Albert Camus,sanki küçük yaşlarda toparlayamadığım fikirleri benim için derleyip, düzenleyip önüme koymuş gibi.Şayet yazarlık yeteneğim olsaydı tam olarak onun yazdıklarını yazmaya çalışırdım galiba.İnsanları, yaşamı böylesine bana dönük irdeleyen ve sorgulayan şimdilik benim için çok yazar yok.İşte bu kitap bazı insanların sahip olduğu bir duyguyu mükemmel bir şekilde anlatıyor:Yabancılaşma.Yabancılar; yani etrafında olup bitenlere kayıtsız kalanlar, hayatın rutininden,siyasetten,futboldan,modadan,düğün takılarından,koltuk takımının markası muhabbetinden,aşırı makyajdan sıkılanlar.Sırf cevap vermiş olmak hatrına
konuşanlar ve sadece bedenleri ile orada olanlar.Bu durumu anlatan cümle de şuydu:”Kalabalıklar içinde yalnızım.”Aslında madalyonun diğer tarafı da var:Kitaba,sinemaya,müziğe,alçak sesle ve çay eşliğinde muhabbete,fikir teatilerine yabancı olanlar.Onlar da diğer tarafta kalabalık hissediyorlar kendilerini.Şimdi yeri gelmişken varoluşçu bir salvoyla bitirelim:Seç;Sen hangi tarafın yabancısısın?