#130383752
Çünkü biz insanların değişebileceğini düşünmüyoruz. Dünyada dakikada 270 doğum gerçekleşiyor. Bu demek oluyor ki 24 saatte yaklaşık olarak 388 bin doğum gerçekleşiyor. Mümkün müdür ki bu doğan bebeklerin ileride tamamen iyi olması, suçsuz olması? Elbette, içlerinden tecavüzcüsü, katili, hırsızı mutlaka
İdam cezasına mahkûm olan bir adam, kendisiyle bir deneyin yapılmasına razı olur. Adama, deneyin sonuna kadar dayanabilirse serbest bırakılacağı söylenir. İdam mahkûmu buna razı olur. Deneyin iddiası, bir insanın ne kadar kan kaybederse kaybetsin, hâlâ hayatta kalabileceğidir.
Mahkûmun bacağından açılan çok küçük bir kesikten, görünüşte kanın damlamasını sağlarlar. Acılan kesik oldukça küçüktür ve akan kan, neredeyse yok gibidir. Oda karartılmıstır. Mahkûm, özel olarak hazırlanmış olan damlama sesinin, gerçekte kendi bacağından damlayan kan olduğunu zannetmektedir. Bi deneyden sonra, ertesi sabah adamın zihinsel korkudan dolayı öldüğü ortaya çıkmıştır.
Hayvanların doğaya ve insanlığa olan hizmetini kimse inkâr edemez. Özellikle evcil ve ehlileştirilmiş olanlar binlerce yıldır tek amaçlarının “hizmet” olduğu bu dünyada karın tokluğuna sayısız insanın yapmayı başaramayacağı şekilde çalıştırılıyorlar. Biz insan olarak ise hizmet ve eziyet kavramını karıştırıyor, hayvanları zulümle idare etmeye
“Nerede okumuştum, hani bir idam mahkûmu ölümünden biraz önce şöyle söylemiş ya da düşünmüştü:
‘Yüksek ve sarp bir kayalıkta, ancak iki ayağımın sığabileceği, dar bir çıkıntıda, dört bir yanım uçurumlar, okyanuslar, sonsuz bir gece, sonsuz bir yalnızlık ve hiç bitmeyecek bir fırtınayla sarılmış durumda yaşamak zorunda olsam ve bütün ömrümce, bin yıl boyunca, hatta sonsuza kadar o bir karış toprakta durmamda gerekse o şekilde yaşamak, şu anda bir yarım saat içinde ölecek olmaktan çok daha iyidir.’ Yeter ki yaşasam, sırf yaşasam! Nasıl olursa olsun, ama yeter ki yaşasam!”
Üssüğün İbram, hemi de dinsiz ve kerhaneci. Deyyus.
Anadolu şivesi ile yazılmış, harika ötesi bir kitap. On bölümden oluşuyor ve her bölümü kendini öyle güzel okutuyor ki, zaman kavramını dahi unutuyorsunuz. Aynı Anadolu gibi samimi, sıcak.
Zulümdür İnsanoğlu…
Sen “Bakır Çağı’ndan” beri insanlara hizmet et. Bir balya saman, az arpaya yıllarca
"Tamam, neden olmasın? İnsanların, içinde işe yarayan tek şeyin şu cümle olduğu bir kitap okuduğumu hatırlıyorum, insanların hepsi belirsiz bir süre için ertelenen ölüm cezasına mahkûmdurlar. O halde durumumda nasıl bir değişiklik oldu ki?"
Hepimiz öleceğimizi biliriz ama öldürüleceğimiz aklımıza gelmez, diye yazdım. Kim bilir kaç milyon bebek, doğduktan sonra sevinçle, alkışla karşılanmış, daha o anda yaşlanmaya başladığı ve ölüm mahkûmu olduğu anasının babasının aklından bile geçmemiştir. Daha da tuhafı hiç kimse doğan bebeğin bir gün öldürülebileceğini, bir cinayete veya bir kazaya kurban gidebileceğini, idam edilebileceğini, savaşta ölebileceğini düşünmez. Oysa bunların hepsi insanlar için. İnsanlık tarihi boyunca milyarlarca kişi "normal" denilen şekilde yaşlanıp ölmemiş, öldürülmüş...