Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Çok öskedim seni. Öskedim, bizim doğu dialektinde özledim demektir. Neyini, nereni, hangi halini desem ki? Sesini öskedim örneğin. Yüzünü, şeytan çocuk gülüşünü, öfkeni, yeryüzünü ve kaskatı canımı ısıtan varlığını. Şükür varsın. Oturup “nasılsın” diye açabilir insan. Sevinebilir, övünebilir, ağlayabilir insan. Ne tuzsuz şeydi şu dünya be. Geldin, buldun, şenlendirdin, insan ettin beni. Yemeyip-içmeyip, yatmayıp-uyumayıp, seni anlatmalı bu yürek. Senden bir ricada bulunucam ama en iyisi şimdilik susmak. Mâdem sen sözünde durmadın ben de sürpriz yapıcam! Şaşırtıcam seni! Hem böylesi şeyler gevezeliğe gelmez, tadı kaçar sonra... Gene de ödeyemem. Böylesi daha güzel. Sana mahkûm kalmak güzel. Gözlerinden öperim. N’olur yaz.
Velçaninov bu çeşit kadınlar bulunduğuna inanıyor; böylece bu tip kadınlara karşılık olan ve bundan başka bir özelliği olmayan bir koca tipi bulunduğuna da inanıyordu. Ona göre, Tanrı bu tür adamları sadece "koca" olmak, bütün hayatları boyunca "koca" kalmak ve başka hiçbir şeye yaramamak üzere yaratır. Bu tür adam dünyaya sadece evlenmek için gelir, büyür ve evlenir evlenmez, kişilik sahibi ve sağlam bir insan da olsa, hemen karısının ayrıntısı gibi bir şey olur. Böyle bir kocanın doğruyu yanlıştan ayıran işareti, malum olan süstür. Güneşin parlamaması ne kadar olanaksızsa, onun o süsü takmaması da o derece olanak dışıdır. Ve kendisinin gerek bu konuda bir şey, gerek doğasına özgü yasaları bilmesi yasaktır. Velçaninov, bu iki tipin varlığına kesin olarak inanıyordu...
Reklam
164 syf.
5/10 puan verdi
Etrafımdaki herkesin okuduğu ve şahsımın okumayarak çok şey -iyi ki bu şey var, yoksa halimiz nice olurdu- kaybettiği iddia edilen bir kitaptı. Esefle söylüyorum ki okuduktan sonra hayal kırıklığı yaşadım. Neden bu kadar çok kişi tarafından beğenildiğini de anlamıyor değilim. Konusu itibariyle insanımızı etkilemesi bariz aslında, güzel bir aşk
Kürk Mantolu Madonna
Kürk Mantolu MadonnaSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021314bin okunma
İnsanin kaderine öldürene kadar tecavüz etmeyi istediği gün, o kaçış fikrinin bir kara delik gibi zihnine gelip yerleştiği gündür. Yoksul olduğu için bilgiye ulaşamayanlardan, hayatı ve insanlığı sorgulayamanlardan, en yüksek eğitim olanaklarının sunulduğu, delirmek için yeterli tüm malzemeye sahip çocuklara kadar bütün hayat tarzlarında kaçış, rahatsız ama çekici bir yere sahiptir. Üzerinde fazla oturulamayan sert bir koltuk gibi. Anarşist yazarların okunması gerekmez yaşanan yerden kaçma fikrinin olması için. Paranın olup olmaması, bir kentte ya da kasabada yaşanması hiçbir şeyi değiştirmez. Bir insan ya gitmek ister ya da kalmak. Gidenler üzüntüyü çarşaf yapıp üzerine yatar ve o çarşafın üzerinde bin bir zevk içinde hayatla sevişir. Kalanlarsa vasat hayatlarını, bir ürünün taban ve tavan fiyatlarına benzeyen taban ve tavan duygular içinde yaşayarak yerleşik düzenin sokak lambaları haline gelir.
Gördüklerimi ve duyduklarımı derinlemesine düşünebilmek için bin yıl yalnız kalmak istiyordum - ve unutmak için. Dünyanın insan yapımı olmayan bir parçasını istiyordum, kusma raddesine geldiğim insandan tamamen bağımsız bir parçasını. Bütünüyle toprağa ait, fikirden yoksun bir şey istiyordum. Kanımın damarlarımda tekrar akmaya başladığım hissetmek istiyordum, yok olma pahasına bile. Taşı ve ışığı içimden söküp atmak istiyordum. Doğanın karanlık doğurganlığını istiyordum; rahmin derin kuyusunu, sessizliği ya da ölümün karanlık sularının kıyıya vurmasını. Acımasız gözün aydınlattığı gece olmak istiyordum; yıldızlarla, süzülen kuyruklu yıldızlarla bezeli bir gece. Geceye ait olmak; ürkütücü bir biçimde sessiz, aynı anda hem kavranamaz hem de anlaşılır olmak. Bir daha asla konuşmamak, dinlememek, düşünmemek. Hem kapsanan hem de kapsayan olmak. Merhamet yok, şefkat yok. Sadece toprağa ait bir insan olmak; bir bitki, bir solucan, bir nehir gibi. Ayrışmış olmak; ışık ve taştan mahrum, molekül kadar değişken, atom kadar dayanıklı, dünyanın kendisi kadar kalpsiz.
Pek çok insan için tevekkül etmek, pasif kalmak demek; halbuki tam tersine. Tevekkül, kabulün ve uyumun getirdiği som bir huzur halidir.
Reklam
Gerçekler, ne yaparsanız yapın, gizlenemezdi. Araştırıp kovuşturarak ortaya çıkarılabilir, işkence yaparak sizden sökülüp alınabilirdi. Ama amacınız hayatta kalmak değil de insan kalmaksa, sonuçta ne fark ederdi ki? Duygularınızı değiştirmeleri olanaksızdı; siz kendiniz bile değiştiremezdiniz duygularınızı, isteseniz bile. Yaptığınız, söylediğiniz ya da düşündüğünüz her şeyi en küçük ayrıntısına kadar açığa çıkarabilirlerdi; ama nasıl işlediğini sizin bile bilmediğiniz, yüreğinizin içi, sırrını korurdu.
Sayfa 197Kitabı okudu
600 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Bitti... Bu kitabın beğeneni var beğenmeyeni var. Çok satanlarda olmasıysa kitabı göğe çıkaranlar veya yerin dibine sokanlar arasında sürüklenmesine neden oluyor. Ben beğenen kesimdenim. Güzel bir kurgusu var ve içeriği de dolu dolu. Hani bir şeyler almak isterseniz boş çıkmayacağınız türden. Kesintili bir alıntı yapmak istiyorum Bilge karakterinden. Deniz'in seveni çok ama benim için Bilge bir başkaydı. "Hepimizin içinde bir hayvan var, korktuğu zaman bizi yönlendiren, sinirlendiğinde rasyonel düşüncenin önüne geçebilen, kontrol edilmezse çok tehlikeli olabilen ama özünde bize güç veren ve bilinçaltımıza sahip bir hayvan bu. Bunun kocaman bir fil olduğunu düşünelim. Güçlü, dev, asla unutmayan, hatta kinci... Bu filin tek amacıysa hayatta kalmak. Hayatta kalma dürtümüz bu filden geliyor. Peki hayatımızın geri kalan yıllarında öğrendiklerimiz, edindiğimiz deneyimler nerde toplanıyor? Bilincimizde... Bilincimizin bu dev fili yöneten bir insan olduğunu düşünelim. Fil gücünde bilinçaltımız ve insan zekâsında bilincimiz... Biz buyuz. Peki sizce bir insan güç kullanarak üzerinde oturduğu bu fili yönetebilir mi?"
Fi
FiAkilah Azra Kohen · Destek Yayınları · 201419,2bin okunma
Bir başka kadın aşk acısını her zaman hafifletiyor. Geçiremiyor tam ama hafifletiyor. Bunu söylemek biraz sevimsiz ama öyle. İkiyüzlü olduğumdan değil, ama vücut yatıştırılmak, akıl serbest kalmak, uyku uyunmak istiyor. Yoksa insan gün boyu, gece boyu aklı bir kadın düşüncesiyle kilitlenmiş halde yaşamak zorunda kalıyor ki bu da insana kendini sinsi ve zayıf ve iyice ikiyüzlü hissettiriyor.
Sayfa 443
"Çalışma sözcüğünü pek sevmiyorum. İnsan çalışmak zorunda olan tek hayvan ve bence bu dünyanın en saçma şeyi. Diğer hayvanlar sadece yaşayarak hayatlarını sürdürüyor oysa insanlar hayatta kalmak için çalışmak zorunda olduklarını düşündüklerinden deli gibi çalışıyor. İş ne kadar büyük, görev ne kadar zorluysa o kadar harika olduğunu düşünüyorlar. Böyle düşünmeyi bırakıp bolca boş vaktimizin olduğu daha basit ve rahat bir hayat sürmek ne güzel olurdu. Bence tropik kuşaktaki hayvanların hayatı, yani sabah ve akşam yiyecek bir şeyler aramak için dışarı çıkıp öğlen uzun bir istirahat çekmek şahane bir hayat olurdu. Sadece gündelik ihtiyaçlarını doğrudan üretmek üzere çalışsalar, insanlar için de böyle sade bir hayat mümkün olabilir. Böyle bir hayatta, çalışmak da insanların genelde çalışma olarak gördüğü şey değil, sadece yapılması gereken şeyleri yapmaktan ibarettir."
Reklam
Küf kokan bir yazı bu! Kendime bırakılsam yazmayı istemediğim, ne var ki sırf bırakılmadığım için, kendi kendimle baş başa kalmak adına yazmak zorunda olduğum bir yazı. Aptallar cehenneminde mutlu olmayı beceremediğim için mi kınanacağım?
484 syf.
10/10 puan verdi
Kendi ülkemizin yakın tarihine dair şaşırtıcı bilgiler için mutlaka okunması gereken bir eser. Savaşın insanlara yaptıkları ve savaşta insanların birbirlerine yaptıkları etkileyici ve yalın bir dille anlatılmış. İnsanı insan yapan duygulardan vaz geçmek zorunda kalmak, ölümün yaşamdan daha onurlu olabileceğine inanmak gibi insana ait dramların tümünü barındıran bir öykü.
Serenad
SerenadZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 2020136,1bin okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.