Franz von Unruh'un "Nasyonal Sosyalist Gençlik" konulu makalesi. Orada yazılanları okuduktan sonra günümüz gençliğinin beni niçin ilginç bulmadığını, daha doğrusu umursamadığını kavradım. Eğer yapıtlarıma ilgi duymuş olsalardı herhalde yazdığım her kelimeyi yanlış yorumlarlardı. Ben bir hatamı çok kez tekrarlamışımdır. Başkalarının
Değişimin, tehlikenin ve güçlüklerin altından zihinsel çok yönlülükle kalkılması görmezden geldiğimiz bir doğa yasasıdır. Çevresiyle tam bir uyum sağlamış bir hayvan, kusursuz bir düzenektir. Alışkanlık ve içgüdü işe yaramaz hale gelmedikçe, doğa zekaya hiçbir zaman başvurmaz. Değişimin ve değişim gereksiniminin olmadığı yerde zeka da olmaz. Ancak çok çeşitli gereksinimleri ve tehlikeleri gidermek zorunda kalan hayvanlar zekadan yararlanırlar.
Sayfa 85 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Aşk her ne kadar cinsel bir işgüdü olsa da, onu bir içgüdü olarak değil, bu güdüye eklediğimiz, ona eşlik ettiğini varsaydığımız hislerle birlikte severiz. Ve bizi bu varsayıma götüren de başlı başına bir histir.
VAROLUŞSAL BOŞLUK
Varoluşsal boşluk, yirminci yüzyılda yaygın görülen bir durumdur. Aslında bu şaşırtıcı değildir: İnsanın gerçekten insan olmaya başladığından beri geçirdiği iki yanlı bir kayba bağlı olarak ortaya çıkabilir. İnsanlık tarihinin başlangıcında, insan hayvani davranışlara yol açan ve bu sayede emniyetini sağladığı temel hayvansal içgüdülerinin bir kısmını yitirdi. Cennete benzer bu emniyet alanı, insana sonsuza dek kapatıldı ve insan seçimler yapmak zorunda kaldı. Buna ek olarak, insanın yakın zamandaki gelişimi sırasinda, davranışlarının payandası olan gelenekler de artık hızla kaybolmaktadır. Ona ne yapması gerektiğini söyleyen hiçbir içgüdü ve nasıl day. ranması gerektiğini söyleyen hiçbir gelenek kalmadı; hatta bazen ne yapmak istediğini bile bilmiyor. Bunun yerine ya diğerlerinin yaptıklarını (konformizm) ya da diğerlerinin on dan istediklerini (totaliteryanizm) yapmak istiyor.
Bilim bir kötülük kaynağı olmak şöyle dursun, elimizdeki tek devadır. Yerleşik inançlar yaşanan olgularca sürüklenip gitti mi, onları yapay olarak tekrardan yerleştiremeyiz; bundan sonra yaşamı sürdürmemizde bize yardım edecek sadece düşünce kalmıştır. Toplumsal içgüdü körelince tek kılavuzumuz zekadır ve kendimize yeni bir bilinci ancak onunla oluşturabiliriz. Bu girişim ne denli tehlikeli olursa olsun, ikircikli davranamayız; çünkü başka seçimimiz yoktur.