"Sevgilim arzuladığı gibi yavaş yavaş, yazmak istediği Ölüler Kitab'ını kulağıma cümle cümle fısıldayarak öldü ve bana söylediği son sözler, 'Ölümü anlamaya çalışma, canlı bir organizmanın ölümü anlamasına imkân yok,' oldu, 'hayat bir canlı fırtınasıdır, dedi, herkes ölecek, kimse ölümden kurtulamaz, zevkine yaşıyoruz, hayatın bir anlamı yok, zevk aldığımız sürece hayatta olacağız, öldüğüm için üzülme ve beni özleme,' o isteye- rek toprak oldu ve ben artık mezarlığa gittiğimde orada topraktan başka bir şey görmüyorum, onunla ölmediysem, seninle de delirme ihtimalim yok, bütün bunlar, daha önce bağlandığım değerleri eskitti, onlarla yaşamaya devam edemem, ruhumun içine hapsolduğu hava, çok yükseklerden indi, benim yalnızlığım senin yalnızlığından farklı, sen aşk acısı çekiyorsun, sanki sevgiline kavuşsan bütün bu sayıklamalar, gözyaşları, iç çekmeler son bulacak, senin sevgilin seni aldattı, içinde biriken acının nedeni bu, sen yüreğindeki acıya anlam yükleyerek aşkını yüceltmeye zorlandın, bu senin hikâyen, sevgilim eli elimde öldü, sonunda söyleyebildiği iki sözcük kalmıştı, 'canım ve anne...' ben onun ölümünü içime aldım..."