sf9:
İnsan tüm diğer canlılar gibi doğduğunda o kadar bir ve bütün o kadar derli toplu haldedir ki o bütünün içinde hiç bir şey aynlık gayrılık taşımaz. Bu birlik ve bütünlüktür bir bakıma onu o çaresiz halinde yaşatan. Ne zaman ki o büTünün içinden kendisini çıkarır ve ona 'ben' der. kendisiyle geri kalan her şey arasında ilk yarık
"Yaşam, böyle bir düzenek üzerine kurulu gibiydi.Bağlandığımız zincir uzun olduğu kadar sıkıydı ve her hata yaptığımızda boynumuzdaki halka canımızı yakıyordu;zincirin kırılması,o insanın gerçekliğine mi , yoksa yalanına mı aitti, işte burası tam bir muammaydı.
İnsanlar,boyunlarındaki halkalarla zincirlere bağlanmış hayvanlardı; zinciri tutan ise insan olmak istemeyecek kadar bencil , zinciri koparmak istemeyecek kadar merhametli, iyileştirmek istemeyecek kadar gaddardı."
Kendimize sadık ve dürüst kaldığımız sürece yeni yollar keşfederiz.Unutmayın ki insan olmak demek hep biraz eksik, biraz huzursuz, biraz arayışta olmak demektir. Sadece öldüğümüzde tamamlanacağız.
Örneğin, bazı anneler yemek ya da temizlik konusunda ısrarlı bir biçimde çocuğun üzerine giderler. Çocuk bu konuda annesini çaresiz bırakabileceğini fark ettiğinde onun daha çok paniğe uğramasına neden olacak davranışlara yönelir ve genellikle yenik düşen anne olur. Çoğu anne bu konuda çocuğuyla baş edememekten yakınırken, otorite ve çocuk rollerinin yer değiştirdiğini ve bunun da kendi yetersizliğinden kaynaklandığını göremez.
“Bu hikayenin sırrı şu: Herkes Âşık olabilir. Aşık olmak kolaydır. İnsanın başına her gün bile gelebilir. Her şey yolundayken ve hayatında hiçbir problem yokken aşık olmak kolaydır. Ama gerçekten aşık olmadığının farkına varmak da kolaydır. İnsan İçin en önemli görev gerçek aşkı bulmaktır. Ama gerçek aşk bulunamaz. Aşkın pişmesi gerekir. Kılıç yapımını düşün Hephaestus bir kılıcı örsün üzerine koyup çekici ile defalarca döver. İşte kılıca sağlamlığı veren budur. Ruhumuzda kılıç gibidir. Karşımıza çıkan güçlükler, zorluklar bizi pişirir. Hayat güllük gülistanlıkken aşık olmak kolaydır. Ama gerçek aşk, hayatın güçlükleri ve problemleri karşımıza çıktığında kendini ispat eder. Gerçek aşk seni en kötü halinle birinin gözleri önüne serer. Sahte aşk seni ilk sıkıntıda terk eder. Ama gerçek aşk seni düştüğün yerden ayağa kaldırır. Üstünü başını silkeler. Sana yeniden başlama gücü verir. Tüm güçlüklere problemlelere dayanır. En kötünün kötüsüne de dayanır ve en iyinin de iyisine seni ulaştırır. Ovalardan geçmeden dağlara ulaşamazsın. Karanlık yoksa ışık da olmaz. Eğer bulduğuna inandığın aşkın gerçekse o seni karşılaştığın problemlerden çeker alır ve zirveye taşır. Gerçek aşk zirvesine. İşte bu yüzden karşılaştığın problemlerden kaçma. Onlarla yüzleş. Bu senin gerçek aşkı bulmanı sağlar…
Karabekir, "Nutuk'a Cevaplar" adlı kitabında, 16 Ağustos 1923'te Meclis kulisinde görüştüğü Dışişleri Bakanı İsmet Paşa'ya -dün geceki toplantı ile ilgili- şunları söylediğini iddia etmiştir:
"Gazi'nin (…) dün gece heyet-i ilmiye karşısında Peygamberimiz ve Kur'an'ımız hakkında hatır ve hayale
Eğer karşılığında sevgi uyandırmadan seviyorsanız, yani seven bir kişi olarak dışa vurma yoluyla, kendinizi sevilen bir kişi yapamıyorsanız, o zaman sizin sevginiz güçsüzdür, bir talihsizliktir.
Doğal bağlar olan aile ve topluluk dayanışması çözülüp gitti, hem de yerlerine yenileri konulmadan. Modern insan yapayalnız ve kaygılıdır. Özgürdür ama bu özgürlükten korkmaktadır.
...
Modern insan bir birey olmayı umut etmiştir; gerçekte ise oraya buraya çarpıp duran kaygılı bir atom olur çıkmıştır.
İnsan, her kültürde, bir dizi olasılıkla karşı karşıyadır: ilkel insandır, yırtıcı hayvandır, yamyamdır, putperesttir; ama aynı zamanda da akıl, sevgi, adalet yeteneği olan varlıktır.
İKİNC ANLAŞMA: HİÇBİR ŞEYİ KİŞİSEL ALGILAMAYIN Birlikte bir düş yaratmak için, onun düş olduğunu bile bile, gelin hayal gücümüzün potansiyelini kullanalım. Yüzlerce sinema salonu bulunan dev bir alışveriş merkezinde olduğunuzu hayal edin. Ne oynadığını görmek için etrafa bakınıyorsunuz ve içinde adınızın bulunduğu bir film fark ediyorsunuz.