Çocukken kendisiyle hiç durmadan alay edilmiş bir yetişkini çarçabuk tanımak mümkündür; yine gülünç bir durumda kalmak korkusundan bir türlü kendini kurtaramamaktadır.
O geceyi anlatmaya çalışmak ne kadar doğru bilmiyorum, ya da ne kadar kendimi ifade ederim onu da bilmiyorum. Bazı acılara sözler anlam yüklemiyor, tesirsiz kalıyor. 2022'de Haziran ayında öğleleyin yatak alttan üstte doğru sıçradı tabi bu durum bana normal gelmedi. Herkesin dilinde bi maraş depremi vardı zaten, hep ne zaman olacak
Aşkın yanında gurura yer olmadığını söyleyenler halt etmiş. İnsan en çok aşıksa gururuna sahip çıkmak, onun nezdinde hiç değilse saygıdeğer biri olarak kalmak istiyor.
Doğdum, doğurdum
Bir insan nasıl büyüyor gördüm
Hayatta kalmak için
Ve hayatta kalmanın yanında
İnandım şiir bir gevezelikti
Şimdi 128 harfli bir şiir var karnımda
Satırlar artık bomboş
Karnımda hissiz bir şiir var
İçimde durmadan bölünen şiirler
Birlikte yok olacağımız şiirler
Birlikte unutulacağımız şiirler
Hiç borcu olmamış şiirler
Ve bu yüzden çok acıyan şiirler
“ Dünyada ne kötü insan var ne de iyi insan. Ömür öyle uzun ki sadece kötü insan veya sadece iyi insan olarak kalmak zor. Sürekli aynı yerde kalmaya insanın sabrı yetmez.”
Monster romance tropları:
Dil engeli
İnsan/uzaylı etkileşimleri
Hayatta kalmak için zorunlu yakınlık
Anatomi / boyut farklılığı
Hikâyede sosyal yapıları ve gelenekleri drowlara oldukça benzeyen vrix adında yarı örümcek bir ırkımız var. Dişiler erkeklerden daha baskın bir konumdalar ve daha büyükler. Drow matronlarına benzeyen bir kraliçe
Fiziksel eylem görmeden işkence çekilir mi? Satranç sadece krallar, vezirler ve kaleler mi?
Okuduğum ilk Stefan Zweig eseri ve ben kitabı hasta olmama rağmen bir solukta bitirmiştim.
Satranç, İkinci Dünya Savaşı'nın gölgesinde geçen bir hikayeyi anlatır. Hikaye, deniz yolculuğunda bir araya gelen iki karakter etrafında şekillenir: köyden çıkmış dünya şampiyonu Czentovic ile Nazi mahkumu ve anlatıcı olan Dr. B.
Kitapta satranç oyunu bir metafordur: insan doğasını ve savaşın etkilerini ele alır. Kitap, Czentovic'in engeli yüzünden önem verilmemesi fakat satranç sayesinde değer görmesi ile başlar. Yenilmez konumuna geldiğinde devran tersine döner ve bu sefer o insanları hor görür. Kitabın ikinci kısmında, mahkumun hayata tutunmak maksadıyla çaldığı kitabın bir satranç kitabı olması ve psikolojik olarak sağlıklı kalmak amacıyla başladığı bu satranç serüvenin ona daha da zarar vermesini anlatır. Teselli olmak için tek başına oynadığı bu satranç oyunu, sadece onun zihnini değil, tüm vücudunu ele geçirir. Kitap, Dr. B.’nin içsel çatışmalarını ve tecritini yansıtır.
Yazar; kitabında işkenceyi, psikolojik derinliği ve insanın zor zamanlarda nasıl başa çıkabileceği konularını işler. Stefan Zweig, kısa novellasında bile derinlikli karakter analizi ve insan doğasına dair çarpıcı gözlemler sunar. Zweig, bu öyküde karakterleri, duyguları ve sahneleri zekice yazmış ve her şeyi ince ince işlemiş. Kitap, okuyuculara derin düşündürme potansiyeli sunar.
Üç tarafı sularla çevrili memleketim
gibiyim. Yalnızım. Yorgunum.
Çok hırpalandım. Ağaçlarım
ormanlarım kesildi. Göğüm betona
kesti. Denizlerim hep pislik…
.
Dört tarafı yalanlarla çevrili insan
parçasıyım ben. Adım yalnızlık.
Uğruma savaşanım yok, sokakları
ateşe verenim. Molotoflar patlamıyor
göbeğinde şehirlerimin. Haritalarda ara
ki bulasın
Kitabın ana karakteri ile, yazarı yer değiştirirse ne olur?
Faris; huysuz, hiçbir şeyden mutlu olmayan, etrafını sürekli eleştiren, çalışanlarına hayatı zindan eden, anne ve babasını küçük yaşta kaybetmiş, zengin karakter.
Belfü; ailesi ile aynı şehirde yaşamasına rağmen, tek başına kalmak isteyen, özgür ruhlu, içerisinde bolca iyilik barındıran,
soğuk bir insan görünümü vermek gibi bir niyetim yok, ama başka türlü olmak için hiçbir özel çaba göstermediğim de doğru sayılırdı. çünkü yaşamımın o noktasında hâlâ yalnız kalmak istiyordum.