Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir insan korkmadığı şeylere yönelmesi mümkünken, korktuğu şeylere yönelmeyi tercih eder mi?
Sayfa 77 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
İnsan, birini sevmek felaketine uğradı mı, esir gibi bir şey oluyor.
Reklam
En içi boş zihinler bile başkalarının ahlâki fenalıklarını eleştirmekte amansız bir yargıca dönüşmezler mi?
Kusurları var elbette, kusuru olmayan insan var mı?
Sayfa 372 - YKY, 18. Baskı, Çev:Roza HakmenKitabı okuyor
“Eğer bir lider tutuklanırsa, ona verdiğiniz desteği yalnız kendisi için değil ailesiyle birlikte hissetmesi çok önemlidir. Hapishaneye düşen her arkadaş bu anlamda bize güvenmelidir, tamam mı? Hapishanede çektiği acıları, katlandığın baskıları, biçimsizleşen yüzünü, eve geldiğinde çocuklar, “baba, anne, sendika, companero (yoldaş) bize ekmek verdi,” dediklerinde unutursun. Daha sonra eğer saygıdeğer ve dürüst bir insan, bütün yaşamını bu insanlara, halkına atarsın ve yeryüzünde seni halkından, sana destek veren, sana güvenen bu insanlardan ayıracak hiçbir güç olamaz artık. Böyle deneyimlerimiz oldu. İhanet etmektense, ölmeyi yeğleyen companerolarımız vardı. Liderlerimize işkence edildi, bir kısmı katledildi bir kısmı da sınırdışı. Bazılarını yalnızca atlarıyla almak istiyorum. Federico Escobar Zabata, Rosendo Garcia Maisman, Cesar Lora ve İsaac Camacho’yu hiç olmazsa ismen söylemek istiyorum. Farklı koşullarda hepsi de ortadan kayboldu. Maisman 1967’de sendikayı savunurken San Juan katliamında öldürüldü. Cesar Lora, onu kırlarda kovaladılar, peşine düştüler sonrada öldürdüler. İsaac Camacho tutuklandı ve DIC ajanları onu yok etti. Federico Escobar öldürüldü. Önce bir kamyon şoförüne kamyonu devrilmesi için para verdiler. Federico yaralınınca onu Şa Paz’da bir kliniğe götürdüler ve ameliyatın başında o öldü ve bugüne değin onun ölümü açıklığa kavuşmadı.”
"...İnsan, ancak engellerle karşılaşıp onları aşmaya çalıştıkça kendini tanıyabilir."
Sayfa 174Kitabı okudu
Reklam
eros ve thanatos, insan bir çelişkiler yumağından başka bir şey değil.
Yaşamaya duyduğumuz bu garip saplantımız belki de karakteristik özelliklerimizin en ölümcülü; çünkü aslında ne zaman istersek bırakabileceğimiz bir yükü sürekli taşımak kadar saçma bir şey var mı? Varlıktan bu denli korkup yine aynı varlığa bu denli tutunmak saçma değil mi? Kısacası bizi içten içe tüketen yılanı kalbimizi yiyene kadar okşamak anlamsız değil mi?
Sayfa 19
#gazze #refah
Ya siz, ey zulmün sahipleri, çirkinliğin kapıkulları, haysiyet yoksulları... sizin nefretinizin bir ölçüsü var mı peki? İnanacağınız bir tanrı, insan olacağınız bir merhamet kaldı mı? Bu kadar büyük bir mezarın üstünde nasıl oturacaksınız? Bir gün en yakınlarınız sizin ölünüzün başında, siz en yakınlarınızın ölüleri başında dönüp duracaksınız. Yok, yanlış oldu, dönüp durmayacaksınız, ölülerinizi bırakıp daha ölümcül bir korkuya kaçacaksınız. Biz yine de inceliği elden bırakmayalım, o son gününüzde size Shakespeare'den birkaç lanet sözü çok uygun bir dua olacaktır: Hepinize uzun, nefretle dolu ömürler dilerim / Sizi yılışık, yapışkan aşağılıklar sizi! / Kibar kıyıcılar, centilmen kurtlar, uysal ayılar / Sizi servet soytarıları, otlakçılar, iyi gün sinekleri!
Sayfa 17
Suçluluk
Suçluluk duygusu, iç karartıcı icatlarımızın en çapraşık, en komik ve en acı verici olanıdır. Kökeni kabilenin potansiyel olarak tehlikeli bireyleri dengesizleştirmek için uyguladığı grup baskısında mı yatar? Psişenin dokusuna yerleştirilerek, atıcı kanalı olmayan bezler tarafından mı sulanıp beslenir? Suçluluk duygum. Kendi attığı çığlık mıdır, yoksa mesele acının nihai insan hazzı olması su bir insanın kendisini algılamayan dünyada ilgi çekmek için binileme mıdır? Kökeni ne olursa olsun, bu duyguyu yaşarken çiftleşen kediler gibi çığlık atarız, ayın altındaki kurtlar gibi uluruz, küçümsemenin nefis dikenleriyle kendimizi kırbaçlarız ve genellikle ondan gayet keyif alırız.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.