Yaşadığı çağı etkilediği kadar günümüz dünyasında da oldukça etkili olan ilahilerin sahibi, bunalım felsefesini geçersiz kılan hakikat kaynağı Yunus Emre. O bir Hak aşığı.. kendisi Türk-İslam kültürü açısından oldukça önemli bir şahsiyet. Yunus Emre'nin hedefi insanı yeniden ve sağlam bir şekilde yeniden inşa etmek, insanlığın fikirlerini ve hayallerini tekamül ettirmek, insanı ulvi bir makama taşımak, insanı kulluk bilinciyle donatıp Hakka laayik bir kul haline getirmek...
Kitabın başlarında Yunus kim bize bunu anlatıyor. Sonrasında ise Nevzat Tarhan'ın usta kaleminden şiirlerin psikolojik temelli yorumlamalari yapılıyor. Yunus Emre bir bir derviş bir mutasavvıf ve aynı zamanda bir sosyal psikoloktur. Nevzat Tarhan eserde başarıyla sonuçlanmiş travma sonrası süreçlerden bahsediyor. Teknikler anlatıyor.
Ego ideali, ölüm, sevmek, aşk, can ve ruh ayrımı,akıl, Modernizm, hoşgörü, kibir, popüler kültür bunlar gibi daha pek çok kavramı, once Yunus'un şiirlerinden verip sonrw jse kavramlara ilişkin görüşlerini paylaşmıştır
Yer yer konu ile ilişkili Bediüzzaman Said Nursi eserlerinden de alıntılar yapılmıştır.
Bizim Yunus Emre'nin şiirlerinden yansıyan bilgeliği çok ihtiyacımız var.
Duygulara hitap eden, çok hoş bir eser...
Yunus TerapiNevzat Tarhan · Timaş Yayınları · 2013761 okunma
Kuşların yaşamına yakından bakarsak şunu fark ederiz: Civcivler veya yavru güvercinler tamamen özgür bırakıldıklarında yuvalarından çok fazla uzaklaşmazlar. Havalar kötüleştiğinde ya da bir tehlike algıladıklarında hemen oraya sığınırlar. Böylece her daim bir barınağın güvencesinde ekmek elden su gölden yaşar, bir yandan otonom hareket ederken günlerini keyiflerince geçirirler.
İnsanlar için de böyledir. Özgürüz diye illa kaçıp gitmeyiz. Yuvada her şey yolundaysa hep oraya geri döneriz. Birini alıkoymanın ya da korumanın en iyi yolu kuşkusuz kendi kendine geri dönsün diye yuvayı hep sıcak tutmaktır. İhtiyacımız olan şey belki de budun ahenkli bir denge. Aile hayatı ile özgürlüğün avantajlarını bir araya getirerek.
Bizler, mutluluk getireceklerini düşündüğümüz bu maddi etkenlerin peşinde koşuyoruz ama bu aslında gerilemek oluyor. Gerçekte ihtiyacımız olan şey içsel mutluluk ve iç huzuru. Önce içsel vizyon elde edildiğinde, dış etkenlerin tamamı zaten ortaya çıkar.
Ben Andrew değildim. Andrew olmadığımı biliyor, yine de kendimi kaybediyordum. Ben bir "değil"dim, sorun buydu. Artık neredeyse güzel bulmaya başladığım bir kadınla yatağa uzanmış, yaralarımı sızlatan antiseptiği bile isteye hissederek, kadının tuhaf ama büyüleyici tenini, benimle ilgilenişini düşünüyordum. Evrende daha önce kimse ilgilenmemişti benimle. (İlgilenmemiştiniz, değil mi?) Geliştirdiğimiz teknoloji bizimle ilgileniyordu ve duygulara ihtiyacımız yoktu. Yalnızdık. Kendimizi korumak için birlikte çalışıyor ama duygusal olarak kimseye ihtiyaç duymuyorduk. İhtiyacımız olan tek şey matematiksel hakikatin saflığıydı. Yine de uyumaya korkuyordum, çünkü uykuya daldığım anda yaralarım iyileşecekti ve o sırada bunun olmasını istemiyordum. O sırada acıda tuhaf ama gerçek bir teselli buluyordum.
O yıllardan konuşalım mı biraz?
Her şeyin çok başka olduğu,
İmkanın az, huzurun çok olduğu yıllardan... Her ne kadar zor zamanlar geçermiş olsak da dönme şansımız olsa bir an bile tereddüt etmeyeceğimiz yıllardan... Eminim vardır herkesin söyleyecek birkaç sözü. Ne dersiniz?
Şarkılar bile bir başkaydı değil mi? Pilli eski radyolardan çalan...
Çalışkanlık her türlü yokluğun ve zorluğun üstesinden gelebilir.
Ulusal amaç belli olmustur. Ona ulaşacak yolları bulmak zor değildir. Önemli olan, çetin olan o yollar üstünde çalışmaktır. Denebilir ki, hiçbir ihtiyacımız yoktur. Yalnız bir tek seye ihtiyacımız vardır, çok çalışkan olmak.
Toplumsal hastalıklarımızı incelersek, temel olarak bundan başka önemli bir hastalık bulamayiz. Hastalık budur. O halde ilk işimiz bu hastalığı temelden iyileştirmektir. Ulusu çalışkan yapmaktır. Varlık ve onun doğal sonucu olan bolluk ve mutluluk, yalnız ve ancak çalışanların hakkıdır.
Atatürk
Merhaba Sevgili Arkadaşlar,
Bir grup arkadaşla giriştiğimiz dil çalışmalarına giriş mahiyetinde olacak yazı serisinin en önemli ayaklarından biri olan İngilizce Öğrenme yazısını kaleme alma sebebim, dil yazılarımızı takip edecek arkadaşlara nereden başlamaları gerektiği konusunda bilgi edindirmektir. Oluşan dil havzasında öğreneceğimiz dillerin
Eğer bir sonuç çıkarmak istiyorsak, bunu önceden belli etmemeli, öncüileri tek başlarına, konuşmaya serpiştirerek
kabul ettirmeliyiz. Yoksa muhalif tüm kötü niyetiyle güçlük çıkarır. Veya muhalifin öncüileri kabul etmeyeceği anlaşılıyorsa, bu öncüllerin de öncüllerini ortaya koymalıyız,
yani öntasımlar [ Prosyllogismen] getirmeliyiz. Böyle birçok
öntasımın öncüllerini herhangi bir düzen olmaksızın, yani
oyunumuzu belli etmeden kabul ettirerek bunu ihtiyacımız olan her şeyi elde edene dek sürdürürüz. Yani uzak
bir yerden başlayarak sonuca varınz. Aristoteles bu kuralları Topik, VIII,l' de vermiştir.