Çocuklar için "baba" figürü çok önemlidir. Hatta baba demek, kahraman demektir. Çocuk bilir ki, başı ne zaman sıkışsa anında ona yardım edecek ve tüm sıkıntılarını giderecek biri vardır. O kişi babadır. Baba demek, her şeyden önce, güven demektir. Güvenle büyümek ve onun himayesi altında ne olacağını düşünmeden yaşayabilmek demektir.
Bulgakov. Yaklaşık bir ay önce ismini ilk defa duyduğum bir yazar. Gerçi ben de yeniyim Rus edebiyatında. Dostoyevski ile bile tanışmam yaklaşık 3 ay öncesine dayanır. Tabi bir hayli sevdim ülke edebiyatını ve yazarlarını. Tüm dünyadan çok farklı olsalar da yine de en çok benzedikleri insanlar biziz sanırım. Köylüleriyle, deyimleriyle,
Gogol, Gogol.. Dostum nasıl anlatmalı seni.. Yaptığın muzipliklerden mı bahsetmeli yoksa ince zekandan mı? Bu arada şundan da sitem etmeden geçemeyeceğim, sırf tasarladığın gibi olmadı diye yakmak zorunda mıydın bu güzel eserin ikinci cildini?
Ben Gogol okurken her zaman kendimi çok sevdiğim bir arkadaşımla vakit geçiriyormuşum gibi hissederim.
Ateistin kutsal kitabı mı olur kardeş? Kitapsız değil mi bunlar yahu? Dur biraz başa saralım.
"Bütün çocuklar ateisttir, tanrı fikri onlarda yoktur."
// Baron D'Holbach
Kitapta geçen bu alıntı ile başlayalım. Okula başlar başlamaz aynı sene yaz tatilinde, çoğu çocuk gibi camiye Kuran kursuna gönderildim. Küçükken de Allah ismi hep
Taşlar...
İlham veren, sakinleştiren, yaralara iyi gelen, psişik ve fiziksel etkileri olduğuna inanılan taşlar...
Mitolojide, tılsım olarak kullanılan, koruduğuna, kötücül güçleri ve korkuyu uzaklaştırdığına inanılan büyülü taşlar... Kuvars, obsidyen, ametist, akik, zebercet...
İnciler, yakutlar, zümrütler... Yeşim, Firuze taşları... Lapiz,
Bu zamana kadar duyduğum en güzel aşk hikâyesi Samsun'daki bir Çerkes köyünde geçiyor. Bana bunu anlatan arkadaşım o köydendi.
Çerkeslerin, bir kısmı hayli katı olan gelenekleri varmış. Buna göre mesela Çerkeslerde akraba evliliği yasakmış. Hoş karşılanmazmış. Üstelik öyle çok yakın akraba olunması bile şart değilmiş. Arkadaşımın ‘geçen yıl
1984'ü YouTube üzerinden de yorumladım. Kitabı okumadan önce faydalı bilgiler edinebilirsiniz;
->> youtu.be/ZbCVXncwnvE_____________________________________________
Totalitarizmi iliklerinize kadar hissedeceksiniz!
Bu bir UYARI ve UYANDIRMA servisidir! Algılarınızı açınız!
Bir seçeneğiniz var ve bu seçenek size altın tepsi
Aziz Nesin 'in kitaplarından birinde geçen bir hikaye okumuştum. Aklımda kaldığı kadarıyla hikaye şöyleydi:
Bir hikaye yazmış ve kendi adını kullanmış hiçbir yayınevi basmamış. Sonra hikaye iyi olmadı galiba diye düşünüp başka bir hikaye yazmış, bunu da yayınlatamamış. Derken bir hikaye daha yazmış ama yok yok yok bunu da
Suskunluk iyi gelir kimi zaman ruha, ta ki o suskunluğa nidâ olan şiirler olduğu vakit .Gözlerim parçalı bulutlu nedense hep bu şiir kitabını okurken ama bir damla yaş gözükmüyor etrafta. Telâşları kalmayanlar ülkesidir. Kalbi hüzünlerle bekleyişlerde olanların mekanıdır. Sıtareye bakıp hayal kuranların şiiridir sitare. Şiirde geçen Züheyr'in
Ben ona sıkıntılı güz günlerinde
Yedi renkli yaz yağmurları dilemiştim
Kırmak istememiştim duygu filizlerini
Büyük bir ustalıkla susturup içimdeki uğultuyu
Rüzgarımı olanca yumuşaklığıyla salmıştım üzerine
İncinmesin diye tek
Acıyı bile ters yüz eden
İncelikli bir gülümsemeyle yüzümde
Ben ona gittikçe soğuyan zamanlarda
Sıcacık bir sığınak
Uzun uğraşlarım sonrası sanırım arkadaşıma, okuma alışkanlığı kazandıracağım. Dile kolay liseden süre gelen tam on iki yıllık arkadaşlık. Zannediyorum ki o, en yakın arkadaşım benim. Hayatının en ince ayrıntılarını bile anlatır bana, tabi bende ona. Kendisi öğretmendir benim gibi ancak benim aksime atanmış hayatını düzene koymuş biridir. Hayatında
Benim bazı kitapları okurken, bazı dostlarla birlikteyken, bazı suskunluklarda ve bazılarını seyrederken, sık sık oluyor...
Günlerdir elime geçmesini bekliyorum. Oradan öyle görünmediğini biliyorum ama bir kitap siparişi için bile vakti denkleştiremiyorum. Sonunda başarmış olsam da, bir kasabanın ücrasında yaşamanın faturası, faturalarla birlikte
Zamanında bir video izlemiştim KPSS için oradaki beyefendi anlatıyordu bir anısını. Biri kızını getirmiş okula kayıt için ve şöyle demiş 'hoca buna okuma öğret ama yazma öğretme .' E tabi haliyle merak edip sormuş öğretmenimiz de 'niçin ?' diye aldığı cevap da 'yarın öbür gün erkeklere mektup yazar' olmuş. İşte biz
Ben ona sıkıntılı güz günlerinde
Yedi renkli yaz yağmurları dilemiştim
Kırmak istememiştim duygu filizlerini
Büyük bir ustalıkla susturup içimdeki uğultuyu
Rüzgarımı olanca yumuşaklığıyla salmıştım üzerine
İncinmesin diye tek
Acıyı bile ters yüz eden
İncelikli bir gülümsemeyle yüzümde
Ben ona gittikçe soğuyan zamanlarda
Sıcacık bir sığınak olayım istemiştim
İnsanlar içinde üşüdükçe Güvenle gelebileceği
Kuşların kanatları neden vardır?
Bir insan neden ağlar yarı yaşına gelince?
Bulutlar gökyüzünün yükü müdür, süsü müdür?
Tutsağı mıdır rüzgarın, sevgilisi midir?
Konuşayım istemiştim bir yüreğin dilince
Yanıtı olmayan sorularda boğmak istememiştim Ben ona sabah olamasam da
Dingin bir ikindi olayım istemişimdir
Herşeyin usul usul durulduğu saatlerde gelsin
Yüzünde uçuk bir gülümsemeyle
Yaslasın yorgunluğunu gövdemin yaşlı çınarına Serip üzerine yapraklarımın ağırlıksız yorganını Dinlendireyim istemiştim Üşütmek istememiştim. Ben ona ne istemişsem bu yalnızlık aylarında
Gecikmiş... İnce... Güzel ve uzak...
Biraz da kendime istemiştim Sevgi adına