Buraya geleceksin diye üç gündür korkudan kendi kendimi yedim. Bu üç gün içinde beni en çok kaygılandıran şeyin ne olduğunu söyleyeyim mi? O gün karşında kahramanlık tasladıktan sonra, beni burada bu yırtık sabahlığımla, yokluk, pislik içinde görmenden korkuyordum. Sana demin, fakirliğimden utanmadığımı söyledim, ama yalan, en çok bundan utanıyor, bundan korkuyorum; hırsız olsaydım bu derece korkmaz, utanmazdım. Son derece gururluyum; en ufak şey, derim soyulmuş da, sanki havanın teması bile bana ıstırap veriyormuş gibi hissetmeme neden olur. Beni bu partal sabahlığımla, hırçın bir köpek gibi Apollon’a saldırırken yakaladığın için seni hiç affetmeyeceğimi hâlâ anlayamadın mı? Kurtarıcı, sabık kahraman, yoluk tüylü, uyuz bir it misali uşağına saldırıyor, öteki de onunla alay ediyor! Miskin kocakarılar gibi, karşında gözyaşlarımı tutamayışım yüzünden de affetmeyeceğim seni! Şu anda itiraf ettiklerim yüzünden de seni affetmeyeceğim! Evet sen, yalnız sen, bütün bunların hesabını vereceksin, çünkü karşıma sen çıktın, çünkü ben alçağın biriyim, yeryüzündeki solucanların en iğrenci, en gülüncü, en miskini, en ahmağı, en kıskancıyım; gerçi diğerlerinin de benden daha iyi tarafları yok, ama gene de hiçbir şeyden utanmıyor şeytan alasıcalar! Halbuki ben ömrüm boyunca en ufak bir bitten bile fiske yerim; benim karakterim de bu işte! Bunların hiçbirini anlamasan da bana vız gelir!