Eğer sesli inceleme yapma şansım olsaydı, cümlelerime başlamadan önce oyuncağı misafir çocuğu tarafından alınmış cimri çocuk gibi ağlardım...
Kitabın sonu öyle ki, ocakta süt taşacak olsa, 3 saatte bir geçen otobüsünüz kaçacak olsa yine de dalıp okuyacağınız, misafirleriniz gelecek olsa mutfakta ikramlık şeyler hazırlarken arada kaçamak kaçamak okuyacağınız bir bölüm, bir son. Ya da afedersiniz, son değil yarım. İşte tüm mesele de burada. Bu yüzden elinden oyuncağı alınan çocuk gibi kaldım.
İlk 25 sayfasını okuduğum müddetçe çok yavaş ilerledim başka kitaplar girdi araya, benim işimin yoğun olduğu zamana denk geldi vs, o sırada kitabı okuduğumdan kime bahsetsem ya da konusu geçse "aaa mükemmel bir kitap o ya" ya da "sen onu okumamış mıydın" "hala okumadın mı gerçekten" gibi tepkiler aldım ve bu zaten fazlasıyla olan merakımı daha da arttırdı. Yine de şehir dışına çıkıyor olmasaydım henüz okumamış olurdum. ("ince kitabın avantajları, okuruyla beraber gezebilmektir. :)")
Sıcacık sobanın yanında kitabı ne zaman bitirdiğimi farketmeden, ve o sonun o muhteşem sonun etkisiyle, kitabı okuyan arkadaşlarıma mesaj atıp kitabın yarım kalmasına, bundan bana hiç bahsetmemelerine sitem ve birazcık da Necip Fazıla sitem ettim. Mezarına gidip bu kitaptan bahsedicem ve eğer mümkünse bir şekilde tamamlamasını rica edicem.
Her ne olursa olsun, mutlaka okunması gereken bir kitap. Bu kadar ince ve akıcı bir kitabı okumazsanız ne kaybedersiniz bilmiyorum ama, okursanız çok şeyler kazanacağınıza eminim.
Şimdiden tüm okuyacak olanlara iyi okumalar dilerim.
Abdülhamid HanNecip Fazıl Kısakürek · Büyük Doğu Yayınları · 20001,131 okunma
Suskunluk iyi gelir kimi zaman ruha, ta ki o suskunluğa nidâ olan şiirler olduğu vakit .Gözlerim parçalı bulutlu nedense hep bu şiir kitabını okurken ama bir damla yaş gözükmüyor etrafta. Telâşları kalmayanlar ülkesidir. Kalbi hüzünlerle bekleyişlerde olanların mekanıdır. Sıtareye bakıp hayal kuranların şiiridir sitare. Şiirde geçen Züheyr'in
Bruno Schulz, 1892-1942 yılları arasında yaşamış, resim ve mimarlık eğitimi almış, resim öğretmenliği yapmış bir yazar. Hayatını, yoksul ve kendi halinde biri olarak sürdürmüş, ta ki savaş esnasında, yaşadığı gettoda bir Nazi subayı tarafından öldürülene kadar. Ondan geriye iz bırakan iki eser, çok sayıda mektup, çizimler, ünlü eserler hakkında
Aşk nedir her insanın sorduğu soru bu sorunun cevabı hep muhatabın baktığı pencereye göre değişmiştir. Aşk" sözcüğünün "sarmaşık" demek olduğunu aklına getirdi bir an ve o sarmaşığın nice çınarlar gibi, selviler gibi kendisini de sardığını, buruk bir lezzet alarak hissetti. "Dıştan güzel görünen ama içten bünyeyi kurutan,
ACABA DİYORUM İNSAN DENİNCE HATIRLANIYOR MUYUZ?
“ her fikir yansızdır ,ya da öyle olmalıdır;ama insan onu canlandırır,alevlerini ve cinnetlerini yansıtır ona ;saflığını yitirmiş ,inanca dönüştürülmüş fikir ,zaman içindeki yerini alır,bir olay çehresine bürünür .Mantıktan sara hastalığına geçiş tamamlanmış olur ..ideolojiler ,doktrinler ve kanlı
"O her derde tahammül gösteren deli gönül;
Kah eder dünyaya naz!
Her dakika bulunmaz bir halde, bir kararda.
Sevdiği zamanlarda, gül yaprağından ince,
Bir sitem işitince, yaralanır derinden, incinir derinden."
Birçok yazar ile geç tanıştım bu zamana kadar ve hemen hemen hepsinde de bu kadar geç tanışmamda kendime içten içten sitem ettim; kendilerini biliyor olmasına biliyordum ama sadece kitaplarını okumamış kalemleri ile tanışmamıştım ama bir Kemal Bilbaşar var ki çok değil bundan 2 – 3 sene öncesine kadar değil kitaplarını okumak daha kendisini bile
Benim bazı kitapları okurken, bazı dostlarla birlikteyken, bazı suskunluklarda ve bazılarını seyrederken, sık sık oluyor...
Günlerdir elime geçmesini bekliyorum. Oradan öyle görünmediğini biliyorum ama bir kitap siparişi için bile vakti denkleştiremiyorum. Sonunda başarmış olsam da, bir kasabanın ücrasında yaşamanın faturası, faturalarla birlikte
Ben ona sıkıntılı güz günlerinde
Yedi renkli yaz yağmurları dilemiştim
Kırmak istememiştim duygu filizlerini
Büyük bir ustalıkla susturup içimdeki uğultuyu
Rüzgarımı olanca yumuşaklığıyla salmıştım üzerine
İncinmesin diye tek
Acıyı bile ters yüz eden
İncelikli bir gülümsemeyle yüzümde
Ben ona gittikçe soğuyan zamanlarda
Sıcacık bir sığınak