazlarından, bilmekteyim. Kıldırdıkları namazla cemaate onlar kadar inşirâh, neş'e ve letâfet bahşeden imamlara, maalesef, bir daha hiç rastlayamadım. Onların arkasında namaz kılan bir insan, namazın bittiğine hayıflanırdı."
Sayfa 17 - Kubbealtı NeşrityatıKitabı okuyor
Reklam
Karamanoğulları’nın Yardımcı Birliği
On altıncı asrın tarihçisi Hoca Sadettin Efendi’nin aktardığına göre OsmanlIlarla birlikte gazaya katılması için gön derilen Karamanoğlu beyliğine ait savaşçılar, Osmanlı ordu sunda şaşkınlığa sebep oldu. Hoca Sadettin Efendi, gönderilen askerleri “Karamanoğlu beyinin utanmadan ordu diye derle yip gönderdiği bir nice kılıksız kıyafetsiz zavallı” diye tanımlı yordu. Çünkü gelen askerlerin bindiği atların kuskun kayışları yoktu, kimi tahtadan yörük eğerleri üzerine oturmuşken ki minin üzengileri deriden yapılmıştı. Hatta pek çoğu kılıçları nı bellerine iplerle bağlamışlardı. Sultan Murad Hüdavendigâr da bu manzarayı gördükten sonra alaylı alaylı gülümseyip ya nındaki komutanlarına dönerek: “Askerimizin bir maskarası yoğ idi. Cömertliğiyle ol hizmeti de Karamanoğlu görmüş!” diyecekti
İmamların, kıldırdıkları namazın tavrına göre, cemaati fevkalâde tesir altında bırakabildiklerini, çocukluğumda Necmeddin Hoca ile Sâim Efendi Amca'nın arkalarında kılmış olduğum namazlardan, ve bilhassa terâvih namazlarından, bilmekteyim. Kıldırdıkları namazla cemaate onlar kadar inşirah, neş'e ve letâfet bahşeden imamlara, maalesef, bir daha hiç rastlayamadım. Onların arkasında namaz kılan bir insan, namazın bittiğine hayıflanırdı
İlk Diyanet İşleri Reisimiz ile günümüzdekiler arasındaki uçurum...
Sonra din işleri reisliği vazifesini gören rahmetli Hoca Rifat Efendi, pek vatanperver, dürüst ve cesur, bundan başka Ankaralıların da pek saydığı bir adamdı. Sert yaylanın bu çetin karakteri, hemşerileri ile beraber, en güç zamanlarda Mustafa Kemal'e bağlı kalmıştır. Ve sadece inandığından ve inandıklarından!
İskilip'in Tophane Köyü'nde dünyaya geldiği için "İskilipli" unvanını kullanan Mehmed Atıf Hoca tanıtılmak istendiği gibi sıradan bir "molla" değil, İstanbul gibi bir ilim merkezinde medrese eğitimini tamamladıktan sonra, darülfünuna (üniversite) girip İlahiyat Fakültesi'nden 1905'de mezun olmuştur... Kabataş Lisesi Arapça muallimliği, ayrıca çeşitli dergi ve gazetelerde yazarlık yapmış, kitaplar telif etmiştir. Sıradan bir kişi değil, tam anlamıyla bir "münevver"dir. Zaten "sıradan" olsaydı, olabilseydi, kimse ona ilişmeyecek, ömrünü sehpada yitirmeyecek, başı yastıkta bitirecekti. Fakat "önder" kimliği hiç peşini bırakmadı. Önce, Meşihat-ı İslamiye Dairesi'nde çalışan dersiamların (asistan) mağduriyetini gidermek için yaptığı çalışmalar üzerine, devrin Şeyhülislam'ı tarafından Bodrum'a sürüldü. Orada müthiş bir kıskaca alındı. Bu kıskacı kırmak İçin, Kırımlı İbrahim Tali Efendi'nin pasaportu ile gizlice Kırım'a gitti. Ve ancak Meşrutiyeť in ilanından bir hafta önce İstanbul'a döndü. 1910'da medreselerin genel müfettişliği görevine getirildi.
Reklam
Sakin ve Telaşsız Bir 'Tek Başınalık'
" Meditasyona En Büyük Öğretmen denilir ve bu şanlı isim ona boşuna verilmemiştir. Meditasyon zihniniz için soğuk bir duş gibidir. Onu yıkar, temizler, kendine getirir. Bu sayede algılarınız açılır, anlayış kapasiteniz artar ve zihniniz daha esnek bir hale gelir. Zamanla kalbinizdeki sevgi ve şefkat ortaya çıkar, mükemmel bir ebeveyn veya
Sayfa 222Kitabı okudu
Artık Lozan'a gidecek "Türk Murahhas Heyeti" hazırdı. Bu heyetin içinde biri var ki, çok ilginç bir kişiliktir: Yahudi Hahambaşısı Hayım Naum Efendi... Alliance Israelite Universelle isimli bir Yahudi kuruluşunun bursuyla Paris'te Ruhani Okulu'nda öğrenim görmüştü, mezun olduktan sonra da bir süre Paris'teki Yahudi okullarında ders vermişti. Nihayet İstanbul'a döndü ve II. Meşrutiyet'in (1908) ila- nıyla görevinden istifa eden Moşe Levi'nin yerine haham- başı seçildi. Bu görevini 1919'a kadar sürdürdü. Bu görevi sıra- sında, Filistin'de bir Yahudi devleti kurma fikrini savunan Siyonist Yahudi liderlerle içli-dışlı oldu. 1923'te Türk heyetinde yer alarak Lozan Barış Konferansına katıldı. İsmet Paşa'nın özel tercümanı ve danışmanıydı. Görüşmeler sekteye uğrar gibi olduğunda İngiliz heyetiyle (özellikle heyet başkanıyla) İsmet Paşa arasında arabuluculuk yapıyordu... Bu "hizmetlerinden dolayı Ankara hükümeti tarafın- dan "Efendi" unvanı verilerek ödüllendirildi (ama bir süre sonra hacı, hoca, bey, efendi, paşa unvanlarıyla birlikte bu unvan da yasaklandı). Derler ki, Hayım Naum Efendi İsmet Paşa'ya akıl hocalığı yaptı, hilafet pazarlığının en hararetli ve hareketli ismi oldu...
Okuyup öğrenmenin muayyen bir çağı vardır.
ilmine ve kemaline derin bir hürmet beslediğim ve kendisinden feyz aldığım, Şevketi Efendi isminde eski müderrislerden (profesör) bir zat vardı. Bu zatı ziyaret edip illerini öğrenmeye karar verdim ve kendisini Çarşıkapıdaki evinde ziyaret ettim. Hoşbeşten sonra, hoca bana ne yapacağımı sordu. Ben de kendisine kararsızlığımı anlattım. Bana şunları söyledi: Tereddüdü bırak ve tahsile devam et. İnsan, ihtiyarlığına kadar ömrünün her çağında iş hayatına atılabilir ve az çok muvaffak olur. Fakat okuyup öğrenmenin muayyen bir çağı vardır. Sen bugün bu çağdasın. Bu çağı geçirirsen ona bir daha dönemezsin ve istidadını heder etmiş olursun. Okuyup öğren de sonra istersen tüccar ol. Bunda bir zararın olmaz." Bu hikmet dolu sözler üzerine kararımı verdim ve pişman olmadım.
Sayfa 69 - Yağmur Yayınevi - 146. Baskı : 2021Kitabı okudu
Can biçaresinin Rakım'da sebep olduğu tesirler gerçekten olağanüstüydü. Öyle ki o zamana kadar Rakım'da Can için bir aşk yoktuysa bile ondan sonrası için ortaya çıkma ihtimali de baş göstermiş denilebilir. "O biçare kızcağız! Ne hallere girmiş! Ahiret insanı suretini almış! Valiahi sevilmeyecek kız da değil. Farsça okumak da ona bastı. Ah! İşte onu bu hallere koyan, Hoca Hafız'ın divanı değil mi? Ben bu derece tesiri olacağını hesap edememiştim. En yanık beyitleri nasıl bir iç yangınıyla dinler ve alırdı? Meğer kendini zehirlemek içinmiş.
Sayfa 149 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Çevirmen: Emrah Balcı, V. Basım 2019Kitabı okudu
Reklam
Tabip - Olabilir ya! Sizin bileceğiniz şey! İsterseniz hoca efendiyi kızın yanına girmekten men ediniz. Ziklas - Bir faydası olur mu? Tabip - Hayır! Belki bir hafta önce vefat eder de kurtulur.Siz bunu daha önceden düşünmeliydiniz. Böyle genç bir hocayı kızların yanına sokmamalıydınız.
Sayfa 138 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Çevirmen: Emrah Balcı, V. Basım 2019Kitabı okudu
Hacı Ömer efendi hakikaten hac etmiş bir adam değildir. Ticarette hacı, hoca, hafız gibi sıfatların müş­terilere emniyet getireceğini bildiği için kendine böyle bir ünvan vermeyi münasip görmüştür- Bu da en ah­lâklıların bile İnsanların zaaflarından İstifade etmeyi düşündüklerine iyi bir misaldir.
Batı Trakya Geçici Hükümeti
Garbî Trakya Hükümet-i Müstakilesi / Batı Trakya Bağımsız Hükümeti olarak anılan devlet, Edirne’yi ve Batı Trakya’yı Osmanlı Devleti’ne bağlamak için 31 Ağustos 1913 tarihinde Batı Trakya’da kurulmuştur. Başkenti Gümülcine, resmi dili ise Osmanlıcadır. Cumhuri idareyi benimsediğini açıklayan devletin Cumhurbaşkanı Hoca Salih Efendi, Genelkurmay Başkanı ise Süleyman Askeri’dir. Bu devlet 25 Ekim 1913 tarihinde yıkılmıştır.
Özellikle babasının meşhur serveti, her servet avcısını çekerdi. Ancak görücülere Mihrihan Hanım oğullarının neci olduğunu sorar, "Katip" cevabını alınca "Oh! Cebi delik!" der, "Asker" cevabını alınca "Yarım kunduralı" der, "Hoca" cevabını alınca "Sarımsak başlı" der. Özetle her biri için bir kulp uydurup Allah korusun, eğer görücüler, "A hanım kızım! Niçin böyle söylüyorsunuz? Oğlumuz şöyledir böyledir" diyecek olursa bir püsküllü kahkaba koyuverip "Oh, kalmış kalmışım da sizin oğlunuzamı kalmışım hanım! Oğlunuza başka yerden kız arayın" diye kalkar, yürüyüverirdi.
Sayfa 10 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Çevirmen: Emrah Balcı, V. Basım 2019Kitabı okudu
Arapçayı bilmeden hafız olmak
Bence bahis mevzusu olacak şey, ayrı ayrı okul de- ğildir. Millete dinini, imanını, bütün insanlık ihtiyaçları- nı vermek için bir yer vardır ki, ona okul derler. İsterse- niz medrese diyelim. Fakat ona başka, ötekine başka bir şey demeyelim. Başka bir şey olamaz. Bir tane olur ve o hakiki bir millet yetiştirecektir ve İslam yetiştirecektir. Bu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.