Seyit Kutub’un Hazreti Osman efendimiz hakkındaki akıl almaz iftiraları ile zekât konusundaki İslam’a zıt, sosyalizm benzeri sözlerini iki yazımda kaleme almıştım. Pek çok okuyucum Seyit Kutub’u böyle bilmediklerini ifade ederek başka hatalarının olup olmadığı konusunda sorular sordular. Bu itibarla kendisi hakkında bir yazı daha almaya karar
Felsefi bilim olan bilimsel ateizm, nitelik olarak yalnızca dinin reddinden, basit bir dinsizlik bildiriminden ibaret değildir. Marksist materyalist dünya görüşünün önemli bir yanını oluşturan bilimsel ateizm; varsıl, olumlu içeriğe, ileri bir dünya görüşü potansiyeline, hümanist potansiyele sahip olup, kişinin ve toplumun özgüçsel yaşamına bir
Hümanist sosyalizm her biçim ve türde şiddete,, savaşa temelden karşıdır. Politik ve sosyal sorunların çözümlenmesinde şiddet ve erk içeren herhangi bir girişimi faydasız gördüğü gibi bunu ahlaka aykırı ve insanlık dışı bulur. Bu nedenle de, güvenliği silahlan mayla sağlamaya çalışan her tür politik görüşe kesin olarak karşıdır. Banşı yalnızca savaşın olmadığı bir ortam olarak değil, ortak yarar adına bütün insanla rın özgür işbirliğine dayalı insan ilişkilerinin olumlu ilkelerinin varolması olarak da kabul eder.
Sosyalist ilkelerden yola çıkarak, toplumun her üyesi kendi vatandaşı için taşıdığı sorumluluğu dün ya vatandaşları adına da taşır.
Sosyalizmin en önemli ilkesi; insanın nesnelere karşı üstünlüğünü elde etmesi, amacı mülkiyet olmayan bir yaşam, sermaye amacı gütmeyen, sahip olma yerine yaratıcılığı destekleyen bir çalışma ortamı ve insanın çevre koşullarınca değil çevre koşullarının insan tarafından yönetildiği bir durumdur.
İnsanlar arasındaki ilişki; her insanın kendi başına bir amaç olduğu, ve hiçbir anlamda bir başkasının, amacına araç olamayacağı anlayışına dayalıdır. Bu ilkeden yola çıkarak hiç kimse kişisel olanak bir başkasına, sermayesi olduğu gerekçesiyle boyun eğmek zorunda değildir.
Hümanist sosyalizm; insanoğlunun birliğine ve tüm insanların dayanışmasına yönelik inançta kök salmıştır. Her tür devlet, ulus ya da sınıf tapınması ile mücadele eder. Onlara göre, insanın en yüksek erdemi insanlığa ve hümanizmin ahlaksal ilkelerine sadakat olmalıdır. Çabası; Batı uygarlığının temelini oluşturan bu düşünce ve değerleri yeniden canlandırmaktır.
- Öncelikle kitabın yazarı Aliya İzzetbegoviç Kimdir?
Aliya İzzetbegoviç, 8 Ağustos 1925'te Bosna Hersek'te dünyaya geldi. Ömrü boyunca Bosna Hersek'in bağımsızlığı için mücadele etti. Avrupa'nın ortasında bilinçli bir müslüman toplumu inşa etmek için verdiği mücadele ile adını duyurdu. Gençlik yıllarında Müslümanların eşit
1-)Aile
Soyadı , boyu gibi unsurların onda marjinallik uyandıran şeyler olduğundan bahseder. Varlıklı bir aileden gelmenin onda hissettirdiği baskıdan ve bunun kendi konumunu yadırgamasına sebep olduğunu söyler. Varlıklı olan ailesinin beklentileri de bu doğrultuda olmuş ama entellektüel merakı ağır basan yazar bu bekletilere cevap verememiş o
Tüm vücudu ile yaşayan bir organizma olan insanın asılmasının hümanist bakışla ele alınması ve İngiltere ve Hindistandaki İngiltere ve Birinci Dünya Savaşı'ndaki İngiltere ve 2. Dünya Savaşı' ndaki İngiltere ve Churchill ve biraz daha İngiltere. Sosyalizm, Komünizm ve Faşizim + İngiltere...
Bir İdamGeorge Orwell · Can Yayınları · 20211,262 okunma
Hümanist sosyalizm, tüm biçimleriyle savaşa ve şiddete kökten karşıdır. Toplumsal ve siyasal sorunların güç ve şiddet kullanarak çözülmesi girişimini, sadece boşuna değil, aynı zamanda ahlak dışı ve insanlık dışı bulur.
Hümanist sosyalizm, insanlığın birleşmesi ve tüm insanların dayanışması inancından kaynaklanır. Devletin, milletin
ya da bir zümrenin her tür ilahlaştırılmasına karşı savaşır.
Viyana’dan bir beklentisi yoktu. Duyduğunu sandığı gök gürültüsü, Avusturya’dan değil, güneydoğu Avrupa’dan, bir turlu istikrara kavuşamayan Balkanlar’dan geliyordu. Avrupa’nın bu huzursuz köşesinde her an her şey olabilirdi. Türkiye’de gelişen olayları özel bir ilgiyle izleyen Parvus, 1908 ’de büyük devrimci coşkuyla iktidara gelmiş olan Jön-Türk
Ütopyacılık, mükemmel bir toplum yaratmanın mümkün olduğu inancıdır. Adını 1516 da İngiliz hümanist ve devlet adamı Sir Thomas More tarafından yayımlanan kurgusal bir siyasi eser olan Ütopya'dan alır. Bu çalışmada More, Atlantik'in ortasında yeni keşfedilen Utopia (Yunanca ''hiçbir yer'') adlı kurgusal bir adayı anlatır. Bu ideal devlette, herkes birbiriyle işbirliği yapar; hem erkekler hem de kadınlar tarlalarda ve ticarette birlikte çalışır. Herkese eğitim imkanı sağlanır ve bütün mülkler ortaktır. Aslında bu eser, komünizmin erken bir biçimini tanımlar.
Siyasi anlamda ütopyacılık terimi imkansızlık taşır. Komünizm, sosyalizm eve anarşizm, sağcılar tarafından, insan doğasının karanlık tarafını görmezden gelen karışık kafaların iyi niyetlerinin ürünleri olarak görülegelmiştir.
Eleştirmenler ''mükemmel'' toplumlar yaratma girişimlerinin kaçınılmaz olarak ''toplum mühendisliği'' olarak kınadıkları şeyi içerdiğini öne sürer. Bunların en uç örnekleri, her ikisi de çok büyük acılar yaşatan Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliğinin zorunlu kolektivizmi ve Mao idaresindeki Çin'de yapılan Kültür Devrimidir.
Marx "dinin insanı değil, insanın dini arattığını" savunur. Marx, insanların kendi yaşantısına sahip olan ve halihazırda insanları kontrol eden Tanrı'nın, kendi yaratımları olduğunu unuttuklarını söyler. İnsanlar kendi yarattıkları şeyi yok edebilir. Devrimci işçi sınıfı, onu
köleleştiren kapitalist toplumun ideoloji ve